19 Ekim 2011

Bir Ankara Deplasmanı ve Mağlubiyet

Gençlerbirliği maçı ile ilgili yazacak çok bir şey yok. En iyisi mi bahsetmek istediğim konularda küçük küçük değerlendirmeler yapayım.

Ömer Çatkıç
Gençlerbirliği maçında “Antalyaspor'un en iyisi kimdi?” diye sorsanız doğruyu söylemek gerekirse kimseyi söyleyemem. Çünkü ortada iyi yok ki en iyi olsun. Ha illa bir isim yazmam gerekseydi de 2. yarıdaki kurtarışları sebebiyle Ömer Çatkıç'ı yazardım. Düşünün 3 gol yediği maçta Ömer'den başka yazabilecek başka kimse yok.

Ömer ile ilgili değinmem gereken bir diğer konu da ilk gol... Bu gol sebebiyle Ömer'i kendi taraftarlarımızdan da aşırı eleştirenler oldu. Ulusal basında da haber olan bu golün haberinin altına ise başta Fenerbahçeliler sağolsun şike muhabbetleri döşendi ama Mustafa Denizli'nin yorumladığı gibi geri pas mı diye yaşadığı bir anlık kararsızlığın sonucu olarak böyle bir gol yedik. Yani ne kötü kalecilik, ne şike... Onun için Ömer'e bu golden dolayı yüklenmemek anlamsız...

Bank Asya
Ligin ilk 2 haftasında aldığımız 2 galibiyetle Avrupa'ya gitmiştik. Ligin 6. haftasının ardından şimdi de küme düşüyoruz. Bu olayı bir türlü çözemedik. 2 galibiyet üst üste gelsin hemen çoşuyor, 2 mağlubiyetle de çöküyoruz. Oysa taraftar olarak galibiyetlerde takımın istikrarını koruması, mağlubiyetlerde ise takımın ayağa kalkması için mücadele etmeliyiz. Ayaklarımızı yere basmadan daha ileriye yürümenin bir yolu yok çünkü...

Bu maçla ilgili içinde 'Bank Asya' geçen bir yorum yapmak gerekirse o da şu olur: “Bank Asya'da oynadığımız topu oynadık.” Topu al, köşeye sıkıştır, şansına açabilirsen bir orta aç... Gol olursa olur, olmazsa da dostlar hücumda görsün. Daha fazlasını yapamadık.


Tribün
Maça fena başlamamıştık ki dakika 4'teki gol ile oturan gruptan da ayaklananlar oldu ve takıma destek daha da arttı. Dakika 22'de gelen 2. golün ardından da desteğimiz “İnanın çocuklar...” ile devam ettik. Mehmet Özdilek'in Antalyaspor teknik direktörü olarak çıktığı ilk maç olan Gençlerbirliği maçının anıları canlandı bir anda ama 3. gol keyifleri kaçırıyordu. Birkaç dakikalık aranın ardından desteğe devam ediyor, devre bittiğinde ise “İyi gününde, kötü gününde...” diye bağırıyorduk. İlk yarıdaki futbol ümit vermese de devre arasında ümit dolu cümleler kurmaya çalışıyorduk. İkinci yarının başlamasıyla desteğimize de devam ettik ama dakikalarla birlikte ümitler de tükendi. Sonlara doğru biz de dağılmıştık. Herkes sessizce maçı izliyordu artık.

Genel olarak tribünleri değerlendirirsek sayıya göre sesimiz biraz az çıkıyordu. Ancak maç içerisindeki kötü gidişatta bir anda dağılabilen bir tribün olmamıza rağmen gollerin ardından desteğin devam etmesi önemliydi. Arada anlamsız bazı olaylar da yaşandı ama çok uzamadı bunlar... Sonuç olarak tribün günün iyilerindendi diyebiliriz.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Küfür ve hakaret içeren yorumlarınızın yayınlanmayacağını hatırlatır, yorumlarınızı paylaşarak blogumuzu zenginleştirdiğiniz için teşekkür ederiz.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...