Antalyaspor, Ziraat Türkiye Kupası'nda perşembe günü oynayacağı Eskişehir deplasmanına sakatlıklar dolayısıyla 2'si kaleci olmak üzere 14 kişilik kadro ile gitti. Daha önce yazmıştık. Kimse bu sakatlıkları şansızlık olarak yorumlamasın. 25 günde 8 maç oynayacağımız belliyken bu sakatlıklar için zamanında tedbir alınmalıydı. Şimdi bile 14 kişi gitmek yerine A2 takımdan takviyeler yapılarak kadro desteklenmeliydi.
Neyse sakatlıkları bir kenara koyup asıl konumuza dönelim. Eskişehir'e 14 kişi gittik gitmesine ama bugün Emrah Başsan'ın "Eskişehir yolculuğu..." tweet'indeki fotoğrafı görünce fark ettim ki takım Eskişehir'e karayolu ile gitmiş. Emin olmak için bakındım, gerçekten de Antalya'dan Eskişehir'e otobüsle gidilmiş.
Yahu sakatlıklar almış başını gitmiş, kala kala 14 kişi kalmışsın. Üstüne üstlük takımı bu hale getiren yoğun fikstürün daha anca ortasına gelmişsin ve önünde 10 gün içerisinde oynayacağın 4 maç daha varken ne diye hava yolu ile değil de kara yolu ile yolculuk yapıyorsun? Elinde kalan takımı en az yoracağın şekilde götürsene...
Hadi diyelim bu işin bahanesi olarak "Antalya'dan Eskişehir'e direkt uçuş yoktu." denilsin. Yine de karayolu ile 426 km gelmekten daha iyi bir seçenek var. Ankara'ya uçakla gelir, hızlı trenle Eskişehir'e geçersin. 1 saat uçak, 1,5 saat hızlı tren derken 2,5 saatte Eskişehir'desin.
Üstelik Antalyaspor'un otobüs macerası Eskişehir'le de bitmiyor. Antalyaspor, perşembe günü maçtan sonra Eskişehir'de bir gece konakladıktan sonra cuma sabahı Eskişehir'de idman yapıp ardından karayolu ile İstanbul'a gidecek. Yani karayolu ile Eskişehir-İstanbul arası 324 kilometre de buradan gidilecek ve en nihayetinde de hava yolu ile Kayseri'ye geçecek. (Burada "İstanbul yerine Eskişehir'e daha yakın olan Ankara'dan geçilemez miydi?" diyenleriniz olabilir, uçuşlar İstanbul aktarmalı olduğu için iki tercih de hemen hemen aynı.)
Zaten Antalyaspor'un kara yolunu tercih etmesi bizi ilk kez şaşırtmıyor. Süper Lig'in 15. haftasında yağmur dolayısıyla ertelenen Manisa'daki Akhisar maçından sonra biz takım Manisa'dan İzmir'e geçip oradan hava yolu ile Antalya'ya döner diye düşünüyorduk ki Antalyaspor takım otobüsü o felaket yağmura rağmen 130-140'larla yanımızdan geçip gitmiş, hepimizi de tedirgin etmişti. Bu duruma yol boyunca bizden başka pek çok renktaşımız da şahit olmuş.
Ne yazık ki yaşanmamış olaylar da değil bu tarz kazalar... 20 Ocak 1989'da Samsunspor'un yaşadığı felaketi hangimiz yaşamak isteriz? Dolayısıyla öyle bir havada kara yolunu tercih edip risk almaya gerek var mıydı? Şoförlerin o otobüsün içinde can taşıdığının bilincinde olup daha dikkatli olması gerekmez miydi? Yeri gelmişken böylece Antalyaspor'da bu konudaki sorumluları uyarmış olalım.
Konuyla ilgili son olarak merak ettiğim bir konu var. Geçtiğimiz yıllarda Antalya merkezli Sky Airlines ulaşım sponsorumuzdu. Hatta o dönemde bir uçağın üzerinde Antalyaspor logosu yer alıyordu. Bu sene sponsorlar arasında Sky Airlines yok. Ne oldu bu sponsorluğa? Kurumsallaşmaktan bahsediyoruz ama bunu yaparken eski sponsorlukları devam ettirebilmek de en az yenilerini bulmak kadar önemli.
Hadi bu sponsorluğu devam ettiremedin diyelim, Antalya gibi hava ulaşımın en yoğun olduğu noktalardan birinde ulaşım konusunda yeni bir sponsorluk bulunamadı mı? Hadi onu da geçiyorum. Yahu şu yoğun fikstüre bakıp da sakatlıklarla boğuşan şu takımın haline acıyıp uçak masraflarını karşılayacak bir tane yönetici bile çıkmadı mı? Yoksa yöneticilerimiz arma üzerine şirket ismi yazdıramadıkları işlere bulaşmıyorlar mı?
xavier kodjo diye bir oyuncu alındı bu çocuk nerelerde değerlendirilemezmiydi bu maçtta
YanıtlaSil