29 Ocak 2012

3 Puan Kaçmamalıydı

Küheylan ve Deniz ile erken saatlerde buluşup Atatürk Parkı'nda muhteşem bir Antalya manzarası karşısında derin bir Antalya/Antalyaspor muhabbeti ile başladık maç gününe... Muhabbete öyle kaptırmış giderken geç kalmak üzere olduğumuzu anca fark edebildik ve hemen yola düştük. Stada doğru yol alırken maç yolculukları için hazırladığımız Antalya şarkıları eşliğinde bayrağımızı dalgalandırarak geçtik Antalya sokaklarından...


Falez Park'a geldiğimizde ise bir başka muhteşem Antalya manzarası karşısında ilk biralarımızı yudumlama zamanı gelmişti. Blogumuzun 1. yılını doldurduğu güne denk gelen maç öncesinde biralar hem 07harfli Blog'un 1. yılı şerefine hem de 3 puan için kalkıyordu havaya...


3 puan için kalkan biralara rağmen doğrusunu söylemek gerekirse Gençlerbirliği maçı öncesinde galibiyet için çok fazla umudumuz yoktu. Ligin 4. sırasında yer alan Gençlerbirliği'ne karşı kapalı bir futbol ile 0-0'ı korumaya çalışacağımızı tahmin ediyorduk. Ancak maç içerisinde öyle olaylar yaşandı ki maçın sonunda kaçan 3 puan için kahrolmamak mümkün değildi.

Uğur İnceman'ın şutu direkten dönmeseydi...

Ali Tandoğan ceza sahası içerisinde o topu boş kaleye gönderebilseydi...

Tita'nın son dakikadaki vuruşunda arka direkte boşta bekleyen iki Antalyasporlu oyuncudan biri yetişip topa dokunabilseydi...

Tüm bunlar maçtan aklımda kalan ve şansızlık diye tanımlayabileceğimiz anlar... Ancak maçın sonucunu asıl olarak belirleyen faktör hatalar oldu. Hata deyince bu maç için herkesin aklına ilk önce Cüneyt Çakır gelecektir. Tita'nın attığı golün öncesinde Uğur İnceman'ın hareketi, Minev'e gösterdiği kartlar, Gençlerbirliği'ne verdiği penaltı, Ali Tandoğan'ın penaltı pozisyonu... Hem lehimize hem de aleyhimize -ki genellikle aleyhimize- o kadar çok hata yaptı ki maçtan sonra herkes "Bu nasıl maç yönetmek? Türk futbolunun en iyi hakemi olarak gösterilen, Avrupa'da önemli maçlarda görev alan Cüneyt Çakır bu muymuş yahu?" diye soruyordu birbirine. Ancak kaçan bu 3 puanın faturasını toptan Cüneyt Çakır'a kesmek büyük yanlış olacaktır.

Cüneyt Çakır'ın tüm hatalarına rağmen maçtan 3 puanı çıkartabilir miydik? Evet. "Ee o zaman neden sadece 1 puan aldık?" diye sormamız gerekir kendimize. Cüneyt Çakır'a takılıp da işte kendimize bu soruyu sormayı unutmamalıyız. Çünkü bu maçta Gençlerbirliği ne ligin ilk yarısında bizi 3-0 yenen Gençlerbirliği gibiydi ne de ligin 4. sırasında olan bir takım gibiydi. İvme yakalamış bir Gençlerbirliği'ni sahamızda bu kadar kötü durumda yakalamışken sayacağım hataları yapmayıp 3 puanı almalıydık.

Mehmet Özdilek:
Minev'in kırmızı kart görmesinin ardından Emrah'ı sol beke çekerek Emrah'ın maç içinde kaybolmasına neden oldu. Oysa Emrah hücum bölgesindeki hareketliliğin en önemli parçası... Tita ve Uğur İnceman ile birlikte gerektiğinde inisiyatif alarak uzaktan şut çıkartabilen bir isim olan Emrah, bu taktik değişiklikle orta saha çizgisinin gerisine hapsoldu. İkinci yarıya bu sıkıntıyı çözecek bir Kerem Şeras-Musa Nizam değişikliği bekliyorduk. Musa sol beke, Emrah da yine hücum hattına diye düşünüyorduk ama Mehmet Hoca ikinci yarıya da aynı düzen ile çıktı. Beklenilen değişiklik 65'te oldu ama Kerem Şeras-Musa Nizam değişikliği yerine Emrah Başsan-Musa Nizam değişikliği şeklinde oldu. Bu da bir anlamda 1 puanı savunmaya yöneldiğinin göstergesiydi. Açıkçası böyle savunmacı bir yapıya dönmeye gerek yoktu. Çünkü sahada 10 kişi olmamıza rağmen Gençlerbirliği üzerimizde belli bir baskı kurmaktan çok uzaktı. Gençlerbirliği'nin de 10 kişi kalması ile Mehmet Hoca yeniden hücumu düşündü. Bu yönde değişiklikler yaptı. Bunun da doğru hamle olduğu Necati'nin golü ile 2. kez öne geçmemizle kanıtlanmış oldu.

Ömer Çatkıç:
Sakatlıktan döndü döneli yediği hatalı gollerin ardı arkası kesilmedi. Belki kaleyi genç bir isme kaptırmanın verdiği bir psikoloji ile bazı toplarda direkt topu kontrol etmek yerine iki hamlede topu kontrol etmek gibi bazı hareketlerle pozisyondaki rolünü büyültmeye çalışıyor. Böylece gereksiz bir risk almış oluyor. Tabii bu da kaçınılmaz olarak hata yapma olasılığını artırıyor. Yediğimiz ikinci golde hava topuna çıkan bir savunma oyuncusu varken kalesini terk etmesi de bu hareketlerine bir örnek... Kalede o eski güven veren Ömer'den gittikçe uzaklaşıyor. "Artık ilk 11 yerine takımda abilik rolünü üstlenmeli." diye yazmıştık daha önce. Galiba tribünlerle gerginlikler yaşamaya başladığı bu dönem bunu yapması için tam da uygun zaman...


Deniz Barış:
Beşiktaş maçındaki golle sonuçlanan hatasının etkisinden olsa gerek o maçtan sonra performansında bir düşüş var. Bu performans düşüklüğü defansif özelliklerinde pek belirgin değil. Ancak kaptığı toplarla çıkarken ya da kaptığı topları oyuna sokarken bu düşüş belirgin bir şekilde hissediliyor. Bugün de bu tarz çok pas kaybı yaptı ama eski performansına en kısa sürede dönecektir. Yeter ki aklında Beşiktaş maçı defterini kapasın.

Necati Ateş:
Attığı gole rağmen performansı zayıftı. Necati'nin son zamanlarda özellikle ofsayt konusunda ciddi bir sıkıntısı var. Genelde defansif karakterde oynadığımız için kaptığımız toplarda topu kapan oyuncu ilk olarak takımın en uç elemanı olan Necati'yi düşünüyor ama Necati ofsayt... Böylece pozisyon daha tehlikeye dönüşmeden bitmiş oluyor. Zihinsel olarak oyunun içinde daha çok olması gerekiyor. Bunların dışında maçta Ali Tandoğan'ınki kadar net olmasa da onun da kaçırdığı önemli bir pozisyon vardı. Altıpas içerisindeki bu pozisyonda affetmemeliydi o fırsatı.






 

1 yorum:

  1. kendi sahasında 4 büyüklere dahi ofansif futbol oynayan antalyasporumuz.mardandaki karneside şansızlıklar hariç hiçde fena olmayan,deplasmana gelen rakipler için korkulu rüya olan antalyasporumuz gençlerbirliğine karşı 0-0 skorunu korumaya çalışma düşüncesini eminim sedece siz düşünmüşsünüzdür..

    YanıtlaSil

Küfür ve hakaret içeren yorumlarınızın yayınlanmayacağını hatırlatır, yorumlarınızı paylaşarak blogumuzu zenginleştirdiğiniz için teşekkür ederiz.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...