Kaybedilen puanlar sonrasında bu sezona ilişkin umutlar gibi bu durumu anlatabilecek cümleler de bir bir azalıyor. Sorun nerede, bu sorun nasıl çözülecek, ne zaman düzlüğe çıkacağız ve benzeri sorulara verilebilecek yanıtlar giderek "Hiç bilmiyorum ki." noktasında düğümlenip kalıyor.
Trabzonspor maçı bunun en net örneklerinden bir tanesi... Sahaya bakıyorsunuz ilk yarıda golü yediğimiz son bölüme kadar oyunu tamamen kontrol altında tutan ve rakibine göz açtırmayan bir takım var. Sanki sancılı bir sezon geçirmiyormuş gibi, sanki deplasmanda oynamıyormuş gibi... Herkes büyük bir heyecanla şeytanın bacağının kırılacağı o anı, o golü bekliyor ama skor tabelasını değiştiren taraf ne yazık ki gerçekleştirebildiği ilk atakta golü bulan rakip takım oluyor.
Şimdi bu kontrollü oyun bölümünü övgü mahiyetinde yazdığım sanılmasın. Demek istediğim şudur ki: Oyunun önemli bir kısmını böylesi kontrol altında tutabildiğimiz bir maçtan bile 3-0'lık mağlubiyet ile ayrılıyorsak hangi maçı kazanacağız? Bu sorunun yanıtını yukarıda ifade ettiğim şekliyle vereyim: Hiç bilmiyorum ki...
Bu noktada peki suçlu kim diye bakarsak ben ne tek başına Leonardo'yu ne takımı ne de başka bir ismi suçlayabiliyorum. Parça parça bakınca gözle görülür bir sorun göremiyorum çünkü ama nedense bu parçalardan bir bütün oluşturmak konusunda ciddi bir sıkıntı yaşıyoruz.
Kamuoyunda artık iyiden iyiye yükselmeye başlayan sesin ardından hafta içi yönetimin aldığı kararla Leonardo ile yollar ayrıldı. Sezonun bundan sonraki kısmında nasıl devam edilir? Cevabım yine aynı: Hiç bilmiyorum ki... Çünkü bence kadroda -şu ana kadar yıldızlıklarını göremesek de- bu kadar yabancı yıldız isim varken yerli hoca yerine yabancı hoca daha iyi otorite kurabilecektir. Ancak Leonardo örneğinde de gördük yabancı hocaların Türkiye'ye uyum sağlayabilmeleri çok da kolay olmuyor.
Benim kanaatimce bu açmazdan ya daha önce Süper Lig tecrübesi olan bir yabancı hoca ile ya da -daha etkili olacağını düşündüğüm bir alternatif olarak- Eto'o üzerine kurulacak uzun vadeli bir planlama ile çıkabiliriz. Çünkü yerli hocalarda gerçekten şöyle içime sine sine adını sayabileceğim isim bir anda aklıma bile gelmiyor. Kısacası önümüzdeki günler Antalyasporumuz için ne getirecek hiç bilmiyorum.
Ancak tüm bu olumsuzluklara ve belirsizliklere rağmen ben hala umutsuz değilim. Bu takımın öyle veya böyle düzlüğe çıkacağını, sezonun sonuna geldiğimizde sezon öncesi beklentilerimiz gerçekleşmese de korku dolu son haftaların yerine "Neyse ki..." diyeceğimiz haftaları göreceğimizi düşünüyorum. Bu anlamda bir an önce ligin ilk yarısını tamamlayarak ligin ikinci yarısı için hazırlıkları tamamlamamız gerekiyor.
Bu yolda ikinci yarı öncesi moralleri bir parça yerine getirebilmesi için de galibiyetlere... O yüzden bugünkü Gençlerbirliği maçında vurduğun gol olsun Antalyasporum, üzerimizdeki bu kara bulutları bir an önce dağıtalım inşallah.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Küfür ve hakaret içeren yorumlarınızın yayınlanmayacağını hatırlatır, yorumlarınızı paylaşarak blogumuzu zenginleştirdiğiniz için teşekkür ederiz.