Ah futbol sen ne güzel bir şeymişsin. Fena halde hayata benzemeye başladın, o zaman sen de hayatın türlü pisliklerini barındırmaya başladın. Adam kayırma, sırttan bıçaklama, insandaki yaşama sevincini bırakma.
Para babaları insandaki futbol aşkını aldı götürdü. Piç Adnanları, Öküz Metinleri, Kelebekleri belki izleyemedik ama dinledik babalarımızdan, abilerimizden... Bu insanlar Antalya şehri, Antalyaspor için terliyorlardı ama şimdi Antalya çocuğu dediğimiz, burda doğmuş, büyümüş, burada futbolcu olmuşları(!) görüyoruz da Antalyaspor'a karşı oynarken direk tekmeliyor, Antalyasporlu taraftarlara el kol yapıyorlar.
Para, para, para... Aldı götürdü futbol aşkını. Eskiden tribünde sırf o şanlı armayı taşıyor diye kardeşim dediğimiz; yemeğimizi, suyumuzu paylaştığımız insanlara şimdi tribündeki "abiler" bile müşteri gözü ile bakıyor. Kendi adamımı sokayım maça da yönetimden gelen bileti okuturum şu yeni gelenlere. Ama bilmiyorlar ki o yeni gelenler Antalyaspor sevdası ile geliyorlar tribüne ve senin para hırsın yüzünden tribünlerde şimdi yok o çocuklar...
Aslında şikeden bahsedecektim ama şu lanet olası para o kadar içimize işlemiş ki yaz yaz bitmek bilmiyor. Düşünüyorum. Ulan geçen yıl kombinemi aldım. 2 haftada bir Isparta-Antalya yolu yaptım. Antalya'da annemleri görmeden bir tam günümü Mardan Stadı'nda Antalyaspor'u izlemek için harcadım. Elimden geldiğince Isparta'dan tek başıma deplasmanlara gittim. Yollarda hastalandım, finalleri kaçırdım. E noldu İstanbul takımlarının oyunları yüzünden biz önceden belirlenmiş olan yerimizde ligi bitirdik. Neden üzüldük, neden heyecanlandık, neden bu kadar derde soktuk başımızı?
Hani diyorlar ya tribün kafasında düşünmeye gerek yok, biraz gerçekçi olalım. Düşünemiyorum arkadaş. Ben bu takımın maçlarına küçükken giderken futbol izlemek için gidiyordum. Aklım basmıyordu çünkü şikeye, ranta... Gol atıyordu kırmızı-beyaz; gool diye ayağa kalkıyor, babamla "Antalya Antalya şanımız, feda olsun canımız" diye bağırıyordum daha 6 yaşındayken.
E şimdi öyle bir duruma geldik ki gol attıktan sonra "Yok arkadaş bu maç bağlanmıştır. Acaba kaç dakika sonra gol yiyeceğiz?" diye düşünüyoruz. İstemiyorum ben böyle bir ligte futbol oynamayı... Evet, tribüncü kafası ile düşünüyorum. Düşelim amatör lige. Gidelim Mardan veyahut yeni yapılacak stat yerine Zeytinköy'e. Orada 1000 tane gerçek arma sevdalısı ile Kırmızı - Beyaz gol atsın. Yine hep beraber bağıralım "Aksa Bile Kanımız, Harbi Antalyalıyız" diye...
Yenildik işte endüstriyel futbola. Tribün kültürüne karşı, yaşasın endüstriyel futbol..!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Küfür ve hakaret içeren yorumlarınızın yayınlanmayacağını hatırlatır, yorumlarınızı paylaşarak blogumuzu zenginleştirdiğiniz için teşekkür ederiz.