Osmanlıspor karşılaşmasında öyle bir maç izledik ki bundan değil 3-5 sene önce 3-5 ay önce söyleseler bile inanamayacağımız türden... Sezon öncesinde gerçekleşen transferler bir bir takıma dahil olurken en sonunda bu maçta Menez'i izleme fırsatını da yakaladık. Böylece topu bir Menez'in ayağında gördük, bir Eto'o'nun, bir Nasri'nin derken sahadaki bu tabloya inanmak da pek kolay olmadı.
Gerçekten de kadro olarak iddialı bir noktaya geldik. Daha önceki maçlarda Rıza Hoca'yı eleştirirken ara ara "Ya bu adamlar sahaya hocasız çıksın, vallahi billahi daha iyi futbol izleriz." diyordum. Takıma olan güven seviyemiz bu noktada, tabii takımdan yana beklentilerimiz de...
Ancak şunu da atlamayalım ki futbolda kazanmak için sadece isimler yetmez. Öyle olsa her zaman güçlü takım zayıf takımı yener geçerdi. O zaman kazanmak için ne gerek? Kazanmak için her şeyden önce kafada istemek, sonrasında sahada koşup ter akıtmak gerek. İsim dediğimiz şeyler bunlarla birlikte bir anlam ifade eder.
Bu maçta da bunu gördük işte. İyi isimlerden kurulu bir takım iyi bir mücadele sergiledi ve 3 puanı koparıp aldı. Bunu yaparken de 90 dakikanın tek bir saniyesinde bile tribünde oturan bizlere "Acaba?" dedirtmedi sahadaki takım, bizleri bir an bile galibiyetten yana kuşkuya düşürmediler.
Neden mi? Çünkü herkes sahaya kazanmak için çıkmıştı. Öyle "Şu maçta 1 puan iyidir.", "İlk maçlar geçince düzen oturur." vs. gibi zihin bulanıklıkları olmadan sadece kazanmak için sahaya çıkmış bir takım izledik. Bunu yapabilecek gücümüz de zaten var.
Şimdiye kadar güzel cümleler kurdum ama bir maçla gaza geldiğimiz de düşünülmesin. Katetmemiz gereken daha çok yol var. Çünkü bu galibiyet bu sezon attığımız ilk adımımız ama biz koşmak istiyoruz. Bundan sonra durmadan... Ta ki bu yarışı en ön sıralarda ve hatta en önde takip edene kadar...
Bunun için de bugün yeni hocamız Leonardo Araujo yönetiminde çıkacağımız ilk maç olan deplasmandaki Sivasspor maçından da 3 puanla dönüp milli maç arasına takımın moralini yükselterek girmek ilk hedefimiz olmalı. Bu milli maç arası ile birlikte de takımı sıfırdan kurgulamak gerek. Çünkü Rıza Hoca'nın bu noktada da otorite kurup pek bir rol üstlendiğini zannetmiyorum.
Peki, nedir bu sıfırdan kurgu ile kastettiğim? Öncelikle takım içindeki roller en iyi şekilde belirlenerek takım içi denge kurulmalı ve uzun vadede de bu dengeyi korumaya yönelik önlemler alınmalı. Ardından takım olarak nerede olmayı hedeflediğimiz her bir oyuncunun aklına net bir şekilde kazınmalı. İsim her ne olursa olsun, bu hedeften sapmaya sebep olacak herhangi bir ismin yaptırıma maruz kalacağını konusunda gerekli uyarılar şimdiden yapılmalı. Son olarak da bu yeni dönemle birlikte yıldız isim diye bahsettiğimiz oyunculardan saha içinde değil saha dışında da faydalanmanın yolları bulunmalı. Genç yeteneklerimizin gelişimlerinde bu yıldız isimlerin mutlaka bir rolü olmalı.
Tüm bunları sağlayabilirsek inanıyorum ki bugün izlerken inanamadığımız bu takım bizlere üzerinden günler, haftalar, aylar, yıllar geçse de inanmakta hala zorluk çekeceğimiz başarıları getirecektir.