Eskişehir'e eksik kadroyla gitmemize rağmen gün içerisinde pek çok kişi Eskişehir maçı hakkında umutlu konuşuyordu. Ben ise bu maçı deplasmanda bir puanın iş yapacağı maçlardan biri olarak görüyordum. Ancak maçın başında Tello'nun gördüğü kırmızı kartla ben de bu maçtan 3 puan bekleyenler grubuna katıldım.
İlk yarıdaki oyun aslına bakarsanız genelinde tatmin ediciydi. Bir ara bocalasak da çoğu zaman baskıyla rakibi yarı sahasından çıkartmayıp pozisyon kovalıyorduk ama net pozisyona girmek konusunda çok da başarılı olamıyorduk ki Aissati'nin ortasına Uğur İnceman'ın kafasıyla ilk yarıyı 1-0 önde kapatmayı başardık.
İkinci yarının ilk 15-20 dakikasında da aslında aradığımız pozisyonları bulduk. 2-0'ı yakaladığımız an Eskişehir'in geri dönüş yapma şansı sıfırdı ama Eskişehir duran toptan golü bulunca skorda beraberliği, oyunda moral üstünlüğü ele geçirdi bir anda.
1-1'den sonra yapmamız gereken kırmızı kart sonrası kurduğumuz baskının bir benzerini kurarak rakibin topla oynamasına izin vermemek olmalıydı. Böylece beraberliği yakalayan rakibin 3 puan için umutlanmasını engellemeliydik. Neredeyse tüm maçı 10 kişi oynayan rakibi son dakikalarda ayakta tutabilecek en önemli etken umuttu. Ne yazık ki biz bu umudu fazla fazla verdik.
İyi pozisyonlar bulmasına bulduk ama rakibe de pozisyonlar vererek oyunun içinde kalmasını, umudunu daha da artırmasını sağladık. Beraberlikten yaklaşık 15 dakika sonra kontrada Eskişehir 2-1'i bulunca son dakikalar bizim için yorgun ve direnci kırılmış bir rakip yerine galibiyeti korumak için savaşan bir rakip getirmiş oldu. Eskişehir gibi bir deplasmanda rakibi böyle morallendirdikten sonra kazanmak kolay değil, biz de başaramadık.
Peki bu mağlubiyetin sorumlusu kim?
Takımı eleştirenler var ama takım bu maçta ve hatta bu süreçte en az eleştirebileceğimiz unsur... Çünkü yoğun maç fikstürü nedeniyle zaten oyunculara ekstradan yük binmiş durumda ve bu yükün üstüne bir de bu fikstürün getirdiği sakatlıkların yükünü dar bir kadro sırtlamak durumunda kaldı. Eskişehir de bizim kadar maç yaptı deniliyor ama bizim ekstradan oynadığımız bir Akhisar maçı var ki bu sıkışıklıkta bir maç fazla oynamanın artık fark edilmeye başlanması normal.
Bu yoğun fikstür içinde bu sakatlıklar varken takımı değil ama bireysel performansları eleştirmek daha doğru. Burada ön plana çıkan ilk isim Mehmet Eren oluyor. Mehmet Eren yazılarımızdaki eleştirilerin zaten vazgeçilmezi... Bu maçtaki performansı da 2 sezondur gördüğümüzden farklı değildi. Yazıyı yazarken tekrardan özetlere bakayım dedim, özette bile harcadığı 3-4 pozisyon var ki maç içinde çok daha fazlasını kaçırdı.
Eleştiriyi hak eden ikinci isim ise Emrah Başsan... Daha önceki maçlarda da genellikle laubalilik ile eleştiriliyordu ama ben bu formsuzluğun laubalilikten çok yeterince forma şansı bulamamasından kaynaklı gençliğinin de etkisiyle bir konsantrasyon eksikliği olduğu düşünüyordum. Ancak forma şansı bulduğu maçlarda da formunu artıramadı. Yeterince koşmuyor, yeterince istekli değil ve oyuna daha önceki gibi yaratıcılığını koymuyor. Son iki maçta şut çektiği noktalar bile neredeyse aynı...
Mehmet Özdilek de Emrah'ı oyundan alarak bu duruma müdahale etti zaten. Aslında bu Mehmet Özdilek'ten görmeye pek alışık olduğumuz bir değişiklik değildi ama kesinlikle doğru olanı yaptı. Konu Mehmet Özdilek'e gelmişken onun hakkında da birkaç satır yazayım. Son dakikalarda bile 4 kişinin defansta kalması saçmalıktı ama eksik kadroyla çıkılan bir maça ilişkin eleştiri yazmak yerine benim eleştirilerim biraz daha farklı... Bu deplasmana neden A2 takımından isimler çağrılmadı? Her yerde "Geri adım atmayıp iki kulvarda da sonuna kadar gideceğiz." diyor ama bu kadar eksiğe rağmen yönetime transfer konusunda neden gerekli baskıyı yapmıyor?
Ancak bu mağlubiyetin asıl sorumlusu tartışmasız yönetimdir. Bu mağlubiyetle birlikte ikinci yarı fikstüründe yer alan ilk 5 maçın 4'ünü kaybettik, sadece 1'ini kazanabildik. Bu tabloya bakıp da kimse işlerin yolunda gittiğini söyleyemez. Tabii ki yönetim haricinde... Yönetim ısrarla kendini kandırmaya ve taraftara yalanlar söylemeye devam ediyor. Oysa yapması gereken bu gidişata bir an önce çözüm bulmak.
Bu mağlubiyetle kupada çok büyük bir avantajı kaçırdık. Mersin İdman Yurdu ve Trabzonspor maçları iki takım için de kader maçları olacak. Antalya'daki 1-0'lık, deplasmandaki 2-1'lik skor bizi ikili averajda Eskişehirspor'a karşı avantajlı yapıyor ama fikstür bakımından da avantaj Eskişehirspor'da... Çünkü biz Trabzonspor ile deplasmanda karşılaşırken Eskişehir Trabzonspor maçını kendi sahasında oynayacak. Ayrıca MİY maçları kısmen iki takım için de 3 puan gelecek maçlar olarak değerlendiriliyor ama fazla rahatlık bu maçlarda da sıkıntı yaratabilir her iki takım için de.
Başlığı "Kaçan Kaçana" olarak attım. Çünkü hem bu maçta hem de sezonun ikinci yarısında kaçırdığımız fırsatları özetliyor. Yine de Eskişehirspor karşısında maçın dönmesini engelleyemedik ama önemli olan ligdeki ve kupadaki gidişatımızın tersine dönmesini engellemek. Dolayısıyla daha büyük fırsatları da kaçırmadan bir an önce gerekenler yapılmalı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Küfür ve hakaret içeren yorumlarınızın yayınlanmayacağını hatırlatır, yorumlarınızı paylaşarak blogumuzu zenginleştirdiğiniz için teşekkür ederiz.