31 Mart 2012

Antalyaspor'un Babası: Atilla Konuk

1923 yılında Antalya'da doğan Atilla Konuk; 1954 seçimlerinde Demokrat Parti'den Antalya milletvekili seçilerek Türkiye'nin en genç milletvekili unvanını kazandı. 1966 yılında Antalyaspor'u kurdu ve Antalyaspor'un ilk başkanı oldu.  Şimdiki başkan Hasan Akıncıoğlu'nun da kayınpederi olan Atilla Konuk, 31 Mart 2009 tarihinde vefat etti.

2008 Mart'ta yayınlanan Antalyaspor Resmi Dergisi'nin ilk sayısı için Cengiz Altay'a verdiği röportaj onun son röportajıydı. O röportajın tam metni:



•••

Antalyaspor'un kurucusu ve ilk başkanı Atilla Konuk, kırmızı-beyazlı kulübün doğuşunu ve o yıllarda yaşananları Antalyaspor'a anlattı. Rahatsızlığı nedeniyle son bir yıldır Konyaaltı Caddesi'ndeki evinden pek çıkamayan Konuk, anlattıklarıyla Antalyaspor'un ilk yıllarına ışık tuttu.

Kurucu başkanın anlattıklarına bakılırsa Antalyaspor'un dünü ile bugünü arasında çok benzerlikler var. Konuk'un anlattıklarından destek görmediklerini, destek sözü verenlerin ortadan kaybolduğunu, hatta Antalyaspor'a destek olanların da başlarının derde girdiğini öğreniyoruz.

Şimdilerde olduğu gibi Konuk da o yıllarda Antalyaspor'un bu kentin bir markası olduğunu anlatamamış. Konuk anlattıkça Aspendos Antik Tiyatrosu'ndaki ilk konseri Antalyaspor'un organize ettiğini öğreniyoruz. Antalyaspor taraftarının o yıllarda bile en çok Denizlispor maçına ilgi gösterdiğini yine Konuk'un ağzından dinliyoruz. Kurucu başkandan Antalyaspor'a para desteği sağlayan Antalya Belediyesi eski başkanlarından Avni Tolunay'ın Antalyalıların şikayeti üzerine Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandığını da öğrenmiş olduk.

Antalyaspor'u kurma fikri nasıl doğdu?

Antalya gelecekte büyük bir şehir olacağının işaretlerini vermeye başlamıştı. Şehirde futbol o zamanlar amatör düzeyde oynanıyordu. 1966 yılının mart ayında "Bir profesyonel takım kuralım." dedim. Ben bu fikrimi söyleyince "Tamam abi, olur abi, sen yaparsın abi" dediler. Tam Antalyalılar'a uygun, beylik lafları yani." Bir işe teşebbüs edersiniz "Sen yap abi, biz sana yardımcı oluruz." derler. İşte başlarsınız işe ertesi gün hepsi ortadan kaybolur.

İleri Gazetesi'nin sahibi Suphi Türel ve Avukat Akay Ekin'le durumu beraber istişare ederek bu işin kararını verdik. Bir de o zamanlar Beden Terbiyesi Bölge Müdürü rahmetli Süleyman Erol vardı. O da bizim fikrimize katıldı.

Kuruluş aşamasında çalışmalarınız nasıl oldu?

Kulübü kurmak için tüzük hazırlamamız gerekiyordu. Tüzük için Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe'ye mektup yazdım. Fenerbahçe ve Beşiktaş kendi tüzüklerinden bir örnek gönderdiler, maalesef Galatasaray göndermedi.

Tüzüğü hazırlayıp federasyona gönderdik. O zamanlar federasyonda Orhan Şeref Apak vardı. Sağ olsun o da bize yardımcı oldu. Bir hafta sonra federasyondan haber geldi. Profesyonel kulübün kurulması için 3 amatör kulübün birleşip kendilerini tasfiye etmeleri gerekiyormuş. Biz de İlkışıkspor, DSİ Spor ve Ferrokromspor'un genel kurullarını topladık. Bize iltihak kararı aldılar ve kendilerini feshettiler.

Bu duyulunca rastladığım herkes kendisini kurucu listesine almam için bana ricada bulundu ama biz yine üç kişi çalışıyorduk, dördüncü bir kişi yoktu. Kurucu listesine girmek isteyenlere haber gönderdim. 26 Mayıs'ta Beden Terbiyesi Bölge Müdürlüğü'nün altında toplanıp kulübün ana tüzüğünü imzalayacağımızı söyledim ama benimle beraber 23 kişi bir araya gelebildik. Diğer 30-40 kişi ortada yoktu.

Biz imzaladık gönderdik. Federasyon bunu 1 Temmuz'da tasdik etti. Bu sefer tüzük imzasına gelmedikleri için kurucu listesine almadıklarımız bana küstü. Ben de "Gelseydiniz kardeşim. biz imzayı attık, kulübü kurduk." diyerek kendimi savundum.

Kentten destek görmediniz mi?

Kulüp kurmak kolay değil tabii ki. Futbolcun yok, idare binan yok, malzemen yok. Sıfırsın. Para da yok. Arkadaşlar Antalya'daki banka müdürlerinden birkaç tanesini çağırıp bunların yanına idare heyetinden de birkaç kişiyi ekleyip çarşı pazar gezerek para toplayabileceğimizi söylediler. Onların bu sözlerine ben de güldüm tabii...

Yapı Kredi Bankası Müdürü İhsan Zümrüoğlu, Emlak Bankası Müdürü Hüseyin Has, Denizcilik Bankası Müdürü Ahmet Dal, bizim arkadaşlarla birlikte para toplamaya çıktılar. Ben de akşama kadar nöbet tutar gibi onları bekledim. Akşam çok geç oldu, bizimkiler gelmedi. Çok gecikince aradım, "Daha yeni çıkıyoruz." dediler. Sonra öğrendim ki ziyaret ettikleri kimselerden hiç para alamamışlar. Ertesi gün yine çıktılar. Dolaşmadıkları yer bırakmamışlar, topladıkları para 875 lira... Bin lira bile değil. Bu parayla 20 futbolcunun ayakkabısı bile alınmıyordu.

Transferleri nasıl yaptınız?

Bir müteşebbis heyeti oluşturdum ve her birinden 2 bin 500'er liralık senet aldım. Toplam 20 bin liralık senet oldu. Bankaya gidip senetleri kırdırdım. 17 bin lira nakit para aldım. Transferlere bu parayla başlamak zorunda kaldık.

Yönetmeliğe göre yeni kurulan kulübün futbolcusu olmuyor. Profesyonel kulüp kurmak için kendini fesheden amatör kulüplerin futbolcuları da serbest kalıyor. Antalyaspor'un kurulması için feshedilen üç kulübün futbolcularına biz bundan bahsetmedik. Onları, "Siz bize devredilmiş futbolcularsınız." diyerek kandırdık. Oynatmak istediklerimize 2 bin 500 lira para vermeyi taahhüt ederek anlaştık. Onlar da sevinerek kabul ettiler. Çünkü 2 bin 500 lira para o zamanlar çok büyük para. Yalnız Metin Ünal'ı o paraya ikna edemedik. Metin, "Ben iyi futbolcuyum, o paraya oynamam." diye tutturdu. Sonunda onu da 5 bin liraya ikna ettik. Bir de Mustafa vardı, onunla da 5 bin liraya anlaştık.

Ahmet Cücen'i nasıl buldunuz?

Takımı aşağı yukarı kurduk ama bu sefer hocamız yok. Kalkıp İzmir'e gittim. Göztepe ve Altay'ın yöneticileri arkadaşımdı, onlarla konuştum. Bize Adnan Süvari'nin yardımcısı Ahmet Cücen'i tavsiye ettiler. Sonra Göztepe'den İzzet ve Erol'u 15'er bin liraya transfer ettik. Altınordu'dan da Coşkun'la eski Galatasaray kalecisi Yücel'i aldık.

Transfer ettiğimiz futbolcular ödeme sözümüze güvenmediler. Çek verdik, bankadan parayı tahsil edip öyle imzayı attılar. Futbolcuların kulüp yöneticilerine karşı bir itimatsızlığı vardı o zamanlar. İlk sene çok sıkıntılar çektik. Çünkü yeni olduğumuz için tecrübesiz bir kulüptük. Ben şahsi paramla o yıl kulübü finanse ettim.

Arkadaşlarımızla anlaşmamıza göre 3 sene ben başkanlık yapacaktım. Ben bırakırken kulübün kasasında 50 bin lira para vardı. O üç senede haciz filan gibi sorun yaşamadık. Tertemiz bir kulüp bıraktık.

O yıllarda nasıl bir lig vardı?

Birinci senemizde küme düşmemek için çok sıkıntılar çektik. O zamanlar hakemi, kulübü, futbolcuyu satın alıp maç bağlamak vardı. Her türlü dalavere vardı yani ama benim bunlardan sonradan haberim oldu.

Bizim Suphi ile Akay çok uyanıktı. Hakemleri bağlıyorlarmış. Bizim maçlarımızın hakemleri Ankara'dan, İstanbul'dan, İzmir'den gelirdi. Bunlar hakemleri arayıp "Taksiyle gelin, biz parasını öderiz." diyorlarmış. Baktım her maçtan sonra Şehir Kulübü'nde tepsi açıyorlar, "Futbolculara bahşiş verelim." diyorlar. Ben de "Ne acelesi var, yarın veririz." diyorum ama dinlemiyorlar. Meğerse hakemler için para topluyorlarmış.

Böyle karmaşa içinde kulüp yönetmek çok zor oldu mu?

İstanbul'a maça gitmiştik. Ömer Hayyam'ın otelinde kalıyoruz. Gündüz Kılıç geldi yanımıza, onunla dertleştim. Bu batağın içinde kalamayacağımı söyledim. Gündüz Kılıç "Olmaz, devam et." diye zorladı. Ben bir biliyorum, Gündüz on biliyor. Devam ettim, kaldım.

İkinci senemizdi. Beyoğluspor ile Toprakspor küme düşme tehlikesindeydi. Beyoğluspor yöneticileri benim yanıma geldi. Ankara'da Toprakspor'u yenmemiz için 30 bin lira teşvik primi teklif etti. Ben bunları kovdum. Üç sene başkanlıkta kaldım ama bu çirkinlikleri gördükçe kaçmak için yer aradım. Böyle dalaverelerin olduğu ortamda kulüp yöneticiliği yapmak bana göre değildi.

Kulübün mali yapılanması nasıldı?

Herkes benim kulübe para verdiğimi zannediyordu ama öyle değildi. Ben verdiğim paraları geri aldım. Biz planlı programlı hareket ediyorduk. Sene başında tahmini bütçe yapar, o bütçeyi aşmazdık.

Bir Pazar günü Lara'daki yazlıktaydım. Haber geldi, gazinoda beni bekliyorlarmış. Gittim, gazinoda iki futbolcu vardı. Bizim yöneticiler çağırmış. Onlara "Transfer için ayırdığımız bütçe doldu. Size para veremeyiz. Yarın gidip diğer yöneticilerle sözleşme imzalarsanız ben 5 kuruş para vermem." dedim. Onlar da ayrılıp gittiler.

Benden sonra Mehmet Kurum başkanlığa seçilmişti. O da bir zaman sonra bırakıp kaçtı. Beni yeniden başkanlığa getirdiler, biraz daha idare ettik. Sonra Ziya Uçak başkanlığa seçildi. Antalya'nın tüccarlarından da, esnafından da yardım göremedik. Camii için yardım ediyorlar, Antalyaspor'a üç kuruş vermiyorlardı. Bize sadece rahmetli belediye başkanı Avni Tolunay destek verdi.

Tolunay para mı veriyordu?

Sinema biletlerine Antalyaspor için 25 kuruşluk pul eklediler, oradan bize para geldi ama bu sefer de Antalyaspor için zorla para toplanıyor diye vatandaşlar gidip dava açtılar. Mahkeme takipsizlik verince bu sefer Ankara'ya gidip bakanlığa şikayet etmişler. Ankara'dan müfettişler geldi. Belediye Başkanı Avni Tolunay ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandı. Biz de gönüllü şahitler bulduk. Şahitler mahkemede "Biz bu parayı gönüllü bağış yaptık." dediler ve belediye başkanı beraat etti.

Yani halkımız bunu yapacak kadar alakasızdı Antalyaspor'a karşı. Antalyaspor'un maçları her hafta Spor Toto'ya giriyordu. Ben Antalyalılara "Bakın Antalya'mızın tanıtımı oluyor. Türkiye'nin her yerinde bu şehrin ismi anılıyor." dedim. Bana "Ne tanıtımı yaaa!.." dediler. Bu kadar anlayışsızdılar.

Bakın şimdi gazeteler Antalyaspor'u yazıyor. Televizyonlarda Antalyaspor'un haberleri izleniyor. Bunlar hem Antalyaspor'un hem de Antalya'nın reklamı oluyor. Bu memleket Antalyaspor'un değerini bilmedi. Bugün de yine bilmeyenler vardır ama ümitsiz olmamak lazım.

Bugünkü yönetimi nasıl buluyorsunuz?

Hasta olduğum için bir yıldan fazladır Antalyaspor'un maçlarına gidemiyorum. Gazetelerden, televizyonlardan takip ediyorum. Menderes (Türel) Antalyaspor için iyi şeyler yapıyor. Bana sorarsanız bu yönetim çok başarılıdır.

Kulüp idare etmek öyle kolay iş değildir. Şehirden yardım görseniz bile kolay değildir. "Politikacının parası puldur, karısı duldur." diye bir laf vardır. Kulüp yönetenler için de söylenebilir bu laf. Yönetici işiyle, eviyle ilgilenmez. Yönetime Allah kolaylık versin. İşleri hiç kolay değil. Kendileri para bulmak zorundalar. Antalya'da Antalyaspor'a yardım edecek iş adamı yok. Belki biraz maceraperest olan veya futbolu sevenler bir şeyler yapabilir.

Yıllar önceydi. Otelimde kalan bir Alman turist Antalyaspor'un hangi takımla maçı olduğunu sordu. Şimdi hatırlamıyorum ama rakibin adını söylediğimde şaşırdı. Alman turist Antalyaspor'un rakibinin Fenerbahçe, Beşiktaş veya Galatasaray gibi bir takım olacağını sanıyormuş. Bana bu sefer hangi ligde oynadığımızı sordu. Ben "2. ligteyiz." dediğim zaman da "Bu şehre 2. Lig yakışmaz. Siz Galatasaray, Beşiktaş, Fenerbahçe ile aynı ligte olmalısınız." dedi. İşte bakın başka ülke insanı da Antalyaspor için böyle düşünüyor.

Antalyalılar o yıllarda da maçlara ilgi gösteriyor muydu?

Bizim zamanımızda maç hasılatları 3-5 bin lira civarında olurdu ama en iyi hasılatı Denizlispor maçında alırdık. Denizlispor ile oynadığımız maçın hasılatını unutmuyorum 12 bin lira olmuştu. Bizim en garanti gelirimiz Spor Toto'dan gelirdi. Çok sıklıkla maçlarımız Spor Toto'ya girerdi ve her maç için 3 bin lira alırdık. Daha sonra Spor Toto gelirimiz maç başına 5 bin liraya çıktı.

Gelir sağlamak için başka çalışmalarınız oldu mu?

Antalyaspor'a bir çırpıda iyi bir gelir sağlamak için konser düzenlemeyi düşündük. Sene 1969'du. O zamanlar Zeki Müren çok popüler ama o kadar da kaprisli bir sanatçı. Antalyaspor için gelir mi, gelmez mi diye düşünüyoruz. Kuzenim Cengiz, Zeki Müren ile çok samimiydi. Bir gün kuzenimin evinde Zeki Müren ile sohbet ederken ona Aspendos Antik Tiyatrosu'nda konsere çıkmayı teklif ettim. Ona, "Tarihe geçeceksin. İki bin küsur yıllık antik tiyatroda konser veren ilk sanatçı olacaksın." dedim. Çok heyecanlandı ve kabul etti.

Konser için gerekli izinleri aldım ama Zeki Müren parayı da çok seviyordu. Yetmiş bin liralık çeki verdim öyle geldi. Geldi çıktı ama gelirde hayal kırıklığı yaşadık. Çünkü kapılardaki girişi kontrol edemedik. Çok kişi bedava girdi. 20 bin lira para kaldı. Fahrettin Aslan "Ben size 100 bin lira vereyim. Organizasyonu ben yapayım." demişti ama biz daha çok kazanırız diye kabul etmemiştik. Organizasyonu Fahrettin Aslan'a vermediğimiz için pişman olduk.






 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Küfür ve hakaret içeren yorumlarınızın yayınlanmayacağını hatırlatır, yorumlarınızı paylaşarak blogumuzu zenginleştirdiğiniz için teşekkür ederiz.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...