Bu hafta içi malum Galatasaray ve Fenerbahçe Avrupa kupalarında önemli maçlara çıktılar. Önce çarşamba günü Galatasaray, Real Madrid ile oynadı; Perşembe günü ise Fenerbahçe, Lazio ile karşılaştı. Bu maçlar Türk futbolu için çok önemli gibi gösterilse de benim zerre umrumda değil, onu da baştan belirtmekte fayda var.
Ancak ne de olsa arkadaş muhabbetini, futbol muhabbetini seviyorum. Fenerbahçelisi, Galatasaraylısı çarşamba akşamı toplandık alkollü bir mekanda maçı izledik. Ortamı görmeniz lazım tribünden farkı yok. Oldum olası da saçma gelmiştir zaten televizyondan maç izlerken bağırma işini. Neyse dediğim gibi televizyondan maç izlemek için 10'ar lira veren insanlar pozisyonlarda hop oturup hop kalktılar. Sonuç onlar için hüsran benim için pis pis bir sırıtış ve 3-0'lık Galatasaray mağlubiyeti... Ha belirtmeden geçmeyeyim, mekanın tamamı formalı atkılı idi. Adopen'de biz o kadar renk birliğini sağlayamıyoruz.
Daha sonraki gün yine telefon geldi aynı ekipten. Akşam Fenerbahçe maçını bir arkadaşın evinde izleyceklermiş, "Gel sen de." dediler. Yine dahil olduk ekibe. Bu sefer Fenerbahçe etkili oldukça evdeki 3 Fenerbahçeli yine totem yaparak maç izlediler. Evde boyunlarına bağladıkları atkıları değişmeler, oturdukları yeri değiştirmeleri falan hep tribünde yapılanlarla aynıdır.
Bu maçlardaki coşkuyu kıskandın da mı bunları yazıyorsun diyen varsa buradan yine bilmiş sırıtışlarımı gönderiyorum onlara. Zaten bu coşkuyu biz tribünde yani gerçek yerinde yüzlerce kez yaşamışızdır. Karşımızdaki rakibin Lazio, Real Madrid olup olmasına bakmadan hem de...
Çarşamba ve perşembe o maçlardan sonra cuma günü Antalyaspor'un maçına geldi sıra. Ben yine evde yalnızdım o maçı izlerken. Televizyondan maç izlemeyi zaten saçma bulan bünye bir de üstüne kendi takımının maçını televizyondan izlerken daha da garip hissediyor.
Evde maçtan 10 dakika önce açtım televizyonu. Maç öncesi röportajları falan oldum olası dikkatimi çekmemiştir zaten. Bir kahve yaptım, kuruldum 37 ekran televizyonun karşısına, maçı beklemeye başladım. Eskiden olsa Isparta'da maçı yayınlayacak kahve bile bulamazdık da şimdi birkaç kampanya var televizyondan izleyebiliyoruz takımı.
Maç başladı. Takım tutuk gidiyor ancak yapılması gerekenleri tartışacağım veyahut veryansın edeceğim bir arkadaş yok yanımda. Yine içimden deli gibi kendi kendime konuşuyorum. İlk gol geldi şöyle bir yumruğumu sıkıp "Oh be!" dedim. Daha sonra bilgisayardan hemen Antalyasporluların Twitter'daki gol sevinçlerine bir baktım ve tekrar koltuğuma oturdum. Penaltı pozisyonunda "Penaltı!" diye ayağa kalktığımı itiraf edebilirim ve evet penaltı atılırken de oldukça heyecanlı idim, gol olduğunda da "Gol be!" diye bağırdım. Son zamanlarda kaçırdığımız penaltılarla ünlüyüz ne de olsa...
Kasımpaşa'nın golü geldiğinde "Adam ne gol attı arkadaş!" diye kendi kendime konuştum yine. Hani birisi olsa "Harbi fena vurdu adam." dese kötü olmazdı tabii... Devre arası olduğunda ikinci yarı yapılması gerekenleri de konuşabileceğim bir tek Twitter ekranı vardı karşımda. Oynanan ilk 10 dakikada da kendi kendime "Hoca takımı çekme geriye artık." desem de nafile...
3. golü attığımızda bu sefer "Oh, rahatladık." desem de 2. golü yedikten sonra totem yapıp koltuk değiştireceğim bir arkadaşım yoktu yanımda. Öyle veya böyle maçı galibiyetle bitirdim. Cuma akşamı için "Beyler ben bir eve gidip maçı izleyeyim, daha sonra size katılırım." diyerek ayrıldığım arkadaşların yanına mutlu dönmüş oldum. Tabii ki gittiğimde "Ne oldu maç?" "3-2 kazandık" "Vay Kasımpaşa'yı ha, helal olsun" noktasından ileri gitmedi muhabbet.
Bir söz var. Anonim mi, yoksa Antalyasporlular tarafından mı çıkarıldı bilmiyorum ama "Antalyasporluluk kalabalıklarla yürümek değil, kalabalıklara karşı yürümektir." diye... İşte bu sözü şehir dışında daha iyi idrak ediyoruz.
İnsanların "İkinci?" diye sorduklarında gururla "Sadece Antalyaspor!" dediğimiz için çok mutluyum. Seni sevmek ibadetim, vazgeçemem biliyorsun...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Küfür ve hakaret içeren yorumlarınızın yayınlanmayacağını hatırlatır, yorumlarınızı paylaşarak blogumuzu zenginleştirdiğiniz için teşekkür ederiz.