31 Ekim 2012

Futbolcuları Karşılama


Dün maçtan önce fener alayı sırasında "Aldığımız meşalelerin hepsini yakmayalım, akşam havalanına saklayalım." diye konuşmuştuk kendi aramızda. Biz cumhuriyetin verdiği gazla hepsini yaktığımız için akşam meşalesiz kalmıştık ancak ahali hazırdı hani.

Maçın bitimi ile belli bir kitle uçak gece 3'ten önce inmez dese de biz yine belirtilen saatte havaalanındaki yerimizi aldık. Pil sıkıntısı yaşadığımdan çok fazla fotoğraf çekemedim böyle önemli bir akşamda, affınıza sığınıyorum.

Geçen sene Kadıköy'den dönüşte ligde kalmasına rağmen küfürlerle karşılanan bir Antalyaspor vardı. Ancak bu sefer omuzlarda tesislere taşınan bir Antalyaspor var. Bu taraftar hak edene hak ettiği değeri verir. Bizi gururlandırdınız, çifte bayram yaşattınız; size az bile dün gece...  






  

STSL 9. Hafta | Bayram Üstüne Bayram

Bayram tadında başlayan hafta 29 Ekim günü çifte bayramla son buldu. Sabah saatlerinde Cumhuriyet Bayramı coşkusunu yaşayan Antalyasporlular için günün devamında güzel bir galibiyet bekliyordu.

Aslında karşılaşmaya pek de iyi başlamadık. Son haftalardaki oyun anlayışımızın aksine maçın başında Fenerbahçe'nin oynamasına izin verdik. Bu dakikalarda Fenerbahçe pozisyona da girdi ama neyse ki bu oyun anlayışından çabuk vazgeçip son haftalarda bize başarıyı getiren oyunumuza geçiş yaptık. Ne zaman ısıran futbolumuza döndük, skor üstünlüğünü de ele geçirdik.

İlk haftalardaki formsuzluğunun ardından son haftalarda kendisinden beklenileni vermeye başlayan Diarra'nın golleri ile ilk yarıyı 2-0 önde kapattık. İkinci yarıda korktuğumuz şekilde erken golü kalemizde görünce sıkıntılı dakikalar yaşadık ama bu dakikalarda geriye tamamen yaslanmayıp sadece defansı değil hücumu da düşününe 3. gol bu sıkıntıları son dakikaya kadar yaşamaktan kurtardı bizi.


Bu üst üste alınan 4. galibiyet... Üstelik bu 4 galibiyeti de öyle tek gol at, üstüne yat şeklinde değil; tam 12 gol ile elde ettik ki geçen sezon ligin ilk yarısında yani 17 maçta toplam 13 gol atabilmiştik.

Bu galibiyet ile Süper Lig tarihinde ilk kez Fenerbahçe'yi deplasmanda yendik ve Fenerbahçe'nin Kadıköy'deki 47 maçlık yenilmezlik serisine son verdik. Daha da önemlisi liderliğe ortak olmaya bu hafta da devam ettik. Bu güzel maçın ardından taraftar havalimanına gitti takımı karşılamaya. Özlediğimiz görüntüler bunlar.... Umarım daha pek çok kez gider geliriz o yolu sevinç içinde...


Ancak işin diğer tarafında gerçekçi olmakta da fayda var. Bu galibiyeti ve son haftalardaki güzel oyunu doyasıya kutlamak hepimizin hakkı ama Avrupa'yı dillendirmek için daha zaman var. Şampiyonluğa hiç girmiyorum bile. Ha, geyiğine de olsa dillendirmek güzel ama şu an hala bir hayal bizim için. Peki, ne yapmalıyız? Yapmamız gereken önümüzdeki her maçı tek tek değerlendirerek bu maçlarda da mücadelemizi aynen sürdürmek ve alabildiğimiz her puanı alarak ligi en iyi noktada bitirmek olmalı.



Not: İkinci fotoğraf Himmet Göksu'nun Twitter hesabından alınmıştır.



28 Ekim 2012

29 Ekim Fener Alayına Çağrı

Ülke olarak çok zor günlerden geçiyoruz. Özellikle Ulu Önder Atatürk'e karşı içten içe başlatılan olumsuz propaganda malum. Türkiye tarihinin en önemli günlerinden biri, cumhuriyete geçişimizi ülke olarak en sevinçle kutlaycağımız gün için bile yasaklar gelmeye başladı.


89 sene önce kurulan cumhuriyetimize bağlılığımı göstermek, Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'e sevgimizi ve saygımızı daha yüksek sesle haykırmak için yarın Antalya Büyükşehir Belediyesi'nin organize ettiği 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Fener Alayı'na Türkiye'nin aydınlık yüzü Antalyalılar ve bu şehrin sahibi Antalyasporlular olarak katılıyoruz.

29 Ekim günü varyantın başında saat 18:00'da buluşup fener alayına katılıyoruz. Ardından da Berk Abi'nin mekanı Cafe Villa'da hep beraber Fenerbahçe-Antalyaspor maçını izlemeye gidiyoruz. Biz kırmızı-beyaz Antalyaspor formalarımız, kırmız-beyaz Ay Yıldızlı bayraklarımızla orada olacağız. Sizleri de bekleriz.




 

27 Ekim 2012

STSL 8. Hafta | Bayram Tadında

Bayram tatili vesilesiyle Antalya'ya gelip de bavulu eve bırakır bırakmaz stada doğru bir koşturmaca başladı. Küheylanlar için erken saatlerde başlayan maç günü keyfine ben de anca maç saatine doğru ortak olabildim.

Antalya'daki yazı aratmayan güzel hava, son haftalardaki güzel sonuçlar derken herkesin yüzü gülüyordu. Stada girmemizle birlikte yüzler biraz daha güldü. Çünkü uzun zamandır hasret olduğumuz bir kitle vardı kale arkası tribünde. Güzel bir maç bizi bekliyor gibiydi ki maçın genelinde de beklentilerimiz boşa çıkmadı. Zaman zaman eksikler ve hatalar olsa da son yılların iyi tribünlerinden biri yapılıyordu, sahadaki mücadele de galibiyet adına bir an ümitsizliğe kapılmamıza izin vermiyordu. Maç sonunda 4-2'lik galibiyetle liderlik koltuğuna ortak olunca keyifler iyice katlandı.


Bu sezon her şey güzel gidiyor. Sahadaki futbol uzun zaman sonra tribünleri heyecanlandırıyor, Açık Tribün'e bu ölçekte yansımasa da etkilenmemiş yönetimin maç başı biletlerde yaptığı indirimle kale arkası tribün eski günlerini anımsatan görüntülere ev sahipliği yapıyor. Takım maç sonunda taraftara sırtını dönüp soyunma odasına gitmiyor, tribünlere gelip galibiyeti taraftarları ile kutluyor.

Ancak tüm bu keyfin içinde sezon öncesinde yaşananlar unutulmuş görünüyor. Elbette demiyorum bu mevzulara takılıp kalalım ama sezon öncesi yaşanan sorunların tam olarak çözülmemiş olması gelecekte yine bu sorunların karşımıza çıkmasına neden olabilir. Bu yüzden bu konuya da bir paragraf ayırmakta fayda var.

Sözü daha da uzatmadan maç bitiminde Twitter'a yazmıştım, buraya da yazayım: "En son ne zaman bir maçtan böyle keyifli ayrılabilmiştik hatırlamıyorum. Allah bozmasın bu keyfi."

Herkese iyi bayramlar...





  

21 Ekim 2012

Maç Günü Bir Başka Olur Antalya'da

Uzun zamandır maça gitmiyorduk, hasret kalmıştık o güzel güne. Havanın güzel olması, bayram için üniversitede okuyan arkadaşların Antalya'da olması, herşey bizim lehimize idi. O günü anlatmaya kelimeler yetmez, fotoğraflar konuşsun. İyi ki varsın Antalyaspor...





19 Ekim 2012

Maç Var Maç

Malum bu sene kombine almadık, protesto ettik; ancak hiç maça gitmeyeceğiz de demedik. Sonuçta bu takım bizim ve takım elbiseliler yüzünden sevdamızdan da vazgeçmedik ya.

Yarın kafa kafaya olduğumuz Sivas'ı konuk edeceğiz. Bu maç için insanlarda uzun zamandır görmediğim heyecan var. İnsanlar dediğim tribün tayfası, şehirde yine pek bir şey hissedilmiyor. Kimle konuşsam bu maça gidecek.

Bende de uzun zamandır yaşamadığım bir heyecan var. Takımın belki de uzun süre sonra bir amaç için sahaya çıkacak olması da bunda etkendir. Sivas malum zor takım. Eğer Sivas'a diş geçirebilirsek diğer maçlara göre lider bile olabiliriz.

Bu maça tuttuğumu getirmeye çalışıyorum. Babam ve arkadaşları bile bütün hafta bilet fiyatlarını sordular. Uzun zaman sonra onlar da maça gidecekler sanırım. İnşallah güzel bir cumartesi bizi bekliyordur.

Akrep Gol Gol Gol...




 

18 Ekim 2012

Tita'nın Telegol'deki Açıklamaları

Geçen gün evde oturmuş, kanallara bakınırken bir yazı gördüm: "Tita'dan Kocaman'a Şok Sözler..." Bir an "Bizim Tita mı yahu bu?" diye düşünüp aklıma da başka Tita gelmeyince "Ne diyecek bakalım?" diye beklemeye başladım ve en sonunda da bizim Tita çıktı ekrana. Aykut Kocaman ile çalıştığı dönemde yaşadığı sıkıntıları ve Alex hakkındaki görüşlerini açıkladı.


Önelikle şunu belirteyim ki Tita'nın böyle bir açıklama yapmasına karşı değilim. Herkesin Alex muhabbetine bir yorum yapması artık kabak tadı verdi ama Tita'yı bu eleştirimin dışında tutarım. Çünkü Tita'nın böyle bir açıklama yapmak için gerçekten de iyi nedenleri olabilir. Aykut Kocaman ile çalıştığı dönemde yaşadığı haksızlıkları içine sindirememiştir ve fırsat bulmuşken bunları dile getirmek istemiştir, eyvallah. Bir Brezilyalı olarak Alex'e destek olmak istemiştir, eyvallah. Bunlara bir itirazım yok.

Benim itirazım bu açıklamaları Telegol'e yapmış olmasına... Futbol konuşuyoruz ayağına türlü türlü reyting şaklabanlıklarının yapıldığı bu tarz programlarda ne konuşursan konuş pek bir değeri olmaz. O açıklamalar belki Tita için önemlidir ama böyle bir programda ancak cacığın yanına meze olunabilir. Bu yüzden Tita madem böyle bir açıklama yapmaya karar vermiş; keşke böyle bir programa bulaşmadan farklı bir yoldan yapsaymış bunu, keşke kulüpten bir isim uyarsaymış Tita'yı... Derdi düşüncesi, gecesi gündüzü İstanbul takımları olan bu gruba bir Antalyasporlu oyuncu olarak malzeme olmasaymış daha iyi olurmuş.





17 Ekim 2012

Antalya Elden Gitti

Antalya BB'nin yer aldığı Beko Basketbol Ligi Antalya'da Galatasaray maçı ile başladı sevdamızın şehri için. İlk maçın özellikle İstanbul takımına karşı olmasının da etkisi ile takımı yalnız bırakmayalım diyerek ısrarla Antalyaspor'u reddeden Antalya BB'nin yine yanında olmayı seçtik. Ne de olsa başta dediğimiz gibi bizimkisi memleket sevgisi idi.


Ancak ne yazık ki her geçen sene artan "şehre ihanet" bu maçta tavan yaptı. Uzun zamandır basket maçlarına giderim, bu kadar fenasını ben hiç görmedim. Salonda Antalya BB'yi destekleyen 10 veya 15 kişi idik. Zaten bunun 9'u arkadaş grubumuzdu. Onun dışında bir bloğa sıkış tepiş doluşan Antalya'daki Galatasaray sempatizanları ve onların gazına gelen Antalya Kapalı Spor Salonu Tribünleri...

Protokol tribününe bakıyoruz, şu hani "şeref" adı verilen tribün. Galatasaray formalılardan geçilmiyor. Şerefsizlik orada da diz boyu... 1 ay önce futbol maçında gördüklerimizin aynısı bu sefer kapalı tribünde.

Nefret ediyorum artık şu şehre göç edip bir de bu şehir de yönetici kisvesi adı altında çalışanlardan... Nefret ediyorum her ortamda bizi dışlayan, İstanbul yalakalarına elinden gelen yardımı yapan güvenlik görevlilerinden.

O yalakalar Antalya şehrine, bizim değerlerimize küfür ederken, koyduk mu derken hiç bir sıkıntı olmuyor; ancak biz onlara bir laf ettiğimizde "Bırakın değmez." oluyor. Bir de bunu yapan yaşı geçmiş insanlar... Sizi bilmiyorum ama benim doğduğum, büyüdüğüm ve hayatımı sürdürmeyi düşündüğüm şehire küfür edildiği zaman ben bunu kendime yediremiyorum.

Küçücük çocukların üstlerinde Galatasaray forması ile maçlara gelmesini, doğdukları şehre sırt dönmelerine izin veren ailelerin varlığını yediremiyorum kendime. Ne büyük şansmış ki bizim babamız elimizden tutup boynumuza bu şehrin atkısını takmış. Ne şanslıyız ki şehrine ihanet etmeyen delikanlıları yetiştirmişler.

Şehrine ihanet edenler, çocuklarının cebine 3-5 lira para koyup İstanbul forması aldıranlar, türlü soğutmalara rağmen şehrine sahip çıkan Antalyaspor taraftarına hala devam eden olumsuz tavırları yapanlar, hepinizin Allah belasını versin. Ayrıca bunların hepsini görüp gazetelerinde tek bir satır bile yazmayan, o gün salonda bulunan Antalyalı geçinen gazeteciler siz de bu ayıbın içerisindesiniz.

Yaşasın şehrine ihanet etmeyenler!





08 Ekim 2012

Alex'iniz Batsın

Taşınma işinden dolayı uzun zamandır televizyon seyredemiyordum. Malum internetten de Antalyaspor dışında pek bir şey takip ettiğimiz söylenemez. Taşınma işleri bitip televizyonun kurulma işleri tam olarak Alex'in kovulma dönemine denk gelince Türkiye'nin en büyük probleminin Alex olduğunu anlamış bulunduk.

Zaten görüntüler olmadan futbol(!) tartışılan programların hali malum. Bulunmaz fırsat bu onlar için. Hadi Fenerbahçe taraftarını da anlarım. Onlar için çok çok önemli bir futbolcu da ya bizim Anadolu takımı tutan arkadaşlarımıza ne oluyor? İstanbul basınının dayatmaya çalıştığı iki takımlı Türkiye Ligi'ne karşı çıkıp kendi şehrinin takımını tutan bunca adam neden Alex'e yapılan vefasızlığı tartışıyor?

Bizim takımılarımızda ne vefasızlıklar oluyor, bizim takımlarımızda ne sıkıntılar oluyor da çıkıp bir kişi konuşmazken bizler tribünlerde hep dillendirdiğimiz anti-istanbul mottosuna karşı çıkarak "ama büyük vefasızlık yapıldı" adı altında neden İstanbul takımının sorunlarını tartışıyoruz, neden onlara prim veriyoruz?

Bugün Alex'in basın toplantısını bin tane kanal canlı yayınlıyor. Sen kendi takımının maçının 30 saniye bile sürmeyen görüntüsünü izlemek için gecenin bir yarısına kadar beklerken şu anda her kanalın canlı yayına geçmesine neden ses çıkarmıyorsun? Neden sen de İstanbul medyasının oyununa gelip dayattıkları şeyleri tartışıyorsun. Aslında bu işin toplum sorununa da değinerek uzar da gider; ancak sonuçta bu spor ile ilgili bir blog oraları başka mecralarda tartışırız.


Hele sabah işler çığırından çıktı. Samet istifa etmiş. Kimdir bu Samet? Fenerbahçe'de çalışan bir tercüman. Hani maç sonuçlarında futbolcular çıkıp kendi dillerinde "Önümüzdeki maçlara bakacağız" diyor da onları çeviren bir adam var ya. Hah işte o. Arkadaş nesini tartışıyorsunuz bu adamın istifasının? Kocaelispor, Sakaryaspor, Ankaragücü ne hallerde? Adamlar yok olmanın eşiğinde ama bunlar hakkında tek satır konuşmuyorsunuz da bir tercümanın istifasını tartışıyorsunuz.

Herkesin derdi kendine... benim takımımın nice sorunları var. Yönetim, teknik heyet ve taraftarın arası açık, isyan eden futbolcular, taraftara sırt dönen bir takım, Medical Park... İstanbul basını bunlar hakkında tek satır haber yapmayacak, sonra ben onların futbolcusunun tercümanını tartışıcam. Oh ne güzel dünya!

Türk futbolu ilerliyor değil mi?




 

07 Ekim 2012

Emrah da Modaya Uydu


Cuma günü Gaziantepspor maçından 2-3 saat önce milli takımın kadrosu açıklandığında herkes sadece İstanbul ve yurtdışı takımlarından kurulan kadroya tepki vermişti. Bizim de açıklanan isimlere baktığımız zaman oradaki futbolcuların yanında Emrah Başsan'ın hiç sırıtmadan oynayacağını düşündük herkes gibi.

Tam bu sırada Emrah Başsan'dan "Futbolun neden ilerlemediğini daha iyi anlıyorum..." diye bir tweet geldi. İşin aslı çok fazla tasvip etmemiştim bu tarz bir tweeti; çünkü futbolcu sahada konuşmalı saha dışında değil. Kaldı ki daha önceleri twitter mecrasının futbolcuların başına ne dertler açtığına da çok kez şahit olduk.

Daha sonra tweet'i sildi Emrah. Büyük ihtimalle yukarıdan bizim gibi düşünen bir yönetici, bir büyüğü sil dedi. Ancak bunu sildikten hemen sonra açıklanan Gaziantepsor maçı ilk 11'i kafaları karıştırdı. Emrah kadroda yoktu ve kadroda olmayışı ile ilgili kimse bir fikir yürütemiyordu. Benim aklıma son maçlardaki çok fazla top tutuşu, bencil oynayışı geldi.

Ancak şimdi üzerinde durulması, düşünülmesi gereken konu şu: Emrah o tweet'i kime sitem olsun diye yazdı. Eğer milli takım için yazdıysa kim sildirdi veya neden sildi? Yoksa daha tehlikelisi Antalyaspor teknik heyeti için mi yazdı? Eğer öyle ise amacı şu günlerde taraftar ile arası açık olan Özdilek'e karşı taraftar gücünü kullanmak mıydı? Her şeyden öte Emrah'ın bu tarz tweet'ler atacak kadar şımarmasına nasıl izin verildi? Bir genci bu şekilde kaybetmemeliyiz.

Emrah'ın da unutmaması gereken genç yaşta futbol hayatını kendi kendine karartmış belki de binlerce yetenekli futbolcunun olmasıdır. Biz onun arkasındayız ancak sahada konuşmalı, formayı terletmeli.




 

STSL 7. Hafta | Hafta Sonuna Mutlu Girmek

Gaziantep deplasmanı çoğunlukla sıkıntılı geçmiştir. Özellikle son dakikalarda az gol yemedik Gaziantep karşısında, 1-0'dan dönen maçlar da cabası...

Bu maça giderken de iki takım eş gözüküyordu. Gaziantep'in kendi evinde Trabzonspor'u ve Beşiktaş'ı yenmiş olması ve Antalyaspor'un deplasmanlardaki korkak futbolu herkese "1 puan iyidir" yorumları yaptırıyordu.

Maça çıkarken kadroda sakatlar dışında ideale yakın bir durum vardı. Bizi şaşırtan Emrah'ın kesik yemiş olması idi. Antrenmanlarda ne oldu, önceki maçta fevri hareketlerinden mi ilk11de maça başlamadı bilmiyoruz. Zaten Antalyaspor'un en büyük problemlerinden biri de içeride olan bitenden hiç haberdar olamamamız değil mi?

Maçın özellikle ilk yarısına Aissati damgasını vurdu. 11. dakikada attığı şut direkten dönünce bu maçla ilgili heyecanım artmaya başladı maç içinde. Diarra'nın öldürdüğü pozisyonlarla devam ediyordu maç ki defansın hatasında topu iyi takip eden yine Diarra idi. 31. dakikada 1-0 öne geçtik ve ilk yarıyı bu skorla tamamladık.

Devre arasında konuşulan konular Diarra'nın attığı gol ile açılmasını umduğumuz oyun ve Tita'nın tutuk oyunu idi. 10 numara pozisyonunda oynamak pek Tita'ya yaramamış gibi geliyor bana. Evet, hala can alıcı paslar atıyor ancak eski maçları gibi değil. Gerçi o zaman bir tek Tita vardı top yapacak olan, şu an Isaac ve Aissati Tita'nın yükünü almaya başladı. Bu arada Isaac 3 maçtır olmayışının acısını çekiyor görüntüsü verdi ilk yarı boyunca.


İkinci yarıda yine geriye yaslanan bir Antalyaspor vardı. Ancak kontraatakları da boş geçmiyorduk. Elimize gelen fırsatı değerlendirmeye çalışıyorduk ama 60. dakikadan sonra oyundan kötü düştük ki Tita - Murat Duruer ve Diarra - Ömer değişiklikleri yerinde oldu.

Ömer'in girer girmez attığı şut durulan Antalyaspor'u tekrar harekete geçirdi. Son dakikalarda özellikle Diarra ile çok pozisyon harcadık. Murat ile Ömer iyi anlaşacağının sinyallerini verdi; ancak final paslarında daha dikkatli olmalıyız, bunun üzerinde durulmalı antrenmanlarda.

Sonuç olarak 3 puan ile döndük Antalya'ya. Ancak üstünde duracağımız konuların başında son topların kullanımı olmalı. Bir deplasman takımının her zaman bu kadar şansı olmayabilir. İkinci konu ise sinir kontrolü... Çok kolay kart görüyoruz. Özellikle itirazdan, ikili tartışmalardan... Teknik ekibin bu konuya da özellikle eğilmesi gerekiyor.

Ne olursa olsun 3 puan ile deplasmandan dönmek çok güzel bir duygu. Hele bu galibiyet cuma akşamı gelince tüm hafta sonu çok keyifli geçiyor. Cuma günü iki otobüs Gaziantep'e giden taraftarlarımızın da ayağına sağlık. Bu galibiyeti en çok hak edenler de deplasmanda armanın yanında olanlar...

İki hafta sonra Sivas maçında görüşmek üzere...




 

06 Ekim 2012

Nostaljik Antalyaspor Formaları Geldi


25 gün önce listesini toplamaya başladığımız nostaljik Antalyaspor forması sonunda Antalya'ya geldi. Üretici firma ile yaşanan sıkıntıları bu iş için çok uğraşan Hasan'dan bizzat dinledim. Ancak çekilen onca zahmete değdi gibi gözüküyor.

Formalar bugün Sarı Elektronik'e yani paranın toplandığı yere geldi. Dağıtım işinde de yine Hasan kardeşim uğraşıyor. Yaptığı tasarım için Ünal'a, harcadığı enerji içinse Hasan'a sonsuz teşekkürler. Onların uğraşları sayesinde uzun zamandır hasretini çektiğimiz formaya kavuştuk.

Sadece Antalyaspor diyenlerin mutlu günlerde giymesi dileğiyle...




 

05 Ekim 2012

Saldır İstanbul Karması

Yıllardır yok sayılan Anadolu kulüpleri zaten biliniyor. Bu basında da böyle, ligde de böyle ve aslında en olmaması gereken yer Milli Takım'da da böyle. Tabii ki milli takıma kendi futbolcusunun seçilmesi için yapılan baskılar, büyük addedilen İstanbul kulüplerinin kendi basını tarafından yapılan baskılar işin bir diğer boyutu; ancak Romanya ve Macaristan maçı öncesi iş çığırından çıktı.

Abdullah Avcı'nın gelişi ile daha Türkiye'ye yayılan bir Milli Takım olacağı düşüncesi vardı herkeste. İlk çıktığı hazırlık maçlarında da bunu gösterdi aslında Avcı. Ancak bu maçlar ne yazık ki "hazırlıktan" öteye gidemedi.

Açıklanan kadroya baktığımızda 8 Galatasaraylı, 8 Fenerbahçeli ve 1 Beşiktaşlı futbolcudan başka sadece lejyonerlerimiz kadroda. Yani Kasımpaşa, Orduspor, Sivasspor, Gençlerbirliği gibi şu anda ilk 5 içerisinde bulunan takımlardan bir tane futbolcu yok.

Ben kendi takımıma göre düşünüyorum ve Aydın Yılmaz ile Emrah Başsan'ı kıyaslıyorum. Emrah'ın Aydın Yılmaz'dan tek eksiği iki gün önce TT Arena'da şutunun direkten dönmemiş olması. Onun dışında Galatasaray'ın bile zorda kalmasa dışladığı bir futbolcu olan Aydın ile tüm Türkiye'nin şu anda gözlerini diktiği, Antalyasporla gün geçtikçe futbolunu geliştiren Emrah Başsan'ı kıyaslamak bile ayıptır.

Emrah sadece bir örnek. Her takıma baksak bir tane iki tane böyle futbolcu çıkarmak işten bile değil. Ancak İstanbul odaklı futbolu gözümüze sokmaya çalışan otoriteler tabii ki de buna ses çkarmayacak, Türk Milli takımının maçlarında yine tribünleri Gs, Fb, Bjk formalı insanlar dolduracak. Yine "Milli Takım" bizim olmayacak.

Kısacası İstanbul Karması'na başarılar.




 

04 Ekim 2012

Antalya BB'nin Türkiye Kupası Maçları Başlıyor

Spor Toto Türkiye Kupası'nda Antalya Büyükşehir Belediye'nin yer aldığı B grubunda maçlar yarın başlıyor. Gruptaki rakiplerimiz Beşiktaş, Aliağa Petkim ve Hacettepe Üniversitesi...

Kupanın bu aşamasında her grubun maçları farklı bir şehirde oynanıyor, bizim gruba ise kardeş şehir Kocaeli ev sahipliği yapacak. 5-6-7 Ekim 2012 tarihlerinde Kocaeli Şehit Polis Recep Topaloğlu Spor Salonu'nda oynanacak B grubu maçlarında program şöyle:

5 Ekim Cuma
20:15 Beşiktaş – Antalya BB
18:00 Aliağa Petkim – Hacettepe Üni

6 Ekim Cumartesi
18:15 Hacettepe Üni – Beşiktaş
16:00 Antalya BB – Aliağa Petkim

7 Ekim Pazar
18:15 Beşiktaş – Aliağa Petkim
16:00 Hacettepe Üni – Antalya BB

Tek devreli lig usulüne göre dört grupta oynanacak maçlar sonrasında gruplarını ilk iki sırada tamamlayan takımlar, şubat ayındaki Sekizli Final'e katılmaya hak kazanacak. Sekizli Final sonucunda da 28. Türkiye Kupası sahibini bulacak.

Kupa yolunda başarılar Antalya BB...




 

03 Ekim 2012

A2 Takıma Örnek Zeki Yıldırım



Paf liginde 2008-2009 senesinde şampiyon kadroda 17 yaşında olmasına rağmen istikrarlı bir şekilde yer alan Zeki, sabırlı bir çalışma sürecinden sonra bu sene A takım formasına kavuştu.

2010 senesine kadar Antalyaspor'un sezon öncesi kamplarına altyapıdan başka oyuncular ile katılan Zeki, 2010-2011 sezonunda Alanyaspor'a diğer sezon ise Pendikspor'a kiralandı. Burada performansını arttırdı ve bu sene önce Isparta kampında ardından Slovenya kampında hocanın gözüne girmesini bildi.

Bu sene sürekli kadroda yer aldı. Deplasmandaki İBB maçında ilk defa resmi maça çıktı A takım forması ile. Bu maçta sırıtmayan Zeki, daha sonra herkesi şaşırtacak şekilde aslında bana göre erken de olsa Galatasaray maçında ilk 11'de yer aldı ve 90 dakika sahada kaldı.

Son olarak 5-3 kazandığımız Menemen maçında Antalyaspor A takımı kariyerinde maça sonradan dahil olup ilk golünü 30 metreden attığı akıl dolu vuruşla gerçekleştirdi. Yenilen 3 gol dolayısıyla aslında üzgün olduğum maçta beni tek mutlu eden anın bu olduğunu rahatça söyleyebilirim.

Tabii ki Menemen maçında olduğu gibi rahat oynayamayacak Zeki; ancak örnek olarak Emrah gibi kendini sıkmadan rahat oynadığı sürece bu takımın için çok önemli olacağının sinyallerini veriyor Antalyalı kardeşimiz.

Yolun açık olsun Zeki, Antalyaspor taraftarı tüm Antalyalı kardeşlerimizin olduğu gibi senin de arkanda.




 

02 Ekim 2012

STSL 6. Hafta | Safları Sıklaştıralım Beyler

Antalyaspor maçtan önce beklediğimiz gibi Elazığspor maçından 3 puanla ayrılan taraf oldu. Ancak ben özellikle tribünde ses getirecek bir protesto bekliyordum ama takıma destek adına gollerden sonra gelen protestolar oldu genellikle. Fena da olmadı sanki.

4-0'lık galibiyet aslında çoğumuzun gözünü boyadı. Biraz Hıncal Uluç edasına bürüneceğim ama gerçekler bu yönde. Golü bulana kadar yine öldük öldük dirildik. Hele Hakan'ın sakatlandığı pozisyonda golü yemiş olsaydık sonuç nasıl olurdu bilmiyorum. Rakip takım 10 kişi kaldıktan sonra da 10-15 dakika boyunca maçın kontrolü yine onlarda idi.


İkinci yarıda da ortaya Diarra çıktı. Kaç haftadır "Ha oldu, ha olacak" dedik, sabrettik ama bu hafta Zitouni'yi aratmayacağını resmen açıkladı Diarra. Hadi Tita 'al da at' paslarını hep yapıyor da geldiğinden beri belki de en olumlu hareketini yapıp topu getiren Ergün'e ayıp etti Diarra. Uğur İnceman çıktı da Diarra'nın kaçırdıklarını aratmadı bize. Ömer ise önceki haftalarda yaptığı hataları gidermiş gibi göründü bu maçta attığı iki golle.

Aissati'nin ilk 11de başlayacak olması da heyecanlandırmıştı beni. İlk defa uzun soluklu izleyecektik. Maçın adamı da Aissati oldu. İlk pozisyonda attırdığı gol değil; sürekli takıma olumlu katkıda bulunan hareketleri, top taşıyışı, gereken yerlerde maçı yavaşlatışı muazzamdı. Aissati'den sonra da her maç performansının üzerine koyarak devam eden Janda geliyor. Sakatlanarak oyundan çıksa da oynadığı dakikalarda takımın en etkili isimlerindendi. Sakatlığı çok ciddi değil sanırım, çünkü kondisyon antrenmanlarına başlamış.

Maçtan sonra konuşulan 4-0'dan daha çok yine tribün oldu. Uzun zaman sonra ilk defa tribünde bir birlik vardı. Bu da televizyonda direkt belli oldu. Daha güçlü bir tribün vardı. Bu tribün daha da güçlenerek büyümeli, bu birliktelik bozulmamalı.


Maç sonu olanlar ise takım ve taraftar arasında olduğunu uzun zamandır söylediğimiz soğukluğun had safhaya ulaştığını gösterdi. İyi bir taraftar grubu gücüyle beraber alınan 4-0'lık galibiyetten sonra takımı tribüne çağıran taraftarlar yine arzusuna erişemedi. Ancak bu sefer çıkmaya niyeti yoktu taraftarın. Uzun süre tribünde bekleyen taraftarlarla konuşmaya Uğur İnceman geldi ve hangi hakla olduğunu anlamadığım şekilde bu takımın gerçek sahipleri ile pazarlık yapmaya başladı. Daha sonra takım ile tribün arasında buruk bir bütünleşme oldu.

Bu başlığı atarken amacım iki tarafa da gönderme yapmaktı. Resmen saflar seçildi, tribünde birleşme başladı. Saflar sıkı durmalı, teknik kadro ile taraftar arası uçurum da büyüyor. Ancak futbolcu kardeşlerimizle hiçbir sıkıntımız olmadığını sağır sultan bile duymuşken takımın taraftara bu şekilde sırt dönmesi kabul edilemez. Unutulmamalıdır ki onlar bu galibiyetleri ne başkan için alıyorlar, ne hocaları için. Bu galibiyetler taraftar için, şehir içindir. Taraftarı olmayan bir takım hiçtir. Futbolcuların bunu iyi tartması gerekiyor. Yine de 4-0'lık galibiyet için hepsinin ayağına sağlık.

 



 
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...