B grubunda son maçlar öncesinde çeyrek final 4 takım için de kesin değildi. Tur için en az şansa sahip takım Hollanda'ydı ki 2010 Dünya Kupası'nın finalisti olan Hollanda'nın her an her şeyi değiştirebilecek güce fazlasıyla sahipti. Bu düşünceyle bu maçta puansız Hollanda'nın her şeye rağmen taşıdığı tur umuduna sıkıca sarılıp ya hep ya hiç diyerek başlayacağını ve Portekiz'in canını yakabileceğini tahmin ediyordum ki maçın başlangıcı da tam böyle oldu.
Ancak Hollanda'nın maça endişelerimi haklı çıkaran bu başlangıcı sonrasında Küheylan'la küçük bir "Ne olacak bu Portekiz'in hali?" konuşması yaparken "Merak etme, Portekiz kolay kolay boyun eğmeyecek bugün." dedim ki bir kez daha tam tahmin ettiğim gibi gelişti maç... 1-0 geriye düşen Portekiz'in gösterdiği direnç bir anda Hollanda'nın oyundaki üstünlüğünü ters yüz etti. Maçın sonuna kadar da oyunu kontrol etmesini bilen Portekiz maçtan 2-1 üstün ayrılıp çeyrek final biletini kaparken belki de çok daha büyük bir farkı da kaçırıyordu.
Bu maçla diğer maçları ayıran en önemli fark şüphesiz Cristiano Ronaldo idi. İlk kez kendisine yakışır bir futbolla seyrettiğimiz Ronaldo, Cristiano Ronaldo gibi bir oyuncuya sahip olmanın bir takım için bazı şeyleri ne kadar kolaylaştırabileceğini gösterdi. Yanlış anlaşılmasın Portekiz sevgim Cristiano Ronaldo'dan çok daha öncesine dayanır ama Cristiano Ronaldo'nun 'oynadığı' bir Portekiz'i izlemek de apayrı bir keyif... Umarım Hollanda maçı zincirlerini kırdığı maç olmuştur da böyle keyifle daha çok maç izleriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Küfür ve hakaret içeren yorumlarınızın yayınlanmayacağını hatırlatır, yorumlarınızı paylaşarak blogumuzu zenginleştirdiğiniz için teşekkür ederiz.