İlk 9 haftanın sonunda sezon başı beklentilerin üzerinde bir performans sergileyerek Spor Toto Süper Lig'in 5. sırasına yerleşen Antalyasporumuz sonraki haftalarda tam anlamıyla bir duraklama dönemi yaşayacaktı.
Duraklama döneminin ilk maçında rakip Galatasaray'dı. Devre arasında Türk futbol tarihinde bir hatıraya dönüşecek olan Ali Sami Yen Stadı'na biz de Antalyaspor olarak bu maçta veda edecektik ve bunu 3 puan alarak gerçekleştirmek istiyorduk. Galatasaray'ın içinde bulunduğu durum da bu isteğimizin gerçekleşme olasılığını yükseltiyordu. Ancak moral olarak düşük olan Galatasaray'ı maçın başında baskı altına almayı başaramayınca Galatasaray ilk yarıyı 2-0'lık üstünlükle tamamlıyordu. İkinci yarıda Antalya'nın gururu genç Musa Nizam'ın golüyle heyecanlansak da maç sonunda Ali Sami Yen'den 2-1'lik mağlubiyetle ayrılıyorduk.
Galatasaray maçının ardından rakip Bursaspor'du. Antalyaspor-Bursaspor maçları için genel bir yorum yapmak gerekirse son yıllarda iki camia arasındaki saha dışı gerilim azalırken iki takımın sahadaki mücadelesinin verdiği keyif ise olabildiğine artıyor. Maçların çoğu gollü geçiyor ve iki takım arasındaki hiçbir maç son düdük çalmadan bitmiyor. Bunu bildiğim için olsa gerek bu maçta 2-0 öne geçmemize rağmen bir türlü rahat değildim. Maçın sonundaki 2-2'lik beraberlik de bu gerginliğimi haklı çıkarmış oldu. İlk yarısı Antalyaspor olan, ikinci yarısı ise Bursaspor olan adeta iki ayrı maç izlemiştik. Maçın ardından akıllarda kalan bir diğer olay ise Ali Tandoğan'ın geçirdiği talihsiz sakatlık olmuştu.
Son yıllardaki Eskişehirspor maçlarını ise artan saha dışı gerilim, azalan saha içi mücadele diye tanımlasam yanlış olmaz sanırım. Maç öncesi artan tansiyonla beraber maça ilişkin beklentiler de arttığı için ortaya konan futbol bu beklentileri karşılayamadığını da düşünüyor olabiliriz ama 0-0'lık skor ilk yorumumu biraz daha haklı kılıyordu. Eskişehir deplasmanından “Deplasmanda alınan 1 puan iyidir” diye kendimizi teselli ederek Antalya'ya dönüyorduk ama ilk 9 haftanın ardından oynadığımız 3 maçta da galibiyet alamamamız Antalyasporumuz için bir duraklama döneminin de habercisiydi. Habercisiydi diyorum, çünkü bu 3 maçın 2'sinin deplasmanda olması bu aşamada bizim alınan sonuçları daha olumlu yorumlamamıza neden oluyordu.
Duraklama döneminin ilk maçında rakip Galatasaray'dı. Devre arasında Türk futbol tarihinde bir hatıraya dönüşecek olan Ali Sami Yen Stadı'na biz de Antalyaspor olarak bu maçta veda edecektik ve bunu 3 puan alarak gerçekleştirmek istiyorduk. Galatasaray'ın içinde bulunduğu durum da bu isteğimizin gerçekleşme olasılığını yükseltiyordu. Ancak moral olarak düşük olan Galatasaray'ı maçın başında baskı altına almayı başaramayınca Galatasaray ilk yarıyı 2-0'lık üstünlükle tamamlıyordu. İkinci yarıda Antalya'nın gururu genç Musa Nizam'ın golüyle heyecanlansak da maç sonunda Ali Sami Yen'den 2-1'lik mağlubiyetle ayrılıyorduk.
Galatasaray maçının ardından rakip Bursaspor'du. Antalyaspor-Bursaspor maçları için genel bir yorum yapmak gerekirse son yıllarda iki camia arasındaki saha dışı gerilim azalırken iki takımın sahadaki mücadelesinin verdiği keyif ise olabildiğine artıyor. Maçların çoğu gollü geçiyor ve iki takım arasındaki hiçbir maç son düdük çalmadan bitmiyor. Bunu bildiğim için olsa gerek bu maçta 2-0 öne geçmemize rağmen bir türlü rahat değildim. Maçın sonundaki 2-2'lik beraberlik de bu gerginliğimi haklı çıkarmış oldu. İlk yarısı Antalyaspor olan, ikinci yarısı ise Bursaspor olan adeta iki ayrı maç izlemiştik. Maçın ardından akıllarda kalan bir diğer olay ise Ali Tandoğan'ın geçirdiği talihsiz sakatlık olmuştu.
Son yıllardaki Eskişehirspor maçlarını ise artan saha dışı gerilim, azalan saha içi mücadele diye tanımlasam yanlış olmaz sanırım. Maç öncesi artan tansiyonla beraber maça ilişkin beklentiler de arttığı için ortaya konan futbol bu beklentileri karşılayamadığını da düşünüyor olabiliriz ama 0-0'lık skor ilk yorumumu biraz daha haklı kılıyordu. Eskişehir deplasmanından “Deplasmanda alınan 1 puan iyidir” diye kendimizi teselli ederek Antalya'ya dönüyorduk ama ilk 9 haftanın ardından oynadığımız 3 maçta da galibiyet alamamamız Antalyasporumuz için bir duraklama döneminin de habercisiydi. Habercisiydi diyorum, çünkü bu 3 maçın 2'sinin deplasmanda olması bu aşamada bizim alınan sonuçları daha olumlu yorumlamamıza neden oluyordu.
İçeride oynadığımız Gaziantepspor maçı ise bir duraklama döneminin içerisinde olduğumuzu tam olarak anlamamızı sağlayan maç olmuştu. 1-0 kaybettiğimiz bu maç bizim için sadece 3 puanlık bir kayıptan daha fazlasını ifade ediyordu. Çünkü sezon başında geçtiğimiz Mardan'da daha önce oynadığımız 6 maçta 3 galibiyet, 3 beraberlik alarak içeride yenilgi yüzü görmemiştik ama Gaziantepspor mağlubiyetiyle bu seri de bozulmuş oldu.
Ligin en alt sırasındaki Kasımpaşa'nın 1 puan fark ile 1 sıra üzerindeki Buca deplasmanına giderken herkes bu duraklama döneminin bu maçla bitmesini bekliyordu. Ancak maçtaki tablo bu beklentilerin oldukça uzağında kalıyordu. Bucaspor maçın son dakikalarına girerken etkisini iyice artırdıkça taraftar olarak kolay geçmesini beklediğimiz bu deplasman için de “Deplasmanda alınan 1 puan iyidir” demeye başlamıştık ki sezon başında Antalyasporumuzdan Bucaspor'a giden Orhan Ak'ın 89. dakikada attığı gol ile o 1 puan da ellerimizden kayıp gidiyordu.
Beklenmedik Buca mağlubiyeti ile moraller iyice bozulmuştu ve bu defa rakip ligte belirli bir istikrarı yakalamış olan İstanbul Büyükşehir Belediyespor'du. Durum böyle olunca bu kez içeride oynayacak olmamıza rağmen sanırım pek çoğumuz bu maçta 1 puana razıydık ama Herve Tum'un kendi kalesine attığı gol sayesinde maçı 1-0 kazanıyor, 5 haftalık bir aranın ardından kendimizi galibiyet sevinci yaşarken buluyorduk.
16. haftadaki rakibimiz Kardemir Karabükspor'du. Yeni olduğu Süper Lig'te beklenilenin üzerinde bir performans sergileyen Kardemir Karabükspor karşısında bir önceki hafta ligin istikrarlı takımlarından İBB karşısında aldığımız galibiyeti tekrarlamak istiyorduk. Ancak 2-0'lık mağlubiyet ile bu isteğimizi gerçekleştiremeyecektik.
Lige verilecek aradan önce son maç... Rakip Ankaragücü... Ankara ekiplerine karşı son yıllarda ortaya koyulan üstün performans bu maçta alınacak bir galibiyeti için Antalyaspor taraftarını daha da iştahlandırıyordu ama Necati'nin attığı 2 gol ancak beraberliğe yetiyordu. Bu maçta attığı iki golle kalitesini bir kez daha ortaya koyan ve geldiği günden itibaren Antalyasporumuza çok büyük katkı sağlayan Necati'nin bu maçta kale arkası tribünüyle yaşadığı atışma da maçın bir diğer önemli olaydı.
Sezon başı beklentilerin üzerinde bir performans sergileyerek ligteki ilk 9 haftanın sonunda Antalyasporumuz ligin 5. sırasına yerleşmişti ama girdiğimiz duraklama dönemindeki 1 galibiyet, 3 beraberlik, 4 mağlubiyetlik performans ile 8 maçta sadece 6 puan toplayabiliyorduk ve kendimizi bir anda puan tablosunda 10. sıraya düşmüş halde buluyorduk.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Küfür ve hakaret içeren yorumlarınızın yayınlanmayacağını hatırlatır, yorumlarınızı paylaşarak blogumuzu zenginleştirdiğiniz için teşekkür ederiz.