Ekonomik anlamda bağımsız bir Antalyaspor yaratmanın mücadelesini veren Antalyaspor yönetimi siyaset konusunda tüm çevrelere mesafeli kalarak Antalyaspor'un birilerinin güdümü altına girmemesine özen gösteriyor. Tribün olarak da siyaseten ortak bir dünya görüşümüz yok. Camia içinde hemen hemen herkes siyasi görüşü ne olursa olsun Antalyaspor ile ilgili konularda "Önce Antalyaspor" diyebiliyor, tek kimliğin Antalyasporluluk olduğunu gösteriyorlar.
Antalyasporlu taraftar arasında siyasi tartışma hiç yaşanmıyor mu? Elbette yaşanıyor. Başta stat meselesi gibi bazı olayları yorumlarken bazı renktaşlarımızın siyasi görüşlerini göz ardı edemeden yaptıkları yorumların arkasından bazı ikili tartışmalar yaşanıyor ve bu tartışmalar sırasında zaman zaman kişiler birbirini "yandaşlık" ile suçluyor. Ancak bu tartışmalar iki kişinin kendi arasındaki bir tartışma olmaktan daha öteye geçmediği için bu tarz suçlamaların da 3. kişileri bağlaması gibi bir durum söz konusu değil. Ancak "yandaşlık" gibi bir suçlamayı bir gazeteci bir grup taraftar için yapıyorsa işin boyutu değişir. Çünkü hem bir gazeteci birçok kişi tarafından takip edildiği için bu suçlama daha çok yankı bulur hem de bu suçlama doğrudan bir kişiye değil de bir genelleme ile bir gruba yönelik yapıldığı için o an için olayın içinde olmayan pek çok 3. kişiyi de tartışmaya dahil eder ve sonuçları çok daha büyük olur.
Geçtiğimiz günlerde Sabah Akdeniz'den Cengiz Altay "Bak Şunlara!" başlıklı yazısında tuhaf bir genelleme yaparak Antalyaspor taraftarı arasında bir siyasi bir ayrım yaparak bir grup taraftara bu suçlamayı yöneltiyor. Yukarıda yazdığım nedenlerden dolayı Cengiz Altay'ın bu suçlamasını oldukça tehlikeli buluyorum. Bunun bir diğer sebebi de Antalya'nın yıllardır kördüğüm olmuş stat meselesinin çözümü için tam da partiler üstü bir fikir alışverişinin başlamışken böyle bir siyasi tartışma yaratmanın bu süreci de olumsuz etkileyebilecek olması...
Tüm bu durum içerisinde ben de Cengiz Altay'ın hem "Küfür Gibi" başlıklı yazısına hem de "Küfür Gibi" yazısında aldığı eleştirilerden sonra yazdığı "Bak Şunlara!" başlıklı yazısına karşı sessiz kalmak istemedim. Bu iki yazıya yönelik bazı sorular sorarak ben de kendi eleştirilerimi paylaşmak istedim.
Antalyaspor’un kombine satış duyurularının yer aldığı pankartların Büyükşehir Belediyesi tarafından indirilmesinin mantıklı hiçbir açıklamasının olabileceğini düşünmüyorum. Bu işi kim(ler)in ve neden yaptığı bir an önce aydınlatılmalı, bu hususta gereken neyse tereddütsüz yapılmalıdır.
Bu sözlerim sizin “Küfür Gibi” ve “Bak Şunlara!” yazınızda yer alan bazı cümlelere benziyor gözükse de bu benzerlik yalnızca şekilsel bir benzerlik olabilir, içerik olarak aralarında hiçbir benzerlik olamaz. Çünkü bu iki yazınızdan edindiğim genel izlenim bu pankart indirme olayını Antalyaspor'a yapılan bir haksızlık olarak değil de belli bir kesime saldırmak için yakaladığınız bir fırsat olarak gördüğünüzdür.
Öncelikle “Bak Şunlara!” başlıklı yazınızdan başlayayım. Beni en rahatsız eden kısım “Olumlu tepkiler Antalyaspor taraftarlarının görüşleriydi. Olumsuz tepki verenler ise CHP yandaşlarıydı.” dediğiniz ve sizin gibi düşünmeyenlerin Antalyasporlu olmadığını ilan ettiğiniz kısım... Böyle bir mantık olabilir mi? Bendensen maşallah, değilsen tu kaka... Bu yorumunuz düpedüz ayrımcılıktır. Zaten yaptığınız bu ayrımcılık yazının başlığında kendisini belli etmeye başlıyor: “Bak şunlara!” Antalyaspor çatısı altında tek bir kimlik vardır. O da Antalyasporluluk. İşin içine şunları, bunları, onları soktuğumuzda; benim gibi düşünenler, benim gibi düşünmeyenler diye ayrımcılık yapmaya başladığımızda Antalyasporluluk kimliği yok olur ve işte bu çatı birimizin değil hepimizin üzerine çöker. Ayrıca merak ettiğim bir nokta da şu ki kimin Antalyasporlu olduğunun, kimin Antalyasporlu olmadığının kararını artık siz mi veriyorsunuz?
Gelelim daha önceki ve tabiri caizse bu tartışmayı başlatan “Küfür Gibi” başlıklı yazınıza... Yazınızı okurken aklımdan geçenleri o zaman yorum olarak yazmamıştım. Ancak olay "Siyaset yapma." yorumlarına öfkelenip ikinci bir yazı yazarak bu yorumlara cevap vermenizi gerektirecek kadar büyüdüyse ben de bir Antalyasporlu olarak kendi yorumlarımı yazmak zorunda hissediyorum. Bakalım "Siyaset yapma." yorumlarına öfkelenmekte haklı mısınız, yoksa gerçekten siyaset mi yapmışsınız.
İlk olarak 100. Yıl Projesi'nin iptaline değinmişsiniz. Mahkemenin iptal sebebinin stadın yan tarafındaki ticari alan için kullanılan “sınırsız” kelimesi olduğu yazmışsınız. Doğrudur, 100. Yıl'daki hukuki sorun buydu. Bu noktayı göz önüne alarak Akaydın'a "sınırsız" kelimesini kaldırmak gibi basit bir prosedürü niye yapmadığını sorgulayarak Akaydın'dan hesap sormuşsunuz. Akaydın'a hesap sormakta da haklısınız. Ancak haksız olduğunuz yer şurası: Hesap sorulacak diğer kişiyi unutmuşsunuz. O da Menderes Türel... Bu "basit prosedürü" Türel de yapabilirdi. Her yerde “Ben yapacaktım ama CHP engelledi.” demek yerine “sınırsız” kelimesini kaldırıverirdi; biz de daha ortalıkta Akaydın bile yokken yıllar öncesinden stadımıza kavuşmuş olurduk, fena mı olurdu? Yoksa “sınırsız” kelimesini kaldırmak muhalefetteki CHP için basit bir prosedür iken tek başına iktidar olan AK Parti için zor bir prosedür müydü?
İkinci olarak yazınızın “Stat için yer göstermesi gereken belediyenin böylece stat yapılacak yeri vatandaştan istemesine de tanık olduk.” kısmı bana bir hayli ilginç geldi. Vatandaş derken? Sanırım ortada bir kafa karışıklığı var, bu kafa karışıklığına son vermek için şöyle bir tekrar edelim. Mustafa Akaydın Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı... Yani yerel yönetimde... Yerel yönetimin dışında bir de merkezi hükümet var. Onun başındaki isim de Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı sıfatıyla Recep Tayyip Erdoğan... Bu kadar da değil. Başbakanın dışında -yeni oluşturulan bakanlıklar öncesindeki döneme göre konuşursam- Spordan Sorumlu Devlet Bakanı olsun, Gençlik Spor Genel Müdürü olsun böyle böyle pek çok isim sayabiliriz. Peki, kim bu isimler? Bu isimler Antalya'ya hak ettiği stadın yapılmasında başlıca söz sahibi olan kişiler... Ülkemizdeki statların yerel yönetimler tarafından değil de hemen hemen hepsinin Ankara tarafından yaptırıldığını düşünürsek Akaydın'ın yerel bir yönetici olarak "...stadı yaparım" demesi ilginç değil ama "Yer gösterirlerse..." demesi mi ilginç? Kaldı ki yer gösterin dediği isimler de sokaktaki vatandaş değil, yukarıda saydığım isimlerdir. Yani sizin dediğiniz gibi “Stat için yer göstermesi gereken belediyenin böylece stat yapılacak yeri vatandaştan istemesine de tanık olduk.” değil durum. Peki, Akaydın'ın söyledikleri ortadayken neden "stat yapılacak yeri vatandaş isteme" gibi bir söyleme ihtiyaç duydunuz? Bu noktada "Başbakan da Türkiye Cumhuriyeti'nin bir vatandaşı değil mi?" diyebilirsiniz ama kastettiğinizin bu olduğunu hiç mi hiç sanmıyorum.
Gözüken o ki "Siyaset yapma." eleştirelerinin haklılık payı yok değil. Bir gazeteci olarak bu eleştiriler ışığında yazınızı yeniden değerlendirip hatalarınızı aramak yerine insanları yandaş olmak ile suçlamanız oldukça yanlış. Hele ki yazınız bu kadar siyaset kokarken... Çuvaldız ve iğneli atasözümüz bu durum için sanırım uygun olacaktır.
Gözüken o ki "Siyaset yapma." eleştirelerinin haklılık payı yok değil. Bir gazeteci olarak bu eleştiriler ışığında yazınızı yeniden değerlendirip hatalarınızı aramak yerine insanları yandaş olmak ile suçlamanız oldukça yanlış. Hele ki yazınız bu kadar siyaset kokarken... Çuvaldız ve iğneli atasözümüz bu durum için sanırım uygun olacaktır.
Son olarak yandaş diye damgalanmadan, sizin için bir 'Akaydıncı' olmadan şunu da söyleyeyim. Akaydın'ın “Yer gösterin, stadı yapayım” söylemini samimi bulmuyor, kendisinin iddia ettiğinin aksine stadı yapacağını düşünmüyorum. Ancak kendisinin sözlerini çarpıtmanızı da ahlaki bulmuyorum. Bunun yanı sıra Akaydın stat konusunda hesap sorulmalıdır. Kendisi stadı yapmak konusunda sorumlu ilk kişi olmasa da stat meselesinin çözümündeki sorumlu kişilerin arasındadır. Hele hele "Gerekirse stadı belediye olarak biz yaparız." dedikten sonra bu konudaki sorumluluğu kat be kat artmıştır. Dolayısıyla stat meselesi çözülmediği sürece stat konusunda o da suçludur ama yineleyeyim kendisi stadı yapmak konusunda sorumlu ilk kişi değil. Bu sebeple tek suçlu da Akaydın değil. Antalya'nın yıllardır süren stat meselesi boyunca görev yapmış bakanından başbakanına, milletvekilinden belediye başkanına pek çok kişi o veya bu şekilde bu suça ortaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Küfür ve hakaret içeren yorumlarınızın yayınlanmayacağını hatırlatır, yorumlarınızı paylaşarak blogumuzu zenginleştirdiğiniz için teşekkür ederiz.