Zorlu 5 haftayı atlattık, kupa maçını atlattık ve beklediğimiz 4 hafta geldi çattı. Bu 4 haftada özellikle içerideki maçlarda tribün olarak yıldızımızın barışmadığı ekiplerle karşılaşacağız. Geçen hafta Beşiktaş'ı misafir ettiğimiz gibi. Beşiktaş maçında tribün olarak çok fazla hata yaptık. Tribünde değilken televizyona göre eleştirdiğim zaman "Önce maça gel de konuş" denildiği için Beşiktaş maçında tribünde olduğumdan eleştirme hakkım vardır sanırım.
Yazının başlığının asıl içeriği olan farklı atkı takma mevzusuna yazının sonunda ayrıntılı değineceğim ama Beşiktaş maçından başlamışken söze belirteyim. Tribün Dergi'de deplasman yapan bir Beşiktaşlı yazmış "Gökkuşağı gibi tribünüz var" diye. Sonuna kadar haklı adam. Buna bir son verip tribünlerde de Antalyaspor vurgusunu daha çok yapmamız lazım.
Zaten beste konusunda bitiğiz. Maç boyunca söylediğimiz bestelerin hiç devamı gelmiyor ne yazık ki. Bir beste en fazla 3 kez tekrarlanıp bırakılıyor. Bunda güçlü bir sesin çıkmamasının bağırma hevesini kırmasından da etkili olduğunu düşünüyorum. Yoksa Kasımpaşa maçında tek ses olunduğunda aynı bestenin 20 dakika boyunca söylenebildiğini de gördük.
Grupların başka yanlışı da beste seçimi... Daha maçın başında örneğin 10. dakikasında "Seviyorum seni" bağrılmasının hiçbir anlamı yok veya takım 2-1 mağlup iken bağrılan Sakarya bestesi "Maç günlerim elimde Efes Pilsen'im" gibi... Maç boyunca 10 defa Akdeniz Akşamları bağırmanın, hele hele bu Akdeniz'in rakip takım korner falan kullanırken seçilmesinin hiçbir anlamı yok.
Bizim tribünlerin en büyük sorunu da yıllardır ikinci yarı başlarkenki toparlanma süreci... Bu Işıklar'da iken Yeni Kale arkasında da böyle idi, Adopen'de de... Bu kötü alışkanlık ne yazık ki devam ediyor. Takımın yeni bir heyecan ile başladığı 2. yarıda ne yazık ki futbolcuların o heyecanına ortak olup onlara itici güç olamıyoruz.
Bir de gol sonrası "berbat" reaksiyonlarımız var. Tribünde yıllardır beraber olduğum çoğu kişi "Sex on the beach" diye bağırılmasından memnun değil. Tamam hadi yavaş yavaş kötü bir alışkanlığa dönüştüğünü kabul edelim ama 1-1'lik beraberlik yakalandığı zaman "sex on the beach" diye bağırmanın nasıl bir anlamı var? Birisi bana bunu açıklayabilir mi? Veya yine Beşiktaş maçına göre durum 1-1 iken rakip tribünle 15 dakika uğraşmanın ne anlamı var? E sonra golü yedik, ne oldu? Adamlar bağırdığımız her şeyi öne geçmenin gazı ile daha bir haklı olarak iade etmediler mi bize?
Ben 24 yaşındayım. Hala kendimi bu tribünde genç olarak düşünüyorum. Belki de maça gittiğim grup içerisinde en küçüğün 23 yaşında olmasından dolayıdır. Ancak şu an bakıyorum ki bizim abilerimizden öğrendiğimiz ve hala öğrenmekte olduğumuz tribün kültürü ile şu an Antalya tribünlerinde olan tribün kültürü arasında çok büyük fark var. Biz bundan 10 sene önce Adopen'e girdiğimizde ne olursa olsun takıma bağırmak öğretildi. Maç garanti altına alınmadan önce hiç dalga geçmedik biz rakip tribünle. "Önce maçı alalım, sonra kendimizi eğlendiririz." diye öğretildi bize. Playback yapıyoruz diye tokmak fırlatıldı, yeri geldi arkamızı döndük de bağırdık. Ancak şimdi bakıyorum da Antalyaspor tribünlerinde tribün kültürünün ilk kuralı farklı takım atkısı takmak...
Evet geldik malum konuya. Kimse beni Kocaelispor düşmanı falan sanmasın. Blogu takip edenler ya da gelenler bilir daha bu sezon başında Isparta'daki Kocaelispor-Emrespor maçında ordaydık. Maç öncesinde yaptığımız el emeği pankartımızla hem de... Yani Kocaelispor ve Antalyaspor kardeşliği için maça gitmek dışında emeklerimiz de oldu. Ancak seneler önce Kocaelispor bana göre son derece haklı bir karar aldı. Tribünlerde sadece yeşil-siyah atkı olacak, futbolcular sahaya çıktığı zaman tribünlerde Kocaeli'yi görecek diye. Evet, bunu dernek başkanları açıkladı. Aynı zamanda belirtmeden de geçmediler Antalya sevgilerini.
Bizim tribüne bir bakıyorum da benim diyen atkı koleksiyoncusunu kıskandıracak cinsten bir tribünümüz var. Başta Kocaeli, ADS, Ankaragücü ve diğerleri... Bir iki sefer Bozbaykuşlar atkısı bile gördü bu gözler. Hele Beşiktaş maçında ADS atkılarına çok şaşırdım. Adana Demir tribünü değil mi Beşiktaş Tribünü ile dost geçinen? Önceki sene Adana'da Konyaspor ile iyi muhabbetleri varken Demirsporlular açıklama yapmıştı "Antalya'da Kocaeli ile maçımız olsa siz kimi desteklersiniz?" diye. Bizden de kimse çıkıp laf etmemişti Adana'da Konya tribününe giren Adana Demirsporlulara. E şimdi Beşiktaş tribünü ile dost olan bir tribünün atkıları neden bizim tribünde idi? Bir de bu atkıyı takan özellikle liseli hatta ortaokullu arkadaşlardaki havayı bir görmeyin. Sanki bu tribüne yeni giren üstünde Antalyaspor forması olan 30 yaşında bir abimiz de sanki onlar yıllardır bu tribünü koşturuyor. Farklı atkı takan her kimse birden havaya giriyor. Sanki kendince "Ben bu tribünü biliyorum." havasına giriyor.
Liseli arkadaşlarımız okul tayfaları için pankart yaptırıyor. Hepsi dijital pankart... Bu mudur kale arkasında bulunan taraftarların tribün anlayışı? Ne oldu el emeği göz nuru pankartlara? Neden tribünde sadece Cihan Abi ve arkadaşlarının yaptığı Seni Çok Seviyoruz pankartı var bir tek el emeği? Bu arada Cihan Abi de sanırım tribünden pek anlamıyor boynunda kırmızı-beyaz atkı olduğuna göre... Tribünü bilse eğer şeklini koymak için Kocaeli, ADS atkısı takardı boynuna, değil mi?
Bizim tribün tipik Akdeniz insanı özelliğini taşıyor. Anında parlayan bir tribünüz. Dostluğun da düşmanlığın da cılkını çıkartana kadar yaşıyoruz. 2-3 sene sonra Ankaragücü tribünü ile sorun yaşarsak anlık bir parlamayla küfürler havada uçuşabilir. Bunu 2008 senesinde Işıklar'da oynanan Antalyaspor-Ankaragücü maçında da yaşadık. Bizim kendi işimize bakmamız gerekiyor. Maç öncesi Adanalıları karşılarız, beraber yer içeriz, gerekirse kendi evlerimizde bile misafir ederiz; ancak ne gerek var tribünde atkısının olmasına. Keza Ankaragücü de öyle... Siz bir gün olsun Ankara'da ya da Adana'da Antalyaspor atkısı gördünüz mü?
Benim Ankaragüçlü de, Adana Demirsporlu da, Kocaelisporlu da çok fazla arkadaşım var. Eminim tribünden de çok kişinin vardır. O adamlar bizimle maça geldiğinde tabii ki atkısını takmak isteyecek, ona lafım yok ama ben takmam atkısını. Çünkü ben Antalyalıyım, benim rengim kırmızı-beyaz... Yine aynı şekilde ben misafir olduğumda onların yanında ben de Antalyaspor atkısı takmak isteyeceğim tabii ki. Bundan da doğal bir şey olamaz ama o tribündeki dostlar "Kusura bakma tribün kararı" derse de hediye ettikleri kendi atkılarını da takarım onların maçında.
Hadi Antalya'yı da geçtik diyelim. Deplasmanda daha da kötü gözüküyor. Sen oraya Antalyaspor için gitmişsin ama tribün sanki toplama adamlarla dolu gibi. Futbolcu tribüne bakıyor, orada "Antalya" diye bağıran bir grup var ama rengarenk. Kıpkırmızı bir tribün olsa inanıyorum ki insanlardaki aidiyet daha da artacak, daha da güçlü bir tribün olacak.
Antalyaspor'u sadece Antalya'nın bir değeri, Antalyalı'nın son kalesi olarak gören bir kardeşiniz olarak çağrımdır. Herkes önce Mersin maçı olmak üzere stadyuma sadece Antalyaspor diyerek sadece Antalyaspor atkısı takarak gelsin. Önemli Akdeniz derbilerinden addedilen bu maçta kıpkırmızı bir tribün olsun. Mersin İY tribünleri ile uğraşmadan onların sataşmalarına aldırmadan sadece takımımızı destekleyerek Akdeniz Akşamları'nın en güzel Antalya'da yaşandığını gösterelim tüm Türkiye'ye. Biz de bunu yapacak güç var. Haydi Antalya, kıpkırmızı bir tribünle zirve yürüyüşü için üniversiteye.