Ligin 17. haftası gelmiş; Antalyaspor maç eksiği olmasına rağmen Fenerbahçe ve Beşiktaş ile aynı puanda, Galatasaray'ın peşinde... Trabzonspor'un Galatasaray'ı yenmesi durumunda Akhisar ve bu maçtan çıkarılacak 6 puan ile ilk yarıyı lider kapatma durumumuz var. Futbolcular zaten bu psikoloji ile maça hazırlanırken Eskişehirspor başkanı Halil Ünal'ın Antalyaspor'u "Hep yeniyoruz, bu sefer de yeneceğiz." açıklaması futbolcuları daha da motive etmiştir.
Eskişehirspor Erkan Zengin ile Kamara'dan yoksun geldi Antalya'ya. Eskişehir'in etkili silahlarının olmayışı bir şanstı tabii ki bizim için. Antalyaspor ise ideal kadro ile sahada idi. Buna rağmen maça hem tribünde izleyebildiğime, hem de izlediğim özetlere göre Eskişehirspor daha istekli başlamıştı. İçimden "Ulan yine mi?" diye geçirmedim dersen yalan olur. Derken Tita'nın asisti ile gelen Diarra'nın golü tüm kötü düşüncelerimi sildi süpürdü. Çünkü öyle bir gol oldu ki hani tribünde "Goool!" diye daha da bir coşkulu bağırtan goller vardır ya aynen öyle idi. Tita'nın pası, Diarra'nın vuruşu muazzamdı. Bu gol ile tribün de, takım da gaza gelebilirdi derken eğer değişikliğin nedeni sakatlık değilse Mehmet Özdilek adına bir ilk gerçekleşti ve 42. dakikada İbrahim'in yerine Zeki oyuna girdi.
İkinci yarı bu sefer daha derli bir Antalyaspor vardı sahada. Yine de tam tatmin etmese de bizleri... İstatistik olarak Eskişehir daha üstün gözükse de daha çok pozisyon bulan ekip bizdik. Gerçekten bu sene açıkları çok iyi değerlendiriyoruz. Çoğu pozisyonda karşı karşıya kalma durumumuz bile oldu. Hatta kaçırdıklarımız da... Maçın son dakikalarına girerken stres daha da artıyordu. Karşılıklı ataklardan sonra "3 dakikalık uzatma mı olurmuş?" diye tartışırken gelen gol rahatlattı hepimizi. Üstüne gelen Eskişehirspor golü hiçbir şey ifade etmiyordu tabii ki. Maçtan sonra dönerken bile hala maçın 2-0 bittiğini zanneden çok kişi vardı.
Bu maçta bizi mutlu eden Tita'nın dönüşü idi. Yine kendine yakışan topu oynamadı ancak eskiye dönüş sinyalleri verdi. Uzun zaman sonraki en istekli oyunu idi. Diarra'ya attırdığı gol zaten bunun en önemli kanıtı. Isaac için de çok sabrediliyor ancak bu kadarı yersiz bence. Isaac'e gösterilen sabır genç futbolcularımıza da gösterilmeli. Bir de Hakan Arıkan var. İstatistik olarak baktığımızda çok gol yiyor gibi gözüküyor Hakan ancak yediği gollerin çoğunda karşı karşıya kalma durumu var. Eskişehir maçında da yine çok iyi bir performans çıkardı, yediği golde de yine bir hatası yoktu.
Tribünlere gelince... Eskişehirspor maçlarının atmosferi son 5 yıldır yani Eskişehirspor ile aynı ligde oynadığımızdan beri bir değişik... Özellikle şu anki adı ile PTT 1. Lig'de oynadığımız zamanki karlı deplasmana dair çok kişinin anısı vardır Eskişehir ile ilgili. İki takımın ligdeki durumu ve önceki yaşanmışlıklar varken taraftarın bir başka gözle baktığı maça biz de kayıtsız kalamadık. Isparta'nın Yalvaç ilçesinde okuyan Kalan kardeşimizin yoğun uğraşları sonucu 35 kişilik bir ekiple zirve yarışı içerisinde olan takımımızı desteklemeye gittik Antalya'ya.
Maça giderken herkesin içinde maç yağmurdan iptal olur mu acaba endişesi de yok değildi. Ancak ta Manisa'ya gittik, Antalya mı koyacaktı? Antalya bizi güzel bir hava ile karşıladı diyebilirim, yağmur vardı tabii ki ama bu kadardan bir şey olmazdı. Normal maç günü ritüellerini gerçekleştiremesem de bu sefer, her maça beraber gittiğim insanlarla buluşabildim maçtan önce. Yine tam kadro Adopen Tribünü'nde yerimizi aldık.
Adopen çakılı dolu idi, maraton tribününde %50'lik bir doluluk ve her zamanki gibi ondan daha da boş bir kapalı tribün vardı. Adopen'de iki grup yan yana durmasa da settekiler bir gözü sürekli diğer sette oluyordu. Bu daha düzenli bir tribün yapmamız için yeterli değil ne yazık ki çünkü bağırırken illa ki bir grup hızlı bağırıyor, bir grup yavaş... E hali ile beste bölünüyor daha kötü bir ses ortaya çıkıyor.
Bunun önüne geçmek için de grupların iç içe olmaları şart. Yıllardır söyleniyor gerekirse pankartlar yan yana asılsın diye. Hadi önceki senelerde gruplar arasında sorunlar vardı, bu sene sorun da yok o zaman neden bu inat? Antalya dışında kimse "Vay 1966 şu kadar kişi girmiş, 07 Gençlik bu kadar kişi tayfa yapmış." demiyor. Antalyaspor taraftarı deniyor. Zaten gruplar bir arada olursa inanın o tribünde her maç kavga çıkartan üzerlerinde Antalyaspor ile ilgili hiçbir ürün taşımayan adamlara da ihtiyacımız kalmayacak. O tribünde sadece Antalyaspor için gelenler olmalı. Galibiyeti ile sevinen değil, mağlubiyetine kahrolan insanlar olmalı.
Maçın başında yine saçma başladık tribüne. Özellikle Eskişehirlilerin girmesi ile yine bolca küfür edildi. Yönetimin bunu düşünmesi lazım, en azından 500 kişilik Işıklar'daki eski portatif gibi bir deplasman tribünü yapılmalı ve mevcut kale arkası tamamen Antalyasporlularla dolu olmalı.
Burada bir paragraf da maratondaki sevdalılara açmak istiyorum. Tüm statta görev dağılımı yapıldığını varsayarsam kendimce görevini en iyi yapan tribünün deplasman tarafındaki yeri idi. Dev bayrakları ile uzaktan da çok iyi görünen bu grup, maç boyunca deplasman tribünü ile uğraşarak onların dikkatini dağıtmayı başardı. Biz her gittiğimiz deplasmanda özellikle Eskişehir'de bundan çok çekiyorduk. Hep bir kitle oluyordu bizimle uğraşan ve biz buna yenik düşüp takımı destekleyemiyorduk. İşte bunu bu sefer biz başardık. Bu uğraşma işini de Adopen yapmamalı zaten, hep onlar yapmalı.
Gelelim beni maçta üzen meseleye. Eskişehirli çocuğun başının yarılmasına üzüldüm tabii ki, keşke olmasa ancak bu deplasmana giden birisinin göze aldığı bir şeydir zaten. Biz de gittiğimiz deplasmanlarda özellikle Eskişehir'de çok çakmak, taş, yumurta atıldı. Kimimizin kafasına geldi, kimimizin gözüne oluyor böyle şeyler. Ancak Eskişehir tribünü polis ile çatışırken "Emniyet, emniyet" diye bağırmak hiç ama hiç yakışmadı. En son Beşiktaş maçında yaşananları ne çabuk unuttuk? Sırılsıklam olan yaşlı insanları, cop yiyen küçük kardeşlerimizi, biber gazından nefes alamayan kadın taraftarlarımızı... O olanlar hiç yaşanmamış gibi, günlerce şikayet ettikten, günlerce küfür ettikten sonra şimdi çıkıp da "Emniyet, emniyet" diye bağırmak rezilliktir. Duruşu olmayan bir tribünün yapacağı iştir.
Kimse çıkıp da "Eskişehir'de aynı şeyler bize yapılsa daha farklısı mı olacaktı?" demesin, biz adamlığımızı yapalım gerisine bakmayalım. Burada oynanacak olan Trabzonspor kupa maçında çıkacak olan bir olayda yine biz çatışacağız aynı polis ile. O polis Eskişehirliler'den daha çok bizden nefret ediyor, kimse bunun farkında değil mi? Akhisar'da ıslandığımızda tribününe çağıran Akhisarlılara adam diyoruz ama Eskişehirliler polis ile çatışıyorken bugüne kadar sürekli sıkıntı yaşadığımız Antalya polisine destek için bağırıyoruz. Yazık...
Öyle veya böyle benim 10-15 dakikası dışında keyif aldığım bir tribün oldu. Eskişehir maçında olmasını beklediğimden daha az küfür vardı, daha az deplasman tribünü ile uğraşıldı. Yine içimizde kavgalar çıktı, yine besteler bölündü. Biz yine Antalyaspor'u karşılıksız seven abi, kardeşlerimizle yine bir arada idik. Takım lider olmasa, belki de 17. olsa yine orada olacak kişileri bildiğimizden bizden yana sıkıntı yok. Geberiyoruz sevgisinden bu takımın önemli olan o.
Bir de birşey sormak istiyorum, Halil Ünal nasılsın?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Küfür ve hakaret içeren yorumlarınızın yayınlanmayacağını hatırlatır, yorumlarınızı paylaşarak blogumuzu zenginleştirdiğiniz için teşekkür ederiz.