29 Aralık 2012

Antalyaspor Taraftarının Yol Haritası

Cihan Dilek bizim ve bizim gibi tribün kültürüne vakıf olduğunu düşünenler tarafından yapılması gerektiğine inandığı konuları teker teker açıklamış. Antalyaspor taraftarı olarak önümüzdeki zaman diliminde yapmamız gereken her şeyi yazmış. Bize de bu yazıyı paylaşmak görmeyen kitlelere ulaştırmak düşer.



Senelerdir hayalini kurduğumuz şampiyonluğa bu yıl bir adım daha yaklaştık. Anadolu'nun birçok kulubü iflasın eşiğindeyken biz rüya gibi bir sezon geçiriyoruz. Öncelikle bu yazımda herhangi bir kişi veya grubu hedef alarak yazmadığımı bilin isterim. Adım adım şampiyonluğa ilerlediğimiz bu sezonda taraftar olarak sorumluluğumuzun daha da arttığını bilmeliyiz. Tribünlerimizin az da olsa kıpırdanma yaşadığı bu dönemde eğrisiyle doğrusuyla bir ilk yarı geçirdik. Nasıl iyi işler yaptığımızda göğsümüz kabardıysa aynı şekilde gidişatımız için bir özeleştri yapmamız da gerekiyor. Eksiklerimizi tartışıp hem ikinci yarı için hem de uzun vadede önlemimizi almamız gerekiyor. İşte bu konuyla ilgili kafamda ufak ufak maddeler oluşturdum. Katıldığınız veya katılmadığınız konular illaki olacaktır ama şu anki toparlanma sürecinde bu maddeler emin olun faydalı olacaktır.

BİRLİK-BERABERLİK
Birçoğumuza deseler ki "2013 yılında Antalyaspor şampiyon olacak fakat tek şartımız var: Yaşanan ayrılıklar, kavgalar bitecek; tüm gruplar birlik olacak" eminim birçoğumuz seve seve kabul ederdik. Şimdi ise bu rüyaya bu kadar yaklaşmışken eski kırgınlıklar bir nebze de olsa bir kenara bırakılmışken kesinlikle kale arkasında yan yana can cana durulmalı, tek ses olunmalıdır. Nasıl ki deplasmanda tek yürek olabiliyorsak kale arkasını da her maç deplasman gibi düşünerek hareket etmeliyiz. Geçmiş zamanda yaşanılan kırgınlıkları, ayrılıkları, kavgaları sadece bir sezon da olsa unutarak Antalyaspor aşkı için omuz omuza vermeliyiz. Burada da grup liderlerine büyük görev düşüyor, münferitlerin de bu birleşmeye sonuna kadar destek olması gerekiyor. Bunun yanında yönetimsel konularda yaşanan sıkıntılarda (bilet fiyatları, kombine, transfer vs..) ortak tepki göstermeliyiz. Tepki gösterirken de yıkıcı değil yapıcı olmalıyız.

DESTEK
Her şeyden önce zirveye ortak olduğumuz bu sezonda düşmanımız dahi olsa rakip tribünü bir kenara bırakıp 90 dakika takıma destek olmalıyız. Bir dönem Atatürk Stadı'ndaki gibi rakip takıma baskıyı hissettirip takıma olumlu yönde destek olmalı, başarılı veya başarısız olunan maçlardan sonra takımı bağrımıza basmalıyız. Bu sezon birkaç maçı televizyondan izledim; zaman zaman güzel ses gelmesi rağmen çoğu zaman durgun bir profil oluştu. Her ne kadar kale arkasında güzel bir potansiyel olsa da maraton tribünü dolmadığı için insanların aklına 7 bin kişilik dolmayan bir stad geliyor. Böylesi olumsuz bir durumda bizler kale arkasındaki potansiyeli iyi kullanarak bu açığı kapatmalıyız. Rakip takım taraftarına üstünlüğü küfürle, şiddetle değil; birlik olup sahaya baskı kurarak hissettirmeliyiz. Eğer illa ki bir makara ya da küfür yapılacaksa bunu da maçın bitmesini bekleyerek 90 dakika sonunda yapmalıyız.

DURUŞ
Anadolu'da tribün kültürü oturmuş Bursa, Ankaragücü, Karşıyaka, Göztepe, Kocaeli, Sakarya, Adana Demir gibi tribünlerin tribünde bir duruşu vardır. Hepsinin belli başlı düşmanı vardır. Herkesle dost ya da düşman olmazlar. Bize uzak olan nötr denen bir kavram vardır bu tribünlerde; dostluk ve düşmanlık kavramlarını uçlarda yaşamazlar. Birçok maçta rakip takım taraftarıyla uğraşmayıp tribün yaparlar, kendi bestelerini söylerler, tribünde bir duruşları vardır. Kendi atkıları dışında başka atkı açmazlar, tek renk olurlar. Kolay kolay otobüs taşlama işlerine bulaşmazlar. Aksine kendi şehirlerinde sıkıntı yaşayanlara yardımcı olurlar. Bizde bir an önce böyle bir duruş oluşturmalı ve gereksiz mevzulardan kaçınmalıyız. Uzun lafın kısası nerede ne yapacağını bilen bir tribün olmalıyız. Bu konuda arkadaşlarımızı, kardeşlerimizi bilinçlerdirmeliyiz. Nasıl Bursaspor şampiyon olduğu yıl tüm Anadolu'yu arkasına aldıysa biz de bu konuda politik olmalı, herkesin takdirini kazanarak şampiyonluğa uzanmalıyız. Şampiyonluğa yaklaştığımızda "Helal olsun Antalyaspor'a ve taraftarına" dedirtmeliyiz. Son olarak sanal alemde çeşitli platformlarda (Facebook, Twitter, TribünDergi vs...) gereksiz tartışmalardan kaçınmalı, lüzumsuz antipati yaratmamalıyız. Senelerdir temelleri atılan tabuları iki mesajla yıkmamalı, bazı konularda susmayı ve sabretmeyi öğrenmeliyiz. Antalyaspor adı geçen her konuda şuursuzca tartışmak yerine kendimizi daha olumlu ifade etmeli, eleştiriye açık olmalıyız. Yine bazı konularda kendi kendimize gelin güvey olmak yerine övgüyü veya eleştiriyi karşı tarafa bırakmalıyız.

GÖRSELLİK
Tek renk olma, atkı takma, el emeği pankart konusunda maalesef çok zayıfız. Kocaeli ile olan kardeşlik konusunda herkes hemfikir oldu fakat hala tribünlerde onlarca Kocaeli atkısı görüyoruz. Bununla kalsa iyi Ankaragücü, Adana Demir gibi bizle alakası olmayan kulüplerin atkıları da mevcut. Dışardan bakınca tam bir renk cümbüşü... Antalyadan daha soğuk olan kentler tek renk olmayı başarırken Antalya'da soğuk havalarda simsiyah bir tribün hakim. Hepimizin evinde kırmızı renkte bir mont, polar, sweat, ceket vardır. Sadece gruplar için değil, stada gelen tüm taraftarlarımızı bu konuda teşvik etmeli; tek rengi benimsetmeliyiz. Atkı konusunda büyükten küçüğe herkesi alıştırmalıyız. Gerekirse tribünde atkı şovlarını artırmalı, hatta atkı yaptırıp dağıtarak herkese bu kültürü kazandırmalıyız. Pankart bir tribünün ifadesi açısından en büyük materyaldir. Bu konuda dijital pankartlardan koparak içimizden gelen sözleri el emeği bir pankartla sergilemeliyiz. Bu konuda kale arkasını iyi değerlendirmeli boydan boya el emeği pankartla süslemeliyiz. Grupların önceden olduğu gibi ismini taşıyan büyük bir pankartı bulunmalı içerde dışarda taşımalıyız. Yine gidilen deplasmanlarda birkaç dijital pankart yerine tribünün her yerine el emeği pankartlarımızı asmalıyız. Pankart yapmak aynı zamanda eğlenceli bir uğraştır. Bu konuda gerekirse zaman zaman bir araya gelmeli, değişik fikirler üretip hep birlikte bunu eyleme dökmeliyiz.

DEPLASMAN
Sanırım şu ana kadar saydığım konular arasında en olumlu olduğumuz nokta deplasmandır. Antalyaspor tribünü geçmişten bugüne iyi bir tabloya sahiptir deplasman konusunda. Az ya da çok Türkiye'nin her yerine gidilmiştir. Fakat bu sezon bu konuda üstümüze düşenden daha fazlasını yapmamız gerektiğini düşünüyorum. Örneğin; geçtiğimiz yıl Kadıköy, bu yıl Kasımpaşa ve Akhisar gibi deplasmanlara iyi organize olundu ama bunun yanında Trabzon, Elazığ, Sivas gibi uzak deplasmanlara az da olsa gidilmesi gerektiğini düşünüyorum. Mesela biz bu sezon uçakla Trabzon deplasmanı düşünüyoruz, farklı gruplar Elazığ'ı düşünebilir, yine başka bir grup Sivas'ı düşünebilir. Bu tarz deplasmanlarda 50 kişi de olsak eminim ki büyük ses getirecektir. Hem takıma bağlılık hem de tribün konusunda takdir edilecektir. Bunun dışında İstanbul, Eskişehir, Mersin gibi deplasmanlara daha iyi organize olmalıyız. Yine deplasmana sadece takıma destek için gitmeliyiz, vurduya kırdıya değil. Bu konuda deplasmana giden küçük büyük herkesi bilinçlendirmeli, takıma ve tribüne zarar verecek kavga gürültüden uzak durmalıyız. Bize karşı yapılan herhangi bir eylemde tek vücut olup cevabını da vermeliyiz.

BESTE
Sanırım en zayıf olduğumuz konuların başında da beste kültürü gelir. Senelerdir alışıla gelmiş bestelerin dışına maalesef çıkamadık. Yeni beste üretme, tribüne aşılama konusunda sınıfta kaldık. İşin kolayına kaçarak başkalarının yaptığı besteleri döndürüp döndürüp söyledik. Hatta düşman olduğumuz Sakaryaspor'un bestesi Seviyorum Seni'yi bile söyleyecek duruma geldik. Bu konuda 07Gençlik takdir ettiğim birkaç beste kazandırdı tribüne, bu sezon bu konuda az da olsa kıpırdanma yaşadık. Bu söylenen bestelerin yanına yeni besteler ekleyerek beste çeşidini artırmalıyız. Başka tribünlerin, özellikle İstanbul tribünlerinin, bestelerini söylemekten kesinlikle kaçınmalıyız. Sıradan bir besteyi 5 dakika söylemek yerine kendi bestemizi 15-20 dakika boyunca kesmeden yürekten söylemeliyiz. Gerekirse maç önceleri veya internet üzerinde yeni besteleri kavrayarak tribünde döndüre döndüre herkese bu besteleri öğretmeliyiz. Türkiye'de diğer tribünlerde de söylenebilecek güzel bir beste yaptığımız zaman eminim ki beste konusunda sınıf atlayacak, takdir kazanacağız.

Tüm bu anlattığım konular olmayacak türden konular değil. Bunları hayata geçirmek ve uygulamak son derece kolay. Yeter ki bizler bu bilincin farkına varalım. Tribün kültürü denilen olguyu bu şehre kazandıralım. Yavaş yavaş, vazgeçmeden, ince ince nakış gibi bunları tribündeki gençlere aşılayalım. Birlik-beraberlik, destek, duruş, görsellik, deplasman ve beste... Bu konularda gereken seviyeyi yakaladığımızda emin olun Türkiye'nin sayılı ve saygın tribünleri arasında bulacağız kendimizi. Ve olur da şampiyon olursak dişimizle tırnağımızla geldiğimiz için çorbada bizim de tuzumuz olduğu için gurur duyacağız kendimizle. Bugüne kadar çok yazılıp çizildi bu konular ama umarım bu defa gereken hassasiyet gösterilir. Sonucunda bir nebze de olsa faydası olacaksa ne mutlu bana. Vakit ayırıp okuyan arkadaşlara teşekkürler. Saygılarımla...

Cihan Dilek
 27.12.2012 






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Küfür ve hakaret içeren yorumlarınızın yayınlanmayacağını hatırlatır, yorumlarınızı paylaşarak blogumuzu zenginleştirdiğiniz için teşekkür ederiz.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...