Geçtiğimiz hafta dersten çıkmış, yorgun argın duyuru panosunun önünden geçerken bir etkinlik afişi gözüme çarptı: “Yaşadığın Şehrin Takımını Tut” Söz konusu şehrine ihanet etmeyenler olunca es geçmem mümkün değildi ve hemen etkinliğin detaylarını, zamanını telefonuma kaydettim.
Salı günü heyecanla beklediğim bu etkinliğe katıldım. ODTÜ'lü Gençler ve ODTÜ Medya Topluluğu'nun katkılarıyla gerçekleşen bu etkinlikte Gençlerbirliği taraftarları teknik direktör Fuat Çapa, oyuncular Özgür İleri, Murat Duruer, Rándall Azofeifa Corrales ve Karakızıl tribün liderlerinden Nedim Celasun ile sohbet etme fırsatı buldular. Taraftarla çok farklı bir ilişki kurduğu pek çok yorumdan da anlaşılan Hurşut Meriç de sahnede olmasa da bu etkinliğe taraftarların arasında izleyici olarak katılmıştı.
Etkinlik kısa açılış konuşmalarının ardından soru-cevaplarla geçti. Bugüne kadar katıldığım bu tarzdaki etkinliklerde genellikle açılış konuşmaları soru-cevap kısmı çok baş ağrıtmasın diye öyle uzatılık ki adeta kapanış konuşmasını da oluverirdi ama bu etkinlikte açılış konuşmaları 2-3 cümleden öteye geçmedi. Sonrası soru-cevap bölümüydü. Yani etkinliğin genelinde söz taraftarındı. Planan süre dolduğunda moderatör Fuat Çapa'ya döndü. Fuat Çapa “20 dakika daha verelim taraftarımıza.” dedi ve sohbet kaldığı yerden devam etti. Alt tarafı 20 dakika diyebilirsiniz ama taraftar için böyle bir etkinliğin 1 dakikasının bile çok önemli olduğuna eminim. Sonuçta armanın gerçek sahipleri olarak armayı emanet ettikleri insanları yakından tanıma, şikayetini yapma fırsatıydı bu ve kaçımız böyle bir şansı yakalayabiliyoruz ki?
Antalya böyle bir şansı yakalayabilir mi diye sordum kendi kendime. Olumlu bir yanıt veremedim. Malum Antalya'da bu sene taraftar olarak iyice üvey evlat muamelesi gördük. Ne kendi çıkarı için Antalya'yı kullanan siyasetçiler, ne de cebini Antalya'dan doldurmasına rağmen Antalya için karşılıksız bir tane çivi çakmaya yanaşmayan iş adamları hatırlandı; Mardan'da boş kalan koltukların faturası 40 kilometre uzakta bir stada mahkum edilen Antalyaspor taraftarına çıkarıldı. Yüzlerce kilometre yol gidilip deplasman yapıldı ama tribünlere çağrılan takım taraftara el kaldırıp bir selam vermeyi bile çok gördü.
Bu örnekleri daha da çoğaltabiliriz ama çoğaltmak sadece canımızı sıkar. Ben Antalyasporluyum diyen herkesin Antalyaspor'un iyiliğini istediğine eminim. Bu yüzden birbirimizden daha çok ayrışmak yerine yeniden bütünleşebilmenin yollarını aramalıyız. Yönetimi, teknik kadrosu, takımı, taraftarı ile bir bütün olabilmeliyiz yeniden. Bunun için de daha çok diyalog kurmalıyız. Sonuçta biz düşman değil, belki farklı yollardan ama aynı sevdanın peşinde yürüyen insanlarız. Bu diyalogu kurabilmek içinse böyle etkinlikleri bizim de yapmamız lazım. Birbirimizden korkmadan, birbirimize söz hakkı tanıyarak...
Böyle diyorum ama gerçekleşir mi bu yeniden bütünleşme dileklerim bilmiyorum. Ancak şu an için bu etkinlik hakkında şunu söyleyebilirim ki bazen tek başınıza otururken uzaktan mutlu bir aileyi görür, imrenerek bakarsınız ya benim de durumum aynen öyleydi bu etkinlik boyunca. Ancak bir Antalyasporlu olmama rağmen büyük de keyif aldım. Taraftar adına önemli olan böyle etkinliklerde emeği geçenlere teşekkürler...
Not:
Etkinlik sonrası Manisaspor maçına davet edilmiştim. Bu davet için de teşekkür edeyim. Şu an için zor gözüküyor ama gitmeye çalışacağım.
Ayrıca etkinliğin soru-cevap kısmını elimden geldiğince not etmeye çalışmıştım. Başta Gençlerbirliği taraftarı olmak üzere merak edenler buradan ulaşabilirler: