Bu yazıyı yazmayı uzun zamandır bekliyordum. 1 yıl önce bugünlerde aslında dertlerimizi dile getirmek için takip eden olur mu acaba düşüncesiyle açtığımız 07harfli blog, bugün 142 yayın, 50bin görüntülenme ile Blog İdman Yurdu bünyesine kabul edilerek de kendini kanıtlamış bir blog haline geldi.
Geçen 1 yıllık dönem içerisinde zaten günlük hayatta sürekli dilimizden düşürmediğimiz Antalyaspor’u, sanal dünyada da yazarak aşkımızı anlatmaya, yaşanan gelişmelere kendi yorumumuzu dile getirmeye çalıştık. Bunları yaparken olumsuz eleştiri aldığımız da oldu ama büyük çoğunlukla olumlu tepkiler aldık. Bu da bizdeki yazma isteğini körükledi.
Bu 1 yılda Antalyasporluluğumuzla, bu arma için yaptığımız ve bunu bu blogta paylaştığımız o kadar çok şey vardı ki... En büyük derdimiz, sıkıntımız stat meselesini bir gün olsun gündemimizden düşürmedik. Hep bu sıkıntı ile ilgili yazılar yazarak, Antalyaspor camiası dışından blogu takip edenlere de bu sıkıntımızı anlatmaya çalıştık. Akaydın’a dosya hazırladık ve verdiği sözleri sorduk. Meclise milletvekili gönderen 3 partinin il başkanlıklarını ziyaret edip onlar için hazırladığımız dosyaları da onlara sunup bu dönem stat ve tesis için yapacaklarını öğrenmeye çalıştık. Tesis için güzel haber 2 gün önce alındı, bununla nasıl mutlu olduğumuzu yazdık; inşallah stat için de mutlu bir yazı yazmak en kısa sürede nasip olur. Ayrıca Akaydın’a yaptığımız baskı yerel basında da oldukça ses getirdi. Tüm gazetelerde “Bahçelievler Stadı Sordu” başlığı altında bizden alıntılarla haberler yapıldı ve bu diğer mahallelere de örnek oldu. Bahçelievler Mahallesi’nden sonra Akaydın’a baskı yapan mahallelerin sayısı arttı. Sadece bu değildi yerel basında yer alışımız. Mehmet Özdilek hakkında yazdıklarımız da bizim ismimiz kullanılmadan yerel basında yer aldı. Yine stat için yapılan kampanyalarda da blog olarak yer aldık. Elimizden geldiğince yapılacak olan organizasyonlar hakkında bilgi vermeye çalıştık. Pankart kampanyasına kendi yaptığımız 5 pankart ile katıldık, ıslak imzaya Ankara ve Isparta’da topladığımız imzalarla katkıda bulunmaya çalıştık.
Sadece dertlerimiz sıkıntılarımız için pankart yapmadık tabii… Mehmet Özdilek’in Antalyaspor başındaki 100. maçı olan Manisaspor maçında 1, Eskişehirspor maçında 5 pankart ve bu sezonun ilk maçı Gaziantepspor maçında yaptığımız 3 pankart tribüne asıldı. Stat için yaptığımız pankartlarla birlikte 14 pankart ile bu bir seneyi doldurduk. Çünkü o tribün pankartlarla güzel olacağını savunduk durduk hep. Alışamadık bir türlü gri Mardan’a…
Sadece dertlerimiz sıkıntılarımız için pankart yapmadık tabii… Mehmet Özdilek’in Antalyaspor başındaki 100. maçı olan Manisaspor maçında 1, Eskişehirspor maçında 5 pankart ve bu sezonun ilk maçı Gaziantepspor maçında yaptığımız 3 pankart tribüne asıldı. Stat için yaptığımız pankartlarla birlikte 14 pankart ile bu bir seneyi doldurduk. Çünkü o tribün pankartlarla güzel olacağını savunduk durduk hep. Alışamadık bir türlü gri Mardan’a…
Bu blog için ne kadar zaman harcadıysak, ne kadar kendi derslerimizden, özel hayatımızdan feragat ettiysek aynı zamanda da bu blog sayesinde birçok güzel an yaşadık. En başta blog sayesinde yönetimin davetlisi olarak takımla birlikte Kayseri deplasmanına gittik. Orda camia içindeki havayı soluma fırsatı yakaladık. Ntvspor’un farklı renklere gönül vermiş insanları bir araya getirdiği programı Yenilsen de Yensen de’den davet aldık. İkimizde üniversite son sınıf öğrencisi olduğumuzdan İstanbul’a gidecek vakit bulmakta sıkıntı yaşadığımızdan daha katılamadık programa ama en yakın sürede gidip orada da anlatmaya çalışacağız Antalyaspor’u... Lig Tv’nin taraftarları anlattığı program olan Deplase Keyifler’in yapımcıları bize ulaştılar blog sayesinde. Program çekiminde Antalya’da onlara yardımcı olduk. Önümüzdeki günlerde yayınlanacak o program da... www.calcio-culinaria.de adlı sitelerinde Avrupa’da gittikleri maçlardaki tecrübelerini yazan Alman bir çiftin bizimle iletişime geçmesi üzerine onları Beşiktaş maçında misafir ettik. Onlar da bizimle blog üzerinden irtibata geçmişti.
Bunların yanında blogun bu bir yılda bize en büyük kazancı ise edindirdiği dostlar oldu. Zaten Antalyaspor’un ve tribünlerin bize kazandırdıkları dışında da çok fazla güzel insanla tanıştırdı bizi 07harfli… Başta yıllardır yazılarını okuduğumuz, zaman zaman “Tam benim düşündüklerimi yazmış.”, zaman zaman da “Yok abi bu böyle değil” dediğimiz yazılara imza atmış gazeteci abilerimizle tanışmamıza, onlarla zaman geçirmemize vesile oldu. Sadece Antalyasporlularla tanışmadık bu blog sayesinde. Ankaragüçlüsü, Ordusporlusu, Galatasaraylısı, Fenerbahçelisi, Bandırmasporlusu farklı renklere gönül vermiş, özellikle blogger olan birçok güzel insanla tanıştık.
Bu bir yıl içerisinde acımasızca eleştirildiğimiz zamanlar da oldu tabii ki. Elbette herkes yazdıklarımızı beğenmek zorunda değil. Ters düşeceğimiz insanlar da olacaktır. Bizi gerçek hayatta tanımayan insanların hakkımızda yanlış yorum yapmaları oldukça doğal. Blog dışında yazdığımız forumlarda direkt ismimize “Bunları burada yazacağınıza gidin para yediğiniz yönetime söyleyin, transfer yapsın.” diyenler de oldu, ulusal bir gazetenin Akdeniz ekinde “Yönetimin adamları bunlar.” diye yazanlar da oldu. Ancak bunların hepsi bizi daha da şevklendirdi. Demek ki düşüncelerimizi öyle ya da böyle insanlara okutuyorduk. Onların bizim gibi düşünmemesi çok önemli değildi. Çünkü biz hiç birileri mutlu olsun diye yazmadık. Biz hep düşündüğümüzü, doğru gördüğümüzü yazdık.
Blogu açarken de hep bir isteğimiz daha vardı. Antalyaspor ile ilgili blogların artması… Kırmızının Yanına Beyaz Blog geldi önce. Farklı bir renk getirdi, daha sonra Zek çıktı ortaya. Zek’in Gözüyle yazmaya başladı. Daha da artmalı blog sayısı… Daha organize olmalıyız Antalyasporlu bloggerlar olarak.
Bizi üzen bir diğer konu ise üzerimize yapıştırılan “yazar”, “basın mensubu” damgası idi. Evet biz düşündüklerimizi yazıyorduk. Belki bir forum, Twitter kullancısından daha farklı, biraz daha kapsamlı yazıya döküyoruz düşüncelerimizi ama biz ne basın mensubuyuz, ne de gazeteci... Ne bloga reklam aldık, ne de yazdığımız yazılar için bir yerden gelirimiz var. Yine gidip herkes gibi kombinemizi satın alıyoruz, yine yeni çıkan atkılardan alıyoruz. Yine deplasmana giderken otobüs biletimizi alıyoruz ya da ayarlanan otobüslerden yer ayırtıyoruz. Yani değişen bir şey yok. Biz yine Antalyaspor’u elimizden geldiğince tribünden kovalıyoruz. Kaldı ki bize basın mensubu demek yıllarını bu iş için harcamış abilerimize büyük saygısızlıktır. Biz kendi kendimizin editörüyüz, amatörüz. Tıpkı tribüncülüğümüz gibi…
Burada yazdığımız bir yazının, kullandığımız bir fotoğrafın başka sitelerde kaynak belirtilmeden kullanılması hiç gocundurmadı bizi. Olumsuz eleştiriler gibi daha da şevklendirdi bizi. Çünkü bizim bunları yazma amacımız reklam değil; Antalyaspor düşüncesinin, Antalyalı bilincinin yayılması idi. Bu yazılar ne kadar çok kişiye ulaşırsa daha çok kişi düşüncelerimizden haberdar olacaktı. Ondan dolayı o yazmış, bu yazmış önemi yoktur. Gerçek olan ve baki kalacak olan Antalyaspor’dur. Antalyaspor için bir taşı yerinden kaldırmış insan bile bizim için çok önemlidir. Sahada ıslanan kırmızı-beyaz forma olduğu sürece, içimizdeki amatör ruh yaşadığı sürece biz bu blogu yazmaya devam edeceğiz. Sıkılmaz da okumaya devam ederseniz ne âlâ, yok okumazsanız da tribünde yine omuz omuza aşkımızı haykırmaya devam edeceğimize tüm Antalyasporluluğumla inandığım için sıkıntı yok.
anadolu blogları arasında beğenerek okuduğum bloglardan birisi. yeni tasarımızı da beğendim açıkçası diğer tasarım biraz göz yoruyordu..
YanıtlaSil