31 Mart 2013

STSL 27. Hafta | Hayat Öpücüğüne Devam

Sabah saatlerinde sezonun ilk yarısında Trabzon'a attığımız ikinci golün tribün içinden çekimini blogun sosyal medya hesaplarından paylaşmıştık. Çok fazla umut olmasa da içimde belki o günün hatrına bir hareketlilik olur diye düşünmüştüm ancak olmadı yine yeniden.

Maçın neyinden bahsedelim ki? Dakika 70 oldu, Ömer Şişmanoğlu oyuna girdi. Futbol ile alakası ben maç izlerken bilgisayar başında zaman geçirmek olan kız arkadaşım bile "Ee Antalyaspor hep aynı şeyi yapıyor." dediğine göre bunu rakip takımın teknik kadrosunun görmesi çok zor olmasa gerek.

Çok fazla yazmayacağım. Çünkü blogdaki "Lige Dair" etiketini açıp oynanan son 10 maçın yazılarına göz attığınız zaman pek fark olmayacak. Sahada değişen tek şey rakip takımın oyun anlayışı ki onu da bizim yorumlamamıza gerek yok zaten. Hoca yorumlamadıktan sonra biz yorumlayıp ne yapalım?

Antalyaspor yine atıl durumda olan bir takıma hayat öpücüğü vererek onların ayağa kalkmasını sağladı. Trabzonspor bu maçı kazanamasa ciddi anlamda küme düşme korkusu yaşamaya başlayacaktı. Budur işte teknik direktörün takımın üstünde yetkisinin olmadığının göstergesi. Senin futbolcun rakibi küçümsüyor demek ki. Bunun başka bir açıklaması olamaz.

Bu maç için hiç görsel de aramadım. Red Soldiers'ın Facebook sayfasından paylaştığı görsel yeter de artar bile...





  

25 Mart 2013

U20 Dünya Kupası Grupları Belli Oldu

21 Haziran–13 Temmuz tarihleri arasında Türkiye'de düzenlenecek olan ve Antalya'nın da ev sahibi şehirlerden biri olduğu FIFA U20 Dünya Kupası'nda gruplar belli oldu. Buna göre Antalya'nın ev sahipliği yapacağı E Grubu'nda Afrika şampiyonu, Irak, Şili, İngiltere yer alıyor.

Afrika şampiyonu takım, 26 Mart 2013 tarihindeki Mali-Gana ve Mısır-Nijerya yarı final maçlarının ardından 30 Mart 2013 tarihinde oynanacak final maçıyla belli olacak. Diğer bir deyişle Afrika şampiyonu olarak E Grubu'na gelmesi muhtemel takımlar Mali, Gana, Mısır ve Nijerya...


Turnuvadaki Tüm Gruplar
A Grubu: İspanya, Afrika Şampiyonası’ndan bir takım, Amerika Birleşik Devletleri, Fransa
B Grubu: Güney Kore, Afrika Şampiyonası’ndan bir takım, Küba, Portekiz
C Grubu: Türkiye, Kolombiya, Avustralya, El Salvador
D Grubu: Meksika, Afrika Şampiyonası’ndan bir takım, Paraguay, Yunanistan
E Grubu: Afrika şampiyonu, Irak, Şili, İngiltere
F Grubu: Okyanusya şampiyonu, Özbekistan, Uruguay, Hırvatistan

Turnuva Takvimi
• A ve B grubu maçları 21, 23, 27 Haziran tarihlerinde İstanbul ve Kayseri; C ve D grubu maçları 22, 25, 28 Haziran tarihlerinde Trabzon, Rize ve Gaziantep; E ve F grubu maçları ise 23, 26, 29 Haziran tarihlerinde Antalya ve Bursa'da oynanacak.
2. tur maçları 2 Temmuz'da İstanbul ve Gaziantep'te; 3 Temmuz'da Kayseri, Trabzon, Antalya ve Bursa'da oynanacak.
Çeyrek final maçları 6 Temmuz'da Rize ve Bursa'da; 7 Temmuz'da İstanbul ve Kayseri'de
Yarı final maçları 10 Temmuz'da Trabzon ve Bursa'da oynanacak.
Final ile 3.'lük maçı 13 Temmuz'da İstanbul'da oynanacak.

FIFA U20 Dünya Kupası maçlarının başlama saati 18.00 ve 21.00 olarak belirlendi.




 

Akdeniz Üniversitesi Antalyaspor'dan Son Dakika Zaferi

Doğruyu söylemek gerekirse maçtan önce puan durumuna şöyle bir bakınca pek de galibiyet umuduyla ayrılmamıştım evden. Çünkü Ankara İl Özel İdaresi ligte 3. sırada yer alıyor ve play-off mücadelesi veriyordu, biz ise ligde kalma mücadelesi içerisindeydik. Bu düşüncelerin arasında sadece Ankara'daki son maç olan Çankaya Belediyesi Anka maçında gösterilen performans bir "acaba" dedirtiyordu.


Maça son derece hızlı bir başlangıç yaptık. Hücumlardan boş dönmeyip savunmada da geçit vermeyince fark bir anda açıldı. Ancak İl Özel İdaresi aldığı ilk moladan çok iyi döndü. İşlerin adeta tam tersine döndüğü bu dakikalarda fark açıldığı gibi hızlı bir şekilde kapandı. Sonrasında iki takım biraz daha dengeli bir oyun sergilemeye başladı ve devre 13-12 Ankara İl Özel İdaresi'nin üstünlüğü ile sonuçlandı. Ancak Akdeniz Üniversitesi Antalyasporlu oyuncular sahadan ayrılırken birbirlerine kazanabileceklerini söyleyerek birbirlerini motive ediyorlardı.

İkinci devrede iki takım da ilk yarıdaki ritimleri tam anlamıyla yakalayamadı. Bu devrenin büyük kısmında dengeli bir skor vardı. Bu dakikalarda Akdeniz Üniversitesi Antalyaspor için direkten dönen toplar önemli bir sıkıntı oluşturdu. Ancak Çankaya maçında olduğu gibi Akdeniz Üniversitesi Antalyaspor maçın son dakikalarında temposunu artırdı ve 25-24'lük skorla çok önemli bir galibiyet elde etti.


Bu maçın öncesinde 51 Niğdespor'un İstanbul Yeditepe'yi 33-28'lik skorla yenmesi bu maçta alınacak puan veya puanları çok daha önemli bir hale getirmişti. Bu maçı galibiyetle tamamlayınca ligde kalma yolunda avantajımızı koruduk. Ligde şuan 51 Niğdespor'un 1 puan önünde yer alıyoruz. 51 Niğdespor'un geriye Trabzonspor ile yapacağı tek maçı kaldı. Akdeniz Üniversitesi Antalyaspor'un ise Beşiktaş, Bursa Nilüfer Belediyesi (D) ve Beşparmak Spor Kulübü olmak üzere 3 maçı kaldı.

Son olarak da maçta gösterdikleri kazanma arzusu ve yaşattıkları galibiyet sevinci teşekkürü zaten fazlasıyla hak ediyor ama bunların yanı sıra maçtan sonra Ankara'daki maçlarda astığımız pankartla fotoğraf çektirerek bizlere güzel bir jest yaptıkları için Akdeniz Üniversitesi Antalyaspor takımına ayrıca teşekkürler... İnşallah hep birlikte birçok başarıya daha şahit olacağız.






 

23 Mart 2013

Şampiyonlar İzmir'de Destek Bekliyor

Antalya'daki havuz eksikliğine dikkat çekmek için eski Antalyasporlu yüzücüler tarafından kurulan ve peş peşe elde ettiği şampiyonluklarla Antalya'yı bu sene Sutopu 1. Ligi'nde temsil etmeye başlayan Antalyaspor Sutopu takımı yarın Ege Su Sporları ve Tenis İhtisas Kulübü (ESTİ) deplasmanında mücadele edecek.

ESTİ 3 puan farkla ligde Antalyasporumuzun bir sıra üstünde yer alıyor. Dolayısıyla bu mücadele Antalyasporumuzun ligdeki hedefleri açısından son derece önemli... Dolayısıyla bu maçta İzmir ve çevresindeki Antalyasporluların desteğini bekliyorlar. Şampiyon takımımızı bu zorlu mücadelede yarın yalnız bırakmayalım. 

İşte çektikleri cefa ve gösterdikleri vefa ile desteği fazlasıyla hak eden bu şampiyon takımımızın Antalyaspor sevdalılarına çağrısı:

Antalyasporu sevmek sadece futbol takımını sevmek ve desteklemekle olmaz. Bu kulübün sutopu takımı 1. Lig'de oynuyor. Her hafta maçlarımızı deplasmanda oynuyoruz. Kendi bütçemizle bütün zorluklara karşı 1. Lig'de kalmayı başarıyoruz. 11. hafta sonunda 9 puanla 7.sıradayız. Sezon sonuna kadar 3 galibiyet daha bekliyoruz. Sezon sonunda 10. yani sonuncu takım ligden düşecek. Maçlarımızı seyredecek ve bizi destekleyecek taraftarları bekliyoruz ama gelen giden yok. Bu hafta sonu İzmir deplasmanındayız. Pazar akşam 20.00'da İzmir'de Esti Sutopu takımı ile Ege Üniversitesi Havuzu'nda maçımız var. İnşallah sesimizi duyan ve gelenler olur. Desteğe ihtiyacımız var.


ESTİ - Antalyaspor
Tarih: 24 Mart 2013 Pazar Saat: 20.00
Yer: Ege Üniversitesi Havuzu




 

22 Mart 2013

STSL 26. Hafta | Özdilek'in Değişmeyen Değişiklikleri

Yönetimin imza attığı rezaletler sebebiyle maç yazısı epey bir gecikti. Gerçi yönetim taraftarı camianın kötü çocuğu olarak gösterip fırsattan istifade tribünde türlü rezillikler peşinde koşuyorsa sahadaki futbolun ne önemi var?

Sahadaki futbolda bir hafta kaybedersin bir sonraki hafta her şey sıfırdan başlar ama tribünler böyle mi? Antalyaspor tribünlerini sen Antalya sevdalılarından zulümle alıp İstanbul sempatizanlarına peşkeş çektiğin an bunun telafisi için belki seneler geçmesi gerekecek. Bu yüzden kimse bu maçta yaşanan o rezaletleri es geçmesin.

Maça gelirsek aslında yönetimin imza attığı rezaletler yaşanmasaydı bile insanın üzerine çok da hevesle bir şeyler yazamayacağı bir maç oldu. Bir süredir "Mehmet Özdilek bu takıma yazık ediyor." iddiasının sahada çok net bir şekilde gözlemlenebildiği bir maç oldu. Bu durumu anlamak için maçı çok kısa bir şekilde özetleyip ardından sadece Özdilek'in yaptığı oyuncu değişikliklerine bakalım.


Bir parça iyimserlikle dengede başladı diyebileceğimiz maçın 11. dakikasında Fenerbahçe Salih'in uzaktan şutu ile 1-0 öne geçti. Bu dakikadan sonra ise Fenerbahçe oyunun kontrolü neredeyse tamamen Antalyaspor'a bıraktı ve kaçan birkaç pozisyonun ardından Antalyaspor adına günün en formda ismi olan Tita 32. dakikada skoru eşitledi ama Fenerbahçe'nin klasikleşen korner organizasyonu sonucunda Musa Sow'un 42. dakikadaki attığı gol ile ilk yarıyı 2-1 geride kapattık.

İlk yarıdaki performans da tam olarak tatmin edici olmasa da ikinci yarıya tam anlamıyla felaket bir başlangıç yaptık. Topu kendi yarı sahamızdan çıkartabilmek bile başarıydı bu dakikalarda. Hal böyle olunca da ileri uçta tehlikeye yaratamadık. Ve işte geliyoruz Özdilek'in oyuncu değişikliklerine...


Özdilek ilk değişiklik hakkını 69. dakikada kullandı. Pedro'yu oyundan alırken onun yerine oyuna Ömer Şişmanoğlu'nu soktu. "Sen olsan Ömer'i oyuna sokar mıydın?" derseniz yanıtım evet; "Pedro'yu oyundan alır mıydın?" derseniz -ilk tercihim olmazdı ama- yanıtım yine evet... Ancak "Pedro'yu oyundan alıp Ömer'i oyuna sokar mıydın?" diye sorarsanız yanıtım kesinlikle hayır olur. Rakip ceza sahasına yaklaşmayı geçtim yarı sahasından çıkmakta sıkıntı çeken bir takımda orta sahayı bir kişi daha eksiltmek bana göre son derece mantıksız bir hamle.

Özdilek'in ikinci değişikliği ise dakika 75'te yaptığı Diarra - Murat Duruer değişikliği oldu. Bu değişiklikle bu kez forveti bir kişi eksiltip orta sahayı bir artırmış oldu. Yani sahadaki dizilim eski haline döndü. Saha dizilimini madem bu haline geri çevirecektin ne diye 6 dakika önce bozdun? Kaldı ki gole ihtiyacın varken oyundan Diarra'yı çıkartmak tam bir saçmalık. Oyundan düştü desem öyle bir durum da yok.

Son değişiklik ise 83. dakikadaki Aissati – Emrah Başsan değişikliği oldu. Bu değişiklik orta sahanın kendi içerisinde bir değişiklikti ki zaten Özdilek'in elinde Ömer Şişmanoğlu dışında kullanabileceği ikinci bir forvet yok. Ancak ne yapabilirdi? Aissati'nin yerine orta sahadaki daha defansif bir ismi oyundan alabilirdi.


Bu 3 değişikliği anlatırken bilerek ismini geçirmedim ama sıra artık ona geldi. Bu maçtaki oyuncu değişikliklerindeki saçmalık hiçbirinde Uğur İnceman'ın oyundan çıkan oyuncu olmamasıydı. Bu maçtaki performansı inanılmaz kötüydü. Takımın en fazla koşan ismiymiş de maraton değil ki bu sadece koşmakla olsun.

Defanstan çıkartılmaya çalışılan toplar Uğur İnceman'a geldiği an bu topların çoğunluğu ya yine defansa ya da kaleciye dönüyor. Hücum oyununu başlatacak ilk isim olmasına rağmen tam bir fren görevi görüyor takımda... Benzer cümleleri geçen sezon da çokça yazmıştık. Bu sezon başında birkaç maçta biraz kıpırdanma olsa da sonrasında o vasat performansına demir attı yine. Mehmet Özdilek'in takım içerisinde Mehmet Eren'le birlikte vazgeçilmezlerinden... İkisi de ne kadar kötü olurlarsa olsunlar Özdilek'in onlara kredisi bitmiyor.

Tekrardan dönelim Mehmet Özdilek'in oyuncu değişikliklerine... Bu değişikliklerde eleştirilmesi gereken en önemli nokta kazanma amacı taşımamasıdır. Maçta 2-1 önde olan taraf biz olsaydık da Özdilek aynı dakikalarda bu değişiklikleri yapacaktı. Yani saha kenarından oyuna ekstra bir katkısı yok. Daha önce de yazmıştık. Rakipler için hazırlanmış bir sürpriz yok. Bütün olay son 10-15 dakika Ömer Şişmanoğlu oyuna girsin; golü atarsa eyvallah, atamazsa sağlık olsun.




 

20 Mart 2013

Yönetim Rezalet Rekorunu Fenerbahçe Maçında Kırdı

Bu blogda daha önce yönetime yönelik pek çok eleştiri yazdık, bu eleştirilerimiz doğrultusunda pek çok soru sorduk. Ancak bu sene yönetim işleri artık öyle çığrından çıkardı ki rezalet başlıklı yazılar yazar olduk. Daha önce Rezalet 1: Mondial Antalyaspor ve Rezalet 2: Keyfi Güvenlik olmak üzere iki yazı yazmıştık. Ancak 17 Mart 2013 tarihinde oynanan Antalyaspor-Fenerbahçe maçında Akıncıoğlu yönetimi, rezaletleri peş peşe patlattı. Her ne kadar kendisi ve medyası hasılat rekoru kırdığı haberleriyle gündemi ele geçirmeye çalışsalar da asıl kırdıkları rekor rezalet rekorudur.

Rezalet 1: Bedavacılık


Yukarıdaki görsel Antalyaspor-Fenerbahçe maçı sonrasında resmi siteden yapılan açıklama... Bu açıklamadaki sayılar çok önemli, çünkü bu sayılarda Akıncıoğlu yönetiminin Antalyaspor taraftarına söylediği yalanlar saklı. Sezon başında sırf fahiş kombine fiyatlarını eleştirdiği için Antalyaspor taraftarını bedavacı olarak suçlayan Akıncıoğlu yönetiminin gerçek yüzü bu sayılarda saklı.

Açıklamaya göre statta taraftara ayrılan toplam kapasite 7817, stada kombine veya biletle giriş yapan toplam kişi sayısı ise 5178... Yani bu açıklamaya göre statta boş kalan koltuk sayısı 2639 kişi... 7819 kapasiteli stadyumda 2639 kişilik boşluğun olması demek yüzdeye çevirince stadın %33,76'sının boş olması anlamına gelir. Yani bu açıklamaya göre stadın 3'te 1'i boş olmalı.

Lig TV spikeri maçı anlatırken tribünlerin tamamen dolu olduğunu söylüyordu. Statta olanlar da stadın tamamen dolu olduğunu söylüyor. Hatta kapalı tribünde merdivenlerde bile insanların olduğu söyleniyor ama gel gör ki kulübün verdiği sayılara göre stadın 3'te 1'i boşmuş. Nasıl oluyor bu iş?


Ha ben başkasının sözüne inanmam, kendi gözüme inanırım diyenler için yukarıdaki fotoğraf santra anında deplasman tribünü ve açık tribünü gösteriyor. Bu fotoğraf sayılarda saklı yalanı biraz daha netleştirecek.

Kulübün açıklamasına göre deplasman tribününe 404 kişi giriş yapmıştı ki bu deplasman tribünü tamamen doldu demek. Gelelim açık tribüne... Akdeniz Üniversitesi'nin kendi sitesinde yer alan stat bilgilerine göre açık tribünün kapasitesi 2877 kişi ve görüyoruz ki tribünün güney tarafındaki küçük boşluk dışında açık tribün de tamamen dolu...

O boşluğu da hesaba katarak düz hesapla deplasman ve açık tribünde toplam 3000 kişi vardı diyelim. (3000 deyince açık tribünde 281 kişilik boşluk varmış gibi hesaplamış olduk ki o boşluk aslında 281'den çok daha az.) Bu ne demek biliyor musunuz? Sizleri basit matematik işlemleri ile sıkmadan direkt söyleyeyim. Kapalı tribün ve kale arkası tribününde toplam doluluk oranı %48 olmalı demek. Diğer bir deyişle bu iki tribünün yarısından fazlası boş olmalı.

Peki, durum gerçekten de öyle miydi? Hayır. Yönetim kendi yaptığı açıklamadaki sayılarda saklı bu gerçeği açıklayabiliyorlarsa buyursun açıklasınlar, biz de özür dileyerek buradan yayınlayalım. Ancak şu anki sayıların bize anlattığı şeyler hiç de yönetimin lehine değil.

Rezalet 2: "Ayakta" Bilet


Gelelim bir diğer rezalete.... Yukarıdaki fotoğrafta dikkatinizi çekmesi gereken kısım "Ayakta" yazısı... Burada gündeme 6222 Sayılı Kanun'un 5 maddesinin 3. fıkrasının (ç) bendi geliyor. Bu maddeye göre "Spor alanlarında seyircilerin oturma yerleri numaralandırılır. Bilet satışları koltuk numarasıyla ilişkilendirilerek yapılır. Müsabaka alanlarına kapasitenin üzerinde veya biletsiz seyirci alınamaz."

Kulüp Genel Müdürü Süleyman Tekgül kapalı tribünde yeni koltuklandırılan bir bölümde henüz numaralandırma işlemi yapılmadığı için bu "Ayakta" yazan biletlerin satıldığını söylemiş. İyi güzel de kendisinin bu açıklaması hiçbir şeyi çözmüyor ki... Kanun "Spor alanlarında seyircilerin oturma yerleri numaralandırılır." diyor, sen numaralandırma yaptın mı? Hayır. Eee bileti de satamazsın o zaman. Çünkü kanun "Bilet satışları koltuk numarasıyla ilişkilendirilerek yapılır." diyor ama sen bilet satmışsın. Yani neresinden bakarsak bakalım bu açıklama hiçbir anlam ifade etmiyor.

Süleyman Tekgül'ün açıklaması ile ilgili belirtmek istediğim son bir nokta daha var. Hani resmi sayılara göre statta 2639 kişilik boşluk vardı ya, hani bu sayılara göre stadın 3'te 1'inin boş olması gerekir demiştik. Yöneticilere soruyorum. Statta bu kadar boş koltuk varken ne diye numaralandırılmamış koltuğun bileti satıldı? Hem de bu kanuni açıdan sıkıntı yaratabilecek bir hareket olmasına rağmen... Belki de o gün stadın gerçekten 3'te 1'i boş değildir, ha?

Biz o gün o statta 2639 kişilik boşluğun olmadığını biliyoruz da kulübün sayılarındaki o gizemli 2639 kişilik boşluğu statta dolduran tonla insan o stada nasıl girdiler onu bilmiyoruz. Bakarsınız belki de o gün stada koltuk kapasitesinin üzerinde kişi girdiğini iddia edenler haklıdır gerçekten de. Bu kadar rezaletin içerisinde şaşırır mıyız? Kesinlikle hayır. Bu arada hemen belirteyim. Eğer kapasite de aşıldıysa 6222 Sayılı Kanunu'nun 5 maddesinin 3. fıkrasının (ç) bendindeki ihlal etmediği son hüküm olan "Müsabaka alanlarına kapasitenin üzerinde veya biletsiz seyirci alınamaz." hükmünü de ihlal etmiş demektir yönetim.

Rezalet 3: %5 Tavizi


Maçtan önce maçla ilgili taleplerimizi yazdığımız yazıda "Göreve ilk geldikleri dönemde %5'i katı şekilde uygulayarak takdir kazanan Akıncıoğlu yönetimi son dönemde bu duruşundan da taviz vermeye başladı." diye yazmış, bu tavizin bu maçta yaşanmamasını talep etmiştik. Ancak diğer tüm taleplerimizle beraber bu talebimizin de karşılığı ne yazık ki hayal kırıklığı oldu.

Görselde yuvarlak içine aldığım tribünün adı benim için bundan sonra "Peşkeş Tribünü"... Sezon başında Peşkeş Tribünü'nün Maraton A Blok olarak kombinesi satılıyordu, şimdi ise İstanbul takımı sempatizanlarına satılıyor. Bu tribün Akıncıoğlu yönetimin Antalyaspor'un menfaatlerini para uğruna sattığının bir göstergesi olarak Antalyasporluların aklında daima kalacak.

Peşkeş Tribünü'nün kapasitesi için malum sitenin kombine döneminde verdiği sayı 171... Bu sayıya deplasman tribünü kapasitesini de ekleyelim. Üniversitenin sitesinde 402 olarak geçiyor ama yukarıda yönetimin verdiği sayılarda 404 olarak geçiyordu, biz de yönetimin verdiği sayıyı doğru kabul edip 404 üzerinden hesap yaparsak Peşkeş Tribünü ve deplasman tribününün toplam kapasitesi kaç yapıyor? 573... Kulübün açıklamasına göre statta taraftara ayrılan toplam kapasiteyi tekrar hatırlayalım: 7817... Bu iki sayıyı yüzdeye vurduğumuzda %7,33 yapıyor. Yani yönetim rakip takım için en düşük sınır olan %5'in yarısı kadar bir kapasiteyi para uğruna Antalyaspor'un rakiplerine satıyor.

Rezalet 4: Taraftar Düşmalığı


Aslında maç gününden geriye görseldeki yorumlara benzer daha pek çok yorum vardı ama konuyu bağlayabilmek adına Peşkeş Tribün rezaletinden Antalyaspor taraftarının yaşamak zorunda bırakıldığı saçmalıklara doğru geçiş yapan bir derleme yapıp çok uzatmadan bırakmayı tercih ettim. Çünkü hem buna benzer rezaletleri artık neredeyse her maçta yaşıyoruz hem de bu son bölümde lafı toparlayıp son noktayı koymak istiyorum.

Bu maçta ve daha öncesinde yaşanan rezaletler asla tesadüf değil, bunlar sistemli bir tribün operasyonun birer parçası... Onların yapmak istedikleri Antalyasporluları sindirip Medical Park Antalyasporlular yaratabilmek. Medical Park tabii ki bugün için bir simge... Yarın Medical Park gider, bir başkası gelir ama yeter ki Antalyasporlular gelmesin. Çünkü onlara endüstriyel futbolu besleyebilecek, her şeyi paraya dönüştürebilecek kişiler/kurumlar lazım; cebindeki son parasını hiç tanımadığı bir renktaşının deplasman bileti için hiç düşünemeden uzatıp verecek, bir tas çorbaya birkaç kişi birlikte kaşık sallayacak saf arma sevdalıları değil.

Bu yönetim bugün farkındaysanız seyirci rekoru peşinde değil, hasılat rekoru peşinde... Çünkü önemli olan insan değil, para... Eğer niyetlerinde para değil de insan olsaydı geçmiş zamanlarda alışık olduğumuz okul ziyaretleri tam gaz devam ederdi. Bugün üniversitesi stadında oynayan Antalyaspor kaç kez üniversitesi gençliği ile bir araya gelmiş? Kaç kez daha çok kırmızı-beyaz sevdalısı edinebilmek için uğraşılmış? Zaten geçin bunların hepsini, tesislere çekilen perde yönetimin tüm niyeti aylardır anlatıyor sessiz sessiz.

Kendimizi kandırmanın alemi yok. Antalyasporlular olarak bugün bu kavgada yenik durumdayız. Hatta belki de hiçbir zaman bu kavgadan galip ayrılamayabiliriz ama hiçbir zaman da bu kavgadan vazgeçmeyeceğiz. Yaşadığımız bu şehre hiçbir zaman ihanet etmeyeceğiz, ihanet edenlerden asla olmayacağız. Antalya'da sadece yaşamayacağız, aynı zamanda Antalya'yı da yaşatacağız. Sevdamızı hep birlikte büyütüp bu kavgada Medical Park'ı silerken her bir zerremizden Antalyaspor'u yükselteceğiz ve bir gün gelecek bugün kimilerine rahatsızlık veren o Antalyaspor bayraklarını en yüksekte dalgalandıracağız.





Not: Üçüncü görsel Ercan Göksel'in Twitter hesabından, son görsel SevenAs'ın Facebook hesabından alınmıştır.


  

18 Mart 2013

18 Mart

"Karşılıklı siperler arasındaki mesafemiz 8 metre, yani ölüm kesin... Birinci siperdekiler, hiçbiri kurtulamamacasına, hepsi düşüyor; ikinci siperdekiler yıldırım gibi onların yerine gidiyor. Fakat ne kadar imrenilecek bir soğukkanlılık ve tevekkülle biliyor musunuz? Öleni görüyor, 3 dakika kadar sonra öleceğini biliyor, en ufak bir duraksama bile göstermiyor. Sarsılmak yok! Okuma bilenler ellerinde Kuran-ı Kerim, cennete girmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler Kelime-i Şahadet getirerek yürüyorlar. Bu, Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren hayrete ve tebrike değer bir örnektir. Emin olmalısınız ki Çanakkale Muharebesi'ni kazandıran bu yüksek ruhtur."

18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi'nin yıl dönümünü kutluyor,  Mustafa Kemal'in Bomba Sırtı Olayı olarak bilinen anısında anlattığı gibi bu topraklar için bir an bile gözlerini kırpmadan ölüme giden şehitlerimizi şükranla anıyoruz.





 

16 Mart 2013

Fenerbahçe Maçı Öncesi Taleplerimiz

Antalyaspor-Fenerbahçe maçı öncesinde "Sadece Antalyaspor!" diyen bizleri endişelendiren dedikodular geliyor. Adı üzerinde dedikodu... Dolayısıyla bu maçta hangisinin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini şu an için bilmiyoruz ama yarın göreceğiz.

Maraton tribünü ile ilgili dedikodular da ne yazık ki bunlar arasında... Göreve ilk geldikleri dönemde %5'i katı şekilde uygulayarak takdir kazanan Akıncıoğlu yönetimi son dönemde bu duruşundan da taviz vermeye başladı. Hatta bu sezonun 12. haftasındaki Antalyaspor-Beşiktaş maçında Beşiktaşlılar için ekstradan tribünsü bir alan ayrılmış, bu saçmalığı da Bilet, Biber Gazı ve Sorular başlıklı yazımızda eleştirmiştik.

Yarın için de Maraton tribününe çok sayıda Fenerbahçeli'nin bilet aldığı söyleniyor. Antalyaspor tribününe başka takım taraftarı girerse burada sorumlu kimdir? Elbette ki yönetim... Dolayısıyla gerekli tedbirleri alması gerekenler de onlardır. Hatanın sorumlusu yönetimken Antalyaspor taraftarının maç içerisinde göstereceği reaksiyonlar nedeniyle kimse taraftarı suçlayamaz.

Ancak elbette hiçbir taraftar bir maçta böyle olayların yaşanmasını istemez, hiçbir taraftar armayı desteklemek dururken tribünden hain ayıklamayı tercih etmez. Dolayısıyla gerekli önlemler alınarak böyle görüntülerin daha ortaya çıkmadan engellenmesi en doğru çözümdür. Bu amaçla iş işten geçmeden biz taleplerimizi paylaşalım.

Yönetimden taleplerimiz; 
maça giriş sırasında -diğer maçlarda şahit olduğumuz gibi- turnikelerde yaşanabilecek sıkıntılar için gerekli önlemleri almaları, 
deplasman tribünü dışındaki tribünlerde Antalyasporlu taraftarlardan başka herhangi bir takım sempatizanının girişini engellemek için gerekli önlemleri almaları, 
maç içerisinde güvenlik görevlilerinin Antalyasporlu taraftarların uyarılarını ne kadar dikkate alıp almadıklarını denetlemeleridir.

Güvenlik görevlilerinden taleplerimiz;
deplasman tribünü dışındaki tribünlerin gişelerinde üzerinde rakip takıma ait tişört, bileklik, anahtarlık ve benzeri ürün bulunan hiçbir kişinin Antalyaspor tribününe alınmaması,
→ tespit edilen ve/veya Antalyaspor taraftarı tarafından bildirilen Antalyaspor tribünlerine bir şekilde girmiş rakip takım sempatizanı kişiler hakkında gerekenin yapılmasıdır.

Renktaşlarımızdan taleplerimiz ise;
→ kırmızı giyip maça gelmeleri ve böylece tüm tribünleri kırmızıya boyamalarıdır.
eğer bulundukları tribünde rakip takım sempatizanı kişi veya kişileri gördüklerinde bireysel olarak müdahale etmeden önce güvenlik görevlilerine durumu bildirmeleri ve bu sayede son dönemde Antalyaspor taraftarını karalamak için fırsat arayanlara bekledikleri fırsatı vermemeleridir.

Aslında taleplerimizin hepsi son derece basit ama yaşanabilecek olayları da büyük ölçüde engelleyebilecek talepler... Yeter ki uygulanmak istensin, yeter ki iyi niyetli olunsun, yeter ki Antalyaspor'un çıkarları gözetilsin.




 

Fenerbahçe ve Hüseyin Göçek

Sosyal medyadaki Fenerbahçeliler pazar günü oynanacak Antalyaspor-Fenerbahçe maçı öncesinde maçın hakemi Hüseyin Göçek'e karşı çok yoğun bir psikolojik savaş veriyor bugünlerde. Pek çok Fenerbahçeli Hüseyin Göçek'in gençlik yıllarındaki Galatasaray formasıyla basketbol oynarken çekilen fotoğrafını kullanarak veya bir Gaziantepspor maçında verilmeyen penaltılara sığınarak Göçek'e "azılı Fenerbahçe düşmanı", "eyyamcı", "tetikçi" gibi söylemlerle yükleniyorlar.


Bu yazıda Hüseyin Göçek'i savunmak gibi ne bir amacım ne de bir niyetim var. Bu yazı ile yapmak istediğim olayın Antalyaspor cephesinden nasıl göründüğünü gösterebilmek... Bu bağlamda ilk sorum şu: Hüseyin Göçek hangi bölge hakemidir? İstanbul bölgesinin... Yani Antalyaspor'un bir İstanbul takımı ile yapacağı maçı İstanbul bölgesinden bir hakem yönetecek. Üstelik Antalyaspor'un sezonun ilk maçındaki Fenerbahçe maçına da yine İstanbul bölgesi hakemi verilmişti. Bu durumu dile getirebilecek kaç Fenerbahçeli var?

Bu soruya ek olarak bir de istatistik vermek gerekirse Hüseyin Göçek şu ana kadar Fenerbahçe'nin 13 maçını yönetmiş ve Fenerbahçe bu 13 maçta 10 galibiyet, 2 beraberlik alırken sadece 1 kez sahadan yenik ayrılmış. Merak ediyorum da Fenerbahçe lehine bu kadar yüksek bir galibiyet istatistiğine sahip olan başka bir hakem var mı Fenerbahçelilerin söyleyebileceği?


"Biz o maçların hepsini Göçek'e rağmen aldık." diyenler olabilir, onlara da "Hay maşallah!" diyerek konuyu toparlayalım. İşin özü konuya bu taraftan bakınca "azılı düşman" tanımının tam tersi bir görüntü ortaya çıkıyor Hüseyin Göçek ile ilgili... Antalyaspor camiası olarak umalım da Göçek'in "azılı Fenerbahçe düşmanlığı" bu maçta devam etmesin.

Art niyet olmadığı sürece hakemlerin de en az futbolcular kadar hata yapmaya hakkı olduğunu düşünen ve hakemlerle ilgili maçtan sonra konuşulmasını çoğu zaman doğru bulmayan biri olarak hakemle ilgili maçtan önce böyle bir muhabbetin gündemde olmasını da aslında doğru bulmuyorum. Ancak Avrupa'da zorlu maçlar oynanırken ligdeki puan tablosu nedeniyle son dönemde bu tarz konuların gündeme daha çok gelmesi zaten başlı başına çok manidarken ve bu kadar kamuoyu oluşturulmuşken Antalyaspor cephesinden de bir şeyler söylemeden geçmek istemedik.

Hak edenin kazandığı bir maç olsun ve sen güldür yüzümüzü Antalyasporum!




 

15 Mart 2013

Murat Duruer Vakası

Malumunuz geçen akşam Galatasaray, Schalke 04'ü deplasmanda 2-3 yendi ve Şampiyonlar Ligi'nde adını çeyrek finale yazdırdı. Kişisel olarak ben bu tur atlamaya sevinmedim. Bunun nedenlerini belirten bir yazı da yazabilirim ama gerek duymuyorum. Antalyaspor camiası ve Anadolu takımı tutan taraftarlar bunun sebebini az çok tahmin ediyordur zaten.

Ancak böyle günler içimizde en büyük derdimiz olan çift takımlıların kendini belli ettiği günler olarak geçer. Böyle günlerde sosyal medyadan sadece Antalyasporlu sandığımız pek çok kişinin aslında çift takımlı olduğunu anlarız; ancak bu son maçta işler biraz karıştı.

Şu anda Antalyaspor'dan 3 futbolcu say deseniz direkt söyleyeceğim isimlerin başında gelen Murat Duruer, Antalyasporlu futbolcular içerisinde en aktif olarak kullandığı Twitter hesabından Schalke 04 - Galatasaray maçından sonra "Galatasaray Ulaannn!!!" yazdı.

Bu tweet kesinlikle bizim gibi Antalyaspor için her hafta yürekten "Canım feda olsun sana!" diye bağıran insanları oldukça rahatsız etti. Antalyaspor'da oynayan bir futbolcunun Galatasaray'ın başarısını bu şekilde kutlaması kabul edilemez.

Murat Duruer bu tweeti attıktan hemen sonra 'mention' yağmuruna tutuldu zaten. Daha sonra Murat da olması gerektiği gibi efendiliğine yakışır şekilde sildi bu yanlış tweetini. Ancak nedense buna rağmen kendisine yönelik bir linç kampanyası başlatılmış durumda.

Bu blogda özellikle yönetime sürekli sorular sorarak yazılar yazdık. Şimdi sorum senelerdir Antalyasporluluğu öğrendiğim abilerime; tribünde omuz omuza gırtlak patlattığımız, deplasman yolunda eksiğimizi tamamladığımız kardeşlerime...

Murat Duruer belki son dakika gelen galibiyetin gazı ile, belki gerçekten de Galatasaraylıdır ve bu yüzden o tweeti atmıştır onu bilemem. Ancak neden o tweetten önce attığı "Barca Ulaaann!!!" tweeti hiç dillendirilmedi?

Malum tweeti gelen tepkiler üzerine silmesine rağmen bu tweeti her yerde ekran görüntüsü olarak afişe edilirken neden bu tweetten sonra yazdıkları hakkında tek bir kelam edilmiyor? Adam o tweet'ten sonra yanlış anlaşıldığını yazdı. Bu yazdıkları es geçiliyor. Sanki hala Murat Duruer'in "Galatasaray Ulaan!!!" tweetinde ısrarcı olduğu gibi bir durum yaratılmaya çalışılıyor.

Murat Duruer; takip ettiğim, sohbetlerde dinlediğim, tribündeki gözlemlerime göre "adam" denilen 3-5 topçudan bir tanesi... Zaten sahadaki mücadelesini geçtim, Twitter'da daha önceki söylemleri ile bunu defalarca kanıtladı. Böyle bir futbolcunun kredisi bu kadar mıydı? Eğer bu kadar ise senelerdir kızdığımız Mehmet Eren böyle bir şey yazsa idam mı edecektik onu? Hadi diyelim Murat Duruer'den beklemediğimiz bir tweet olduğu için böyle kızdık, böyle üzüldük... Neden hala bu linç?

Bana kalırsa sadece Antalya'da değil oynadığı tüm takımlarda bu kadar sevilen bir adam, sahada elinden geleni yapan ve bize çok şey kazandıran bir adam bu kadar kolay silinmemeli. Kaldı ki hata yaptığını kendisi de anlamış ve üstüne yanlış anlaşıldığını belirtmiş olmasına rağmen.

Bir de biz böyle bir tribün mü olduk artık, sadece sanal dünya üzerinde bir şeyler kovalayan? Antalyaspor Tesisleri'nde 1 seneyi aşkın süredir perde asılı, bunun için bir şey yapabildik mi? Yoksa başvurabileceğimiz bir Twitter hesabı olmadığı için mi o perde için bir şeyler yapamıyoruz?

Geçen sene İstanbul'da oynanan kupa maçında Şenol Fidan bir Antalyaspor taraftarına "Ne bağırıyorsun yavşak" diye bağırdı. Bu konu hakkında ne yaptık? Antalyaspor'dan ekmek yiyen bir insan, öğretmen olan sadece Antalyasporlu bir kardeşimize küfür etti abiler. Biz ne yaptık bunun için, birisi bana açıklayabilir mi? Yoksa Twitter hesabı olmadığı için mi tepki göstermedik bu Şenol Fidan denen kişiye?

Murat Duruer'e bu kadar yüklenmeden, böyle bir insanı bir kalemde silmeden önce "Acaba biz ne yapıyoruz ya?" diye bir düşünmek lazım. Murat Duruer büyük hata etmiştir kabul ediyorum, kendisi de bunu kabul ediyor yanlış anlaşıldığını belirtiyor. Fenerbahçe maçında tribüne çağrılıp açılacak olan bir "Antalyaspor ulaannn!!!" pankartına da varım, karşıdakini kırmayan sadece bizim kırıldığımızı gösterecek her türlü tepkiye varım... Ancak "Takımdan kovulsun", "Kadro dışı bırakılsın" gibi bir tepkiye yokum.

Yine söylüyorum Murat Duruer'in bu tweeti unutturacak kredisi bu takımda bana göre vardır. Eğer size göre yoksa yorum kısmı ile lütfen anlatın. Ancak anlatırken yukarıda verdiğim örnekler için de neler yaptığımızı bir anlatın bana.




 

10 Mart 2013

STSL 25. Hafta | Sadece Keder

Galatasaray'ın 3 puan, Beşiktaş'ın 2 puan kaybettiği haftayı biz de puansız kapattık. Üstelik lig sıralamasında üstümüzde yer alan diğer iki takım olan Fenerbahçe ve Bursaspor da birbiriyle oynadığı için o maçta da en az bir rakibimiz puan kaybı yaşayacak. Kısacası çok değerli bir haftayı boş geçmiş olduk.

Maçta Sivasspor'un 1-0 öne geçtiği 12. dakikaya kadar iyi diyemeyiz belki fena da değildik. Ancak golü yedikten sonra darmadağın olduk. Rakip yarı sahaya doğru düzgün gidemedik bile. Sivasspor ise bu durumumuzdan iyi faydalandı ve sürekli olarak pozisyon bulan taraf oldu. Bu kötü oyuna rağmen dakika 30'da Isaac'in indirdiği topta Diarra bir anda önünde geniş bir boşluk buldu ve bu fırsatı iyi değerlendirerek skoru eşitledi ama oyun içerisindeki dertlerimize bu gol de derman olamadı.


Bu kötü futbola rağmen ilk yarıyı 1-1 tamamlamak bizim için büyük şanstı. İlk yarıda en büyük sıkıntıyı hücuma çıkmakta yaşadık. Rakibe karşı oyunu uzun toplarla kurmaya çalıştığımız ilk yarı boyunca topu istediğimiz gibi indirebildiğimiz pozisyon sayısı ikidir üçtür. Kaldı ki rakip kalede tehlike yaratabilelim. Diğer büyük sıkıntımız da duran toplardı. Ne serbest vuruş, ne korner kullanabildik. Bu zaten alışık olduğumuz ve teknik kadronun inatla çözmediği bir sıkıntımız...

İkinci yarıda bu sıkıntılara çözümler üretilmesini beklerken kötü futbol aynen devam etti. Bunun tek açıklaması olabilir, o da Mehmet Özdilek'in deplasmanda 1 puan sevdası... Ancak devre arasında Küheylan ile kritik yaparken konuşmuştuk. Ligde artık her takımın kendince bir hedefi var ve bu yüzden deplasmanda 1 puan için oynadığın an herkes seni ezer geçer. Ligde ikinci devre oynadığımız 5 maçın 5'ini de kaybetmiş olmamız bunun apaçık göstergesi...

Sonuç olarak Sivasspor daha da farklı kazanabileceği bir maçı 60. dakikada bulduğu golle 2-1 kazandı. Kazansaydık üst sıralara ilişkin umutlarımızın hepten canlanabileceği bir maçta izlediğimiz futbol ise bize sadece keder verdi. Ancak yazının başlığına kederi yazmamım sebebi sadece kötü futboldan dolayı değil, oynanan bu kötü futbolun üzerini kendi çıkarları uğruna örtmeye çalışanların verdiği bir keder de var.


Yönetici de yönetimin denetimindeki site de suçu hakeme yıkmaya çalışıyor. Maç sonu açıklamarında Mehmet Özdilek de aynı çaba içerisinde... Tam anlamıyla rezillik... Sivasspor 2-1'i bulduktan sonra bir tane tehlike yaratabildik mi rakip kalede? 2-1'den sonraki tam 30 dakika boyunca etkili taraf olan yine Sivasspor'du. Kendi yarı sahamızda baskı yemeye maçın son dakikasına kadar devam ettik, Sivas tribünleri o kadar rahattı ki defalarca 3. gol için tempo tuttu. Maç sonunda Sivasspor'un 21 gol girişimine karşılık bizim gol girişimimiz sadece 4'tü ve suç hakemde mi? Bırakın gidin Allah aşkına...

Her mağlubiyetten sonra illa ki bir bahane bulup arkasına sığınmayı tercih ediyorsunuz. Bir kez olsun herhangi bir kulp takmadan "takım kötü oynadı", "Özdilek hata yaptı" yazdınız mı? Biz Antalyaspor sevdalıları kendimizce hataları dile getirmeye çalışıyoruz ki Antalyaspor bu hataları aşıp daha iyi yerlere gelebilsin. Peki, siz yalanlarınızla hangi amaca hizmet ediyorsunuz?




 

08 Mart 2013

8 Mart Kutlu Olsun

Kadın olmak dünyanın her yerinde zor, kadın-erkek eşitliğinde 135 ülke arasında 124. sıradaki Türkiye'de ise çok daha zor... Yaşamını insana yaraşır şekilde sürdürmek konusundan önce yaşamını sürdürebilmek bile ne yazık ki çoğu zaman bir mücadeleye dönüşebiliyor onlar için.

İşte 8 Mart onların günü... Sadece kadın oluşlarının değil; kadın olarak ataerkil toplumun ve kapitalist düzenin onlara dayattığı rollere karşı haykırışlarının günü... Bu düzen içerisinde bir erkek olarak ne kadar yüzümüz olabilir bilemiyorum ama 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü tüm kadınlara kutlu olsun.





 

06 Mart 2013

6 Mart: Atatürk Antalya'da

Atatürk'ün Antalya'ya ilk ziyaretini gerçekleştridiği 6 Mart'ın anısına sabah saatlerinde geçen yıl yayınladığımız yazıyı bir kez daha paylaşmıştım. Antalya Müzesi'nin hazırladığı ziyaret günlüğü yalın bir şekilde gerekli bilgileri verdiği için o yazıyı yeniden göndermeyi tercih etmiştim ama az önce Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından hazırlatılan bir çalışmaya denk geldim.

Dr. Atilla Erden, Hüseyin Çimrin, Arzu Bulut, Dilek Metin-Sert, Evren Dayar, Cem Burak Çimrin ve Mehmet Şengül'ün katkılarıyla hazırlanan bu çalışmayı hem Atatürk'ün Antalya ziyareti hakkında daha detaylı bir bilgi kaynağı olması nedeniyle hem de görsellerle zenginleştirilmiş olması sebebiyle paylaşmak istedim. Bu çalışmada emeği geçenlere teşekkür ederken bir kez daha Mustafa Kemal Atatürk'ü saygı, sevgi ve özlemle anıyoruz.





 

Müslüm Gürses'e Veda

Sigara dumanından yanında oturan kişiyi bile göremediğin deplasman otobüslerinde yankılanan sese veda ettik 3 Mart'ta. Bir zamanlar adı jiletçi babaya çıksa da hayranları onu hep çok fazla sevdi.

Biz de "yeryüzü gökyüzüdür meselem" derken hep Antalyaspor'u düşündük. Gidilecek daha çok deplasman vardı, bizi neden yalnız bıraktın be baba!





 
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...