Diğer etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Diğer etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Nisan 2017

Hayır!

Türkiye saatler sonra sandığa gidecek. Her seçim öncesinde bir klişe olarak söylenilen "tarihimizin en önemli seçimi" ifadesi belki de en çok bu referandumda anlam ifade edecek. Lafı çok uzatmadan görüşümüzü açıklayayım, 07harfli Blog olarak biz hayır diyoruz.

Nedenlerimizi bir bir sıralamak yerine sadece bir tanesini söyleyelim: Bu konuda bir paylaşım yapıp yapmama konusunda az ya da çok bir endişe/korku duyuyoruz.

Sizce bu normal mi? Bizce değil. Dolayısıyla biz düşüncelerimizi herhangi bir endişe/korku duymadan özgürce ifade edebildiğimiz, birlikte üretip ürettiklerimizi hakça paylaşabildiğimiz, barış ve huzur içinde yaşayabildiğimiz bir Türkiye Cumhuriyeti hayali taşıyoruz.

Bu yüzden savunucularının bile tüm referandum süreci boyunca maddelerin içeriğini açıklamak yerine karşıt görüşleri hedef alarak destek aradığı bu pakete hayır diyoruz. Tüm yetkilerin tekelde toplanmasına, buna rağmen denetim mekanizmalarının zayıflatılmasına, daha fazla demokrasi derken darbe anayasasının anti-demokratik uygulamalarına dokunmayan bu pakete hayır diyoruz.

Sizleri de hayırları çoğaltmaya davet ediyoruz ama her şeyden önce görüşü her ne olursa olsun herkesi sandığa gidip oy kullanmaya davet ediyoruz.

Saygı ve sevgiyle.

13 Şubat 2017

Nerde Kalmıştık?

Hafızam beni yanıltmıyormuş. Bizim bu başlıklı bir yazımız daha varmış, ama ne diyelim ki? Günde ortalama 2 yazı yayınlayan 07harfli blog, iki yıldır yazmıyor...

Blog amaçlarımızdan biri olan arşiv oluşturma işine ara verdik. Yeni stadımızla ilgili bir tane yazı, görsel yok. Dünya yıldızı Samuel Eto'o adı hiç geçmedi. Bu nasıl arşiv?

Elbette bu uzak kalmada, passoligin payı büyük. Passolig herşeyden soğuttu bizi. E ne yalan söyleyelim düşündüğümüz gibi iş güç dolayısıyla amatör branşları da takip edemedik. 

Özgün ile konuştuk, "bilader hadi" dedik. Yazacak çok şey var. Yeni başkan, yeni stat, Samuel Eto'o, yapılan deplasmanlar... Bu liste uzar gider. Öğrencilikteki gibi aktif olamayacağımız aşikar, ama ara ara bakın siz yine de bloga. İnanın çok özledik yazmayı.

Çok yaşa Antalyaspor...


18 Temmuz 2015

İyi Bayramlar

Arife günü akşam Özgün ile buluşabildik sonunda. Laf dönüp dolaşıp bloga geldi. Abi niye yazmıyoruz...? 

Buna verilecek aslında çok fazla cevabımız var ancak hepsi boş bahanelerden öteye gidemez. Ancak bu kadar güzel gittiğine inandığımız, bunca emeğimiz olduğu bir mecrayı da bu kadar sessiz bırakmak içimizi acıtıyor. 

Sabah da bir iki video izledim, kitaplıkta çıkardığımız fanzini aldım tekrar tekrar okudum. Bari dedim büyük Antalyaspor taraftarının bayramını blogdan tebrik edeyim.

Camiamızın, tribünümüzün, tüm branşlardaki sporcularımızın, kendini Antalyalı hisseden herkesin Ramazan Bayramı'nı en içten dileklerimle kutlarım.

Antalya kadar güzel günlere inşallah... 



11 Mart 2014

Berkin Elvan Yaşıyor

Sabah uyandığımda yine twittera baktım. Oradan aldım acı haberi, yataktan kalkasım gelmedi. Ama kalkmalıydım, Berkin'in uyanamadığı hergün kalkmaktan nasıl utanıyorsam, bugün daha da dirençli kalkmam gerekiyordu.

Bugün Berkin öldürüldü. Neredeyse bir senedir komada olan kardeşimizin bugün öldürüldüğü haberi geldi. Masum bir eylemi, polis şiddeti ile tüm ülkeye yayılmasına sebep olanlar öldürdü kardeşimizi. İtiraf da etti aslında onu öldürenler. Kahraman polisleri ile övünerek.

Onlar hırsızlık yapan oğulları için binlerce polisin yerini değiştirdi ancak, bizim gibi milyonlar şuan için devlet emriyle öldürülen 15 yaşındaki kardeşimiz için sokaklardayız. 

Berkin Elvan ve diğer Gezi direnişi şehitlerimiz bizimle beraber sokaklarda. 






01 Mart 2014

Konyaaltı Sahili Büfeleri ve Antalyaspor

Ülkemizde tüm spor kulüplerine tahsis edilmiş, bu kulüplerin gelir elde etmesine yaramış ticari alanlar vardır. Antalya'da Antalyaspor'un birkaç bilboard hariç bir otoparkı bile yok.

Antalyaspor kulübü yaklaşan seçimlerden önce belediye başkanları adaylarına açık açık, Antalyaspor'u vaatlerinizde en üst seviyede tutun demeye başladı. Antalyaspor bu şehrin Türkiye'ye açılan en büyük kuruluşlarından bir tanesidir. Hiçbir sanayi kuruluşunun, hiçbir otelin yapmadığı reklamı Antalyaspor başarılı futboluyla yapabilir. Şehrimizin zenginliği olan oteller, sanayi kuruluşları nerede vergi ödüyor bunlar araştırılırsa daha açıklayacı olabilir bu dediğim. Günümüzde futbolun insanlar üzerindeki etkisi malumken, Antalyaspor'u denli yok sayacak hiçbir başkan adayı, Antalya sorunlarını ciddi anlamda eğilen bir başkan olamayacaktır.

Geçen hafta Antalyaspor basın bildirisi yolu ile, Konyaaltı sahilinde bulunan büfeler için hak talebinde bulundu. Bu büfeler -parti ayırt etmeksizin- belediyeye yakın olan kişilere gidecekse eğer biz bunun karşısında dururuz. Böyle bir durum olacaksa da bu Antalya halkının takımı olan Antalyaspor'dan yana olmalıdır. Çünkü Antalyaspor'un başarısı da, kazancı da Antalya'nındır.



Antalya'nın aşırı göç alışından şikayetçiyiz, bu gelen insanları da Antalyalılaştıramadığımızdan müzdaribiz. Bu insanları birleştirecek bir payda bulmalıyız. Bunun da en kolay yolu Antalyaspor tribünleridir. İnsanlar Antalyaspor'un gollerini beraber kutlamaya başladıkça, birşeyler paylaşmaya başlarlar. Bunun için de Antalyaspor'un başarılı olması gerekir. Bunun yolu da ne yazık ki günümüzde paradan geçmektedir.

Eğer Antalya belediye başkan adayları Antalya'yı gerçekten düşünüyorsa, bu çağrıya kulak vermelilerdir. Antalyaspor, Antalya'nın en büyük değerlerindendir, bunu inkar eden de Antalya'yı tanımıyordur. 





13 Ocak 2014

Phaselis'e Kıymayın Efendiler

Antalya'nın en övündüğümüz özelliği tarihi ve muhteşem doğasıdır herhalde. Bunların başında da özellikle Antik Çağlar'dan kalma kalıntılar kalmaktadır. Olympos, Çıralı, Side ve Phaselis bunların başında gelir.

Bu yaz Çıralı'ya gittiğimde, Olympos'a tesis yapılacağı konuşuluyordu ve bununla ilgili kimsenin bir fikri yoktu. Son günlerde Phaselis hakkında da Rixos grubuna alan tahsis edildiği söylentileri dolaşıyor. 

Antalya'ya bir gram yararı olmamış bir grubun, Antalya üzerinden hayal edemeyeceğimiz paralar kazanması artık sizi de rahatsız etmiyor mu? Dünya'da herkesin imrenerek baktığı güzellikteki bir Antik Kent üzerine bir beton yığını ve herşey dahil sistem bir tatil köyünün gelecek olması sizi hiç rahatsız etmiyor mu? Binlerce yıllık mirasın bir gruba trilyonlar kazandıracak bir tesis haline getirilmesi ve bu tarihin yok olması sizi hiç rahatsız etmiyor mu?

Phaselis ile başlayıp, Olympos'la, Çıralı'yla devam edecektir bu yozlaşma. Bir süre sonra Side büyük bir alışveriş merkezine dönecektir, kimbilir belki Kaleiçi bile tatil köyü olur oraya da giremeyiz.

Ses ver Antalyalı, Tanrı'nın Esirgediği Phaselis'i yedirecek misin?

 
 




 

19 Eylül 2013

Büyük Antalyaspor Derneği

Antalyaspor'u sadece tribün içinde değil de şehir bazında destekleyen yani Antalyaspor sempatisini artırmaya çalışan bir topluluk hayalim vardı hep. Benim ve arkadaş grubumun Antalya'ya ve Antalyaspor'u tekrar sevdirmek misyonunu ilk amaç olarak belirleyen bir dernek sonunda açıldı Antalya'da.

Kurulan bu dernek bir tribün oluşumu değil. Bir tribün grubu ile bağlantısı da yok. Kapısı "Ben sadece Antalyasporluyum." diyen herkese açık. 07 Gençlik veya Grup 1966 üyesi, maraton münferiti, kapalı müdavimi, yani Antalyaspor için bir taşı yerinden oynatmaya niyetli herkesin yeri var bu dernekte.

Dernek ilk ciddi toplantını dün akşam yaptı. Çıkan sonuç beklenildiği gibi tek amaç Antalyaspor. Benim bildiğim derneğin ilk fikirleri, kimsesiz çocuklara bir ziyaret, yaşlılara ziyaret, kış yaklaşırken sokak çocuklarını giydirme, bizim de 07harfli Blog olarak fikir olarak öne sunduğumuz ve kabul edilen Antalya esnaflarına Antalyasporla ilgili küçük ürünler bırakmak, Antalyaspor Store'dan toplu alışveriş günleri ve bunu gibi arttırılabilecek örnekler.

Dernek açıldı. El artık taşın altına sokuldu. Şimdi derneği kuranlar "ben Antalyasporluyum diyen Antalyaspor'un yararına şöyle bir fikrim var" diyen herkesi Zerdalilik Muhtarlığının yanındaki lokalde Büyük Antalyaspor Derneği'ne bekliyor. 

Dernek Büyük Antalyaspor Camiası'na hayırlı olsun.


 

28 Temmuz 2013

Camiayı Karıştırma Planı Aynen Devam

Geçen ayın sonunda Ne Değiştir Haberci Duymuş? başlıklı bir yazı yazmıştık. Aslında nelerin değiştiğini hepimiz çok iyi biliyorduk ama bir de biz soralım istedik. Malum şahıs; Antalyaspor kulübünü, taraftarını karıştırdığı yetmezmiş gibi bir de şimdi futbolculara el attı. Lokman Gör yanlış bir kararla gönderildi. Bununla ilgili de söyleyeceklerimiz olacak elbette, ancak bugüne Ergün Teber'in sitem tweetleri damga vurdu.

Lokman'la ilgili tweetleri attığı gün bilgisayar başında idim ben de. Tweetlerinde özetle anlatmak istediği Lokman'ın Ankaraspor'da mutlu olmasının isteği ve kimsenin yerinin garanti olmadığıydı. Hatta yazdığı bu dünyada her şeyin geçici olduğu, tek gerçeğin herkesin bir gün ölecek olduğuydu. Ancak malum şahsın içinde nasıl bir ortalığı karıştırma isteği var ise bunu Ergün Teber'in gidecek olması şeklinde yorumlamış. Yorumunu kendi içine sakladığı yetmezmiş gibi üstüne bir de bunu haber(!) yapmış. Neyse ki bizim 2 senedir söylediklerimizi Ergün Teber de görmüş ve bu konu ile ilgili açıklamasını yaptı.

Ey Murat Duymuş unutma bir fırtına çıkarsa bu fırtınanın kimi önüne katacağı belli olmaz. Kaos herkesi yer yutar.





 

15 Temmuz 2013

Cenk Akyol Yalnız Değildir

Gezi Parkı için başlayan direniş devamında tam anlamıyla bir temel hak ve özgürlükler mücadelesine dönüştü. Bu mücadelede çok can aramızdan ayrıldı, çok can yaralandı. Oysa sadece sokağın sesine kulak vererek tek bir cana bile zarar gelmeden bu iş çözümlenebilirdi. Ancak iktidarın kibri buna engel oldu.

İnsanları sokağa çıkmaya iten nedenlerden birisi de zaten iktidarın bu kibriydi. Bu kibir kendi gibi olmayanı sadece ötekileştirmiyor, aynı zamanda da kendine benzetmek için türlü dayatmaları da her geçen gün hayatımıza sokuyordu. Muhalif her sesi kendi deyimi ile "bertaraf" etmek için amansızca saldırıyordu. İnsanlar sokaklarda bu kibre karşı direnirken iktidarın bu direnişten hiçbir ders çıkaramadığı son günlerde gündeme gelen bir olay ile bir kez daha kanıtlanmış oldu. Bu olay direnişi haber yapmayan NTV'ye konuşmayı reddeden Cenk Akyol'un milli takıma alınmamasıydı.


Bazı yorumlarda Cenk Akyol olayını reklam olarak yorumlayanlar oluyor ama biraz düşünelim. 19 yaşından beri milli takım forması giyen, bu sezonu şampiyon tamamlayan takımın kadrosunda yer alan bir oyuncunun reklama ihtiyacı var mıdır? Kaldı ki reklama ihtiyacı var diyorsanız bile bunu iktidar ve yandaşlarından yana tavır alarak mı yapmak daha kolay, yoksa kendisine sevgilerinden başka verebileceği çok fazla bir şeyi olmayan halktan yana tavır alarak yapmak mı? Bu sorumuzun yanıtını verirken Gezi direnişçilere hakaret eden Rıza Kayaalp'in yükselişi(!) de bizden size bir hatırlatma olsun.

Cenk Akyol yaptığı açıklama ile olayı zaten tüm açıklığıyla ifade etmiş. Dolayısıyla sözü daha fazla uzatmadan biz de kendisini bu cesur duruşu sebebiyle alkışlıyor, onun yanında olduğumuzu ifade ediyor ve Cenk Akyol'un konuya ilişkin yaptığı açıklamayı daha fazla insana ulaşması için sizlerle paylaşıyoruz.


KAMUOYUNA AÇIKLAMA

Son bir haftadır kamuoyunun gözleri önünde yaşanan sürecin içerisinde olmak benim için yeteri kadar üzüntü vericiydi. Keşke bu olayların hiçbiri yaşanmamış olsaydı... Ama madem yaşandı tüm gerçekleri bir de benim cephemden öğrenmenizde fayda var.

19 yaşımdan bu yana Türkiye Basketbol Milli Takımı'nın formasını büyük bir gururla taşıdım. Bu formayı taşıyan her sporcu gibi ben de milli takımımızın bir sporcusu olmayı diğer her türlü değerin üzerinde tuttum, tutuyorum. Nitekim bu yılın mayıs ayında Akdeniz Oyunları öncesi açıklanan 33 kişilik milli takım kadrosuna yeniden seçilmiş olmaktan da onur duydum. Ama şampiyon olup uzun bir final serisi oynayınca Galatasaray ve Banvit takımlarında oynayan diğer milli oyuncular gibi ben de nihai kadroda yer alamadım.

Bu arada Galatasaray Spor Kulübü'nün 23 yıl aradan sonra şampiyonluğu kazandığı final serisinin son maçında bildiğiniz olay yaşandı. Tüm Türkiye'nin üzüntüyle takip ettiği Gezi Parkı olayları sırasında sessiz kalan bir televizyon kanalına kendi özgür irademle konuşmama hakkımı kullandım. Konuşmak kadar bazen konuşmamak da demokratik bir tepkidir, saygısızlık değildir.

Ve son olarak milli takım kadrosuna alınmamam konusuna gelirsek... Kadro açıklanmadan bir hafta önce teknik ekipten Ertuğrul Erdoğan ile yüz yüze, Nihat İziç'le de telefonda konuşmam oldu. Benim kesinlikle kadroda olduğumu hatta bu sezon oynadığım basketbolun Avrupa Şampiyonası boyunca da sürmesi gerektiğini söylediler.

Kadro bir hafta sonra açıklandı. Yoktum. Nihat İziç'e telefonla ulaştım. "Ne oldu da kadroda yokum?" diye sordum. Bana sadece "Devlet" dedi. Ardından da "Senin kadroda olmayacağını öğrenince Tanjeviç de rahatladı." cümlesini kurdu.

Ama ben bir sporcu olarak "Devlet" seçeneğine inanmıyorum, inanmak istemiyorum. Çünkü düşüncemiz ne olursa olsun hepimiz aynı bayrak adına mücadele ediyoruz. Nitekim Sayın Bakan Suat Kılıç da attığı tweet ile benim düşüncemi doğruladı. Devlet milli takım seçimlerine karışmazdı. Nihat İziç'in "devlet" derken neyi kastettiğini kendinin izah etmesini bekliyorum.

Benim açımdan milli takım kadrolarının seçimi sportif ve teknik gerekçelerle milli takım teknik ekibince yapılır. Ben de kararlarına saygı duyarım. Ancak spor hayatımın en verimli döneminde kadroya niçin alınmadığımı bir yandan siyasi faktörlere, diğer yandan dedikodu düzeyindeki "İstediğimi yapmadı." biçimindeki izahlara dayandıran bir Milli takım teknik kadrosuna saygı duymam mümkün değildir. Benim Türk milli takımının formasına onlardan çok daha fazla değer verdiğimin bilinmesini isterim.

Değerlendirmeyi tüm spor kamuoyunun en iyi şekilde yapacağına eminim.

Saygılarımla

Cenk Akyol





 

11 Haziran 2013

Diren Türkiye

07harfli Blog bir siyaset blogu değil. Ancak “İki Antalyaspor sevdalısının naçizane blogu...” olarak nitelendirdiğimiz 07harfli Blog'u var eden o iki Antalyaspor sevdalısı olarak hiçbir zaman toplumsal olaylara duyarlılıklarını yitirmiş insanlar olmadık. Hayatı sadece nefes alıp vermekten ibaret görmüyor, hayatın ilk nefesten son nefese dek verilen bir mücadele olduğuna inanıyoruz. Bu mücadelenin adı bugünlerde özgürlük...

Öyle bir ülke düşünün ki demokratik taleplerinizi dile getirmek için bir eyleme giderken yanınıza almanız gereken ilk şey gaz maskesi oluyor. Tabii gözlerinizin yanmasını önlemek için yanınıza deniz gözlüğü de alırsanız iyi edersiniz. Böyle bir ülkede tüm bu olanları görmezden gelip neyi savunabilirsiniz ki?

Öncelikli olarak savunmanız gereken şey özgürlüktür. Kendi özgürlüğünüz, sevdiklerinizin özgürlüğü ve hatta sevmediklerinizin özgürlüğü... İşte bu özgürlük mücadelesi için olayların başladığı ilk günden itibaren biz meydanlardayız. Meydanlarda olmaya da devam edeceğiz.

Meydanlarda olduğumuz süre boyunca genel anlamıyla gördüğümüz aslında çok farklı dünya görüşlerine sahip olmalarına rağmen sadece özgürlük taleplerini haykırmak için bir araya gelmiş bir halk kitlesiydi. Ancak halkın bu özgürlük talebine karşılık polis şiddeti de hiçbir zaman eksik olmadı.

Bizlerin tribünlerden aşina olduğumuz bu polis şiddeti artık hayatımızın her alanında karşımıza çıkıyor. Bu polis şiddetine, bu şiddetin arkasındaki esas güç olan iktidar sahiplerinin hayatlarımızı şekillendirmeye yönelik çabalarına dur demenin artık zamanı gelmişti. Bu amaçla meydanlardaydık ve iktidar kanadının açıklamaları, ortaya attığı yalanlar ile doğru olanı yaptığımızdan her geçen gün daha da emin oluyoruz.

Tüm bunlar yaşanırken yazmak için söz verdiğimiz yazıları aksattığımızın farkındayız. Bu ara fırsat buldukça bu yazıları sizlerle paylaşmaya başlayacağız. Bu gecikme için takipçilerimizden af diliyoruz. Ancak ülkenin içerisinde bulunduğu durum düşünüldüğünde yukarıda açıklamaya çalıştığımız mazaretimizin bizleri affettireceğini düşünüyor, sizleri saygı ve sevgiyle selamlıyoruz.

Diren Türkiye!





 

31 Mayıs 2013

Tek Gerçek Antalyaspor'dur

Geçtiğimiz gün yaşanan istifaların ardından antalyasporum.com bir açıklama yayınlamış, söz konusu açıklama şöyle:

"Başkanımız Hasan Akıncıoğlu ve Teknik Direktörümüz Mehmet Özdilek'e "Kalın, devam edin." demek onlara yapılan en büyük kötülüktür.

Bu kişiler kendi kariyerlerini düşünmeden 5 yıldır yokluklar içinde Antalyaspor'u ligde kalıcı yapıp ekonomik olarak düzlüğe çıkarmışlardır. Artık Antalyaspor sevdalısı farklı kişilerin gelip bu yükü, sorumluluğu almaları gerekmektedir.

Başkanımız Hasan Akıncıoğlu ve Teknik Direktörümüz Mehmet Özdilek, mevcut şartlardan daha iyisini hak etmektedirler. O yüzden kalın, yokluklar içinde kulübü yönetin, bunu da beğenmeyenler olsun, siz yıpranın, yorulun, emek harcayın, zaman harcayın, kendi kariyerlerinizi hiçe sayın demek büyük haksızlıktır.

antalyasporum.com olarak kulübün bulunduğu şartları bilerek küme düşsek dahi Başkanımız Hasan Akıncıoğlu ve Teknik Direktörümüz Mehmet Özdilek ile yola planlı ve programlı devam edilmeli diye yıllardır dile getiriyoruz. Şu anda 5 yıldır büyük fedakarlık yapan bu iki değerli isme ise yokluklar içinde kalın deme lüksümüz yok."

"Mevcut şartlar" diyerek kastettiğiniz nedir?

Bugüne kadar yaptığınız haberleri şöyle bir düşünüp sıralıyoruz ve ortaya kabaca şöyle bir sonuç çıkıyor:

- Kulübün ekonomik anlamda tüm borçları ödenmiş, istikrarı sağlanmış ve hiçbir sıkıntısı yoktu;
- kurumsal açıdan Antalyaspor büyük bir profesyonellik ile yönetilmesi neticesinde artık örnek bir kulüp olmuştu;
- başarı deseniz sakatlıklar, hakem hataları ve türlü şansızlıklar olmasa bu sezon "tarihin en iyi sezonu" olacaktı;
- taraftar deseniz sezon başında kombine rekorları kırılmış, sezon içerisinde de hasılat rekorları kırılmıştı;
- takım deseniz Antalyaspor yükselen bir değer olarak her futbolcunun gelmek için can attığı bir kulüp olmuştu.

Bu maddeler gibi daha birçok madde sayabiliriz aslında ama sizin yaptığınız haberlere göre Antalyaspor'da her şeyin güllük gülistanlık olduğunu göstermek için yukarıda saydığımız kadarı bile yeterli olacaktır diye düşünüyoruz. Sorumuz da şu: Madem Antalyaspor'da her şey güllük gülistanlık ise "mevcut şartlar" diyerek kastettiğiniz nedir?

Bu "mevcut şartlar" taraftarın Akıncıoğlu ve Özdilek'e yönelttiği eleştiriler zaten olamaz. Çünkü yine sizin yaptığınız haberlere göre Akıncıoğlu ve Özdilek'i eleştirenler Antalyaspor'u kendi çıkarları için kullanmak isteyen belli bir azınlıktı ve bu azınlığa rağmen "gerçek Antalyasporlu" kişiler ise Akıncıoğlu ve Özdilek'in arkasında durmaya devam ediyordu. Bu yüzden "mevcut şartlar" diyerek kastettiğiniz bu da olamaz.

Gerçekten merak etmekteyiz. Dün güllük gülistanlık tablolar çizmeye çalışıp duran sizi bugün bu kısacık açıklamada iki kez "...yokluklar içinde kulübü yönetin..." gibi ifadeler kullanmaya iten ve arkasına sığındığınız bu "mevcut şartlar" nedir diye? Kaldı ki her ne şart altında olursa olsun Antalyaspor'da başkan veya teknik direktör olmak büyük bir onur olduğunu unutmamak gerekir. Bu onurun kıymeti de her an bilinmelidir.

Hiç kimse Antalyaspor'dan daha büyük değildir!

Akıncıoğlu ve Özdilek'in "mevcut şartlar"dan daha iyisini hak ettiğini yazmışsınız, hızınızı alamayıp onlara kalın deme lüksümüzün olmadığını yazmışsınız. "Mevcut şartlar" konusunda şimdilik yeterli soruyu sorduk, "mevcut şartların daha iyisi" size kalsın. Ancak bu sefer de "lüks" kelimesine takıldık.

Kimseye kal demek gibi bir derdimiz yok ama sizin yazdığınız haberlere göre bu 5 yılda Antalyaspor çok büyük kurumsal değer kazandı ama bu Antalyaspor için Mehmet Özdilek'e kal demek "lüks" mü oluyor? kelimesini pek anlamadık. Mehmet Özdilek'e kal demek gibi bir derdimiz zaten yok ama Mehmet Özdilek, Antalyaspor için lüks müdür? Türk Dil Kurumu sözlüğünde "lüks" sözcüğünün karşısında yazan kelimeler: şatafatlı, aşırı, fazla... Teknik direktörlük kariyerine baktığımızda milli takımdaki rezalet ile dibe vuran, Antalyaspor'daki 5 sezon dışında teknik direktörlük tecrübesi neredeyse bulunmayan Mehmet Özdilek hangi ara Antalyaspor'a fazla gelir oldu?

Birilerine yaranmak uğruna Antalyaspor'u bu şekilde küçük düşürmekten siz utanmıyorsanız bile biz sizin adınıza utanıyoruz. Tam bu noktada şunları hatırlatmamızda da fayda var sanırım. Kişiler gelir geçer, Antalyaspor ise baki kalır. Dolayısıyla aslolan da her zaman her şeyin en iyisini hak eden de sadece Antalyaspor'dur. Kimse Antalyaspor'dan daha büyük değildir. Antalyaspor'u karşılıksız seven bizler için değil Özdilek, feriştahı gelse bu böyledir.

Antalyaspor için emek ve zaman harcamanın nesi garip?

Yazının şu bölümü de hayli ilginç: "...siz yıpranın, yorulun, emek harcayın, zaman harcayın, kendi kariyerlerinizi hiçe sayın..."

Yıpranmak mı? Tek bir deplasmana gidebilmek uğruna bir haftayı sadece kuru ekmekle geçiren Antalyasporlu üniversite öğrencisi yıpranmıyor ama Antalyaspor'dan kim bilir kaç lira maaş alan Mehmet Özdilek yıpranıyor, öyle mi? Maç günleri patronundan izin almak için bin takla atan Antalyasporlu emekçi yıpranmıyor ama Antalyaspor sayesinde daha fazla itibar ve prestij kazanan Hasan Akıncıoğlu yıpranıyor, öyle mi? Ne diyelim ki? Yüreğimiz burkuldu vallahi.

Bir de "kendi kariyerlerinizi hiçe sayma" meselesi var tabii. Örneğin Mehmet Özdilek, Antalyaspor teknik direktörlüğünü yaparak hangi kariyerini hiçe sayıyor? Zahmet olmazsa bize açıklayabilir misiniz? Beşiktaş'a tüzük yazma kariyerini mi hiçe sayıyor?

Gelelim söz konusu açıklamanın saçmalıkta zirve yaptığı kısma: "...emek harcayın, zaman harcayın..." Bu kısım hakkında söyleyeceklerimizi çok uzatmayacağız. Sadece soruyoruz: Antalyaspor için emek ve zaman harcamanın nesi garip Allah aşkına? Antalyaspor için emek harcamak kendisine zor gelen veya Antalyaspor için zaman harcamaktan şikayetçi olan varsa buyursunlar ve yolları açık olsun.

Bizler Antalya aşığı ve Antalyaspor sevdalısı olarak bu arma için harcadığımız her emekten her saniyeden sadece şeref duyarız ve bu armayı her şeyden üstün tutarız. Bizim gibi düşünen tüm renktaşlarımıza selam olsun.







 

25 Mayıs 2013

Süper Lig'in Sol Ayağı Lamine Diarra

Tribündergi'de denk geldiğim Star kaynaklı habere göre Fstats, futbolcuların bu sezonki Süper Lig performanslarına göre 2012-2013 sezonunun kusursuz futbolcusunu oluşturmuş.

Bu kusursuz futbolcunun sol ayağını oluşturan isim ise Antalyasporlu Lamine Diarra... Süper Lig'de bu sezon toplam 13 golü bulunan Diarra, bu 13 golün 9'unu sol ayağıyla atmış ve Süper Lig'in sol ayakla en çok gol atan ismi olmayı başarmış.





 

Bir Meşale de Sen Yak!

Bu etkinliğin ilki geçtiğimiz sezon içerisinde takıma destek vermek ve takımı motive etmek amacıyla gerçekleştirilmişti. Antalyasporlu taraftarlar Cumhuriyet Meydanı'ndan başlayıp Antalyaspor Tesisleri'nde son bulan yaklaşık 4 kilometrelik bir güzergahı bayraklar, besteler, meşaleler eşliğinde coşkuyla yürümüştü. Tribünlerdeki bölünmüşlük sebebiyle organize olmakta genellikle sıkıntı yaşadığımız düşünülürse bu yürüyüş oldukça başarılı bir yürüyüş olmuştu.

Şimdi bu yürüyüşü çok daha organize bir şekilde tekrarlama zamanı... 7 Temmuz pazar günü saat 19.00'da buluşuyoruz. Buluşma yeri şu an için kesinleşmedi ama şu an için yat limanı, varyant, Yalım (Falez) Park gibi öneriler şu an tartışılmakta... Eğer sizlerin de yer konusunda veya etkinlikle ilgili herhangi bir önerisi varsa yorum kısmına veya etkinliğin Facebook sayfasına yazabilirsiniz.

Bu arada geçen seferki yürüyüş ile ilgili bir konuya da değinmeden edemeyeceğim. Yürüyüşün tüm güzelliğine rağmen yönetim tarafından "Bu yürüyüş destek değil, protesto yürüyüşüydü." gibi çirkin iddialar ortaya atılmıştı. (Bu iddialara cevaben yazdığımız yazı için: http://07harfli.blogspot.com/2012/11/yuruyus-ile-ilgili-iddialar.html) 7 Temmuz'daki yürüyüşün böyle çirkin iddialara malzeme olmaması için bu yürüyüşün amacını şimdiden açıklayalım.

Mardan'da şehir merkezinden uzaklık, Akdeniz Üniversitesi'nde yanlış politikalarla kentteki Antalyasporluluk bilinci son yıllarda ciddi bir darbe aldı. Bu yürüyüşün en önemli amacı Antalya ile Antalyaspor'u bütünleştirerek kentteki Antalyasporluluk bilincini artırabilmek... Bir diğer amaç ise yeni sezon öncesinde taraftarın kaynaşmasını sağlamak, Antalyaspor camiasına moral ve motivasyon sağlayabilmektir. Bunun gibi daha birçok amaç sıralanabilir ama Antalya'nın ve Antalyaspor'un yararına olan amaçlar dışında hiçbir amaç olamaz.

Gelin siz de Antalya için, Antalyaspor için 7 Temmuz günü bu etkinlikteki yerinizi alın. Ailenizi, çocuğunuzu, eşinizi, dostunuzu, kardeşinizi, komşunuzu alıp bize katılın. Sizlerin de katılımıyla sokakları daha da yüksek sesle Antalya diye inletelim, sıcak temmuz gecesini daha da kırmızıya boyayalım. Bu çağrımız tüm Antalya aşıklarına, tüm Antalyaspor sevdalılarınadır.




Ayrıntılı bilgi edinmek ve gelişmeleri takip etmek için Facebook etkinlik sayfası:




 

19 Mayıs 2013

19 Mayıs

19 Mayıs...

Zafere giden zorlu yolda atılan ilk adım...

Zafer derken unutulmamalıdır ki hiçbir zafer bir son değildir, aksine her zafer yeni bir başlangıçtır. Dolayısıyla 19 Mayıs 1919 günü atılan ilk adım ile başlayan bu yürüyüş hiçbir zaman son bulmayacak. Her zaman ileriye, en ileriye doğru devam edecek. Gençler olarak bizler de bu yoldan hiçbir zaman ayrılmayacağız. "Yurtta barış, dünyada barış!" şiarıyla; insanca yaşamanın ve yaşatmanın onuruyla; adalet, eşitlik ve özgürlük inancıyla bu yolda yürüyeceğiz.

Bu düşüncelerle Mustafa Kemal Atatürk'ü saygı, sevgi ve özlemle anıyor; Gençlik ve Spor Bayramı'nı içtenlikle kutluyoruz.





 

17 Mayıs 2013

Vefasızlık Yalanları

Antalyaspor'un tribünlerinden yetişmiş iş adamı Hakan İrban, geçtiğimiz haftalarda Antalyaspor yönetim kuruluna girmiş ve taraftardan sorumlu yönetici olmuştu.

Hakan İrban ilk iş olarak Antalyaspor'da önde gelen taraftarları ve blog sahiplerini aradı. Destek istedi. "Yanlışları birlikte çözelim, daha iyi bir Antalyaspor için her zaman iletişime açığız, Antalyaspor hepimizin..." dedi. Konuştuğu herkes Hakan İrban'a teşekkür edip "Destekleyeceğiz." dediler.

Ancak görülen o ki vefasızlık almış başını gitmiş. Hakan İrban gibi değerli bir kişiye bile saygısızlık, vefasızlık yapılıyor olması üzüntü verici... Hakan İrban'a söylediklerini unutanlar, beraber fotoğraf çektirenler bugün Antalyaspor kulübündeki istikrarlı yapıyı bozmak için çaba sarf ediyorlar.

Amaç daha iyi bir Antalyaspor için birliktelik, çözüm değil; uzatılan eli umursamadan yakıp yıkmakmış. Yazık...

•   •   •

Geçtiğimiz hafta malum site tarafından bizlere yöneltilen suçlama böyleydi. Suçlamalarda saygısızlık ve vefasızlık gibi ithamların yanı sıra amacımızın yapmak değil yıkmak olduğu iddia edilmiş. Hal böyleyken Hakan İrban ile konuştuklarımız doğrultusunda suçlamalara karşı birkaç söz etmekte fayda görüyoruz.

Hakan İrban göreve geldikten sonra diğer birçok ismi aradığı gibi Küheylan ve beni de aradı. Bu aramanın ardından görüşlerimizi bir yazıyla sizlerle paylaşmıştık. Okumak isteyenler yazıya bu linkten ulaşabilir: http://07harfli.blogspot.com/2013/04/yeni-umut-hakan-irban.html Ancak yazıyı okumadan bile Hakan İrban'ın göreve gelişi ve bizleri araması hakkındaki görüşlerimizi yazının başlığından anlayabilirsiniz: "Yeni Umut Hakan İrban"

O günkü yazıyı bugün yazıyor olsak yine aynı satırları yazardık. Çünkü düşüncelerimizde herhangi bir değişiklik söz konusu değil ve Hakan İrban ile ilgili aynı umudu bugün de taşıyoruz. Bu düşüncelerimize rağmen suçlamalarda iddia edildiği gibi Hakan İrban'a nasıl bir "saygısızlık" ve "vefasızlık" yapmış olabiliriz?

Bu soruya bulabildiğimiz tek yanıt gördüğümüz yanlışları yazmaya devam etmemiz... Ancak Hakan İrban'ın bizden "Susun, yazmayın..." gibi bir talebi olmadı ki... Aksine bizden talebi "Antalyaspor'un sorunları hakkında konuşalım, bu sorunlara birlikte çözüm arayalım." idi. Hakan İrban'dan gelen çağrıya yönelik somut adımlarımızı 07harfli Blog olarak sezon bittikten sonra ilk fırsatta hazırlıklarımızı tamamlayarak atacağız. Yıkmak için değil, yapmak için...

Yani bizlerin Hakan İrban'la şu an hiçbir sorunumuz yok. Ancak yeri gelmişken Hakan İrban konusu üzerinden bu suçlamaları yapanlar için bir noktayı aydınlatmadan geçmeyelim: Yukarıda bahsettiğim gibi bir olayda eğer birisi bize "Gördüğünüz bir yanlışı görmezden gelin." derse biz o yanlışı yazmak için çok daha hevesleniriz. Bizim için başka türlüsü düşünülemez. Ancak kendi çıkarları uğruna son yıllardaki onlarca yanlışı görmezden gelip susanların bizim bu tavrımızı anlamasını beklemiyoruz elbette...

Yazıyı bitirmeden evvel bir de bizleri vefasızlıkla suçlayanlar için vefasızlığın tanımını yapalım. Vefasızlık; zamanında yapılan çalışmalara fotoğraflarıyla, yazılarıyla destek veren; düzenlenen etkinliklerde canla başla çalışan onlarca insana bugün "sahte Antalyasporlu" damgası vurmaya çalışmaktır. Asıl buna yazık!




 

10 Mayıs 2013

Yolculuk Mu Var Şifo?

Antalyasporlu taraftarlar arasında son birkaç gündür konuşulan bir iddia var. Bu iddiaya göre Mehmet Özdilek Antalyaspor-Orduspor maçına çıkmayacak ve transfer için yurt dışına gidecekmiş. Böyle bir olayın yaşanıp yaşanmayacağını ancak yarın öğrenebileceğiz. Bu yüzden şimdilik bu konuda kesin cümleler yazmamayı tercih ediyor ama bu iddiaların gerçekleşme olasılığını da göz ardı etmeyerek düşüncelerimizin bir kısmını sizlerle paylaşmakta fayda görüyoruz.

Bir teknik direktörün lig devam ederken bir maç günü sırf transfer için yurt dışına gitmesi kulağa pek mantıklı gelmiyor. Söz konusu Mehmet Özdilek olsa bile... Hadi bir anlığına böyle bir olayın mantıklı olduğunu varsayalım, o zaman da akla gelen ilk soru şu oluyor: Bu transfer nasıl bir transfer olmalı ki bir teknik direktörü görev yaptığı kulübün maçı varken kendi ayağına kadar getirtebilsin?

İddialara göre Özdilek'in gideceği ülkenin İngiltere olduğu söyleniyor. İngiltere'de yarın oynanacak maçlara baktığımızda iki maç var. İlki Aston Villa ile Chelsea'nin karşılaşacağı Premier Lig 37. hafta maçı, diğeri ise Manchester City ile Wigan Athletic'in karşılaşacağı FA Cup Final maçı...

Ha "Neden sadece yarın maçı olanlara bakıyorsun ki?" diyebilirsiniz. Hemen nedenimi açıklayayım. Görüşme için gidilecek olsaydı bu görüşmenin zamanını Antalyaspor-Orduspor maçına denk gelmeyecek şekilde ayarlanırdı. Kendi maçına çıkmayıp yurt dışına gidilecekse demek ki izlemek için gidilecek diye tahmin ettiğim için sadece yarın maçı olanlara bakıyorum.

Transfer olasılığı üzerine şimdilik yazabileceklerim bu kadar. Ancak bu iddia ile birlikte Antalyasporlu taraftarın aklını karıştıran bir olasılık daha var. Malum yarınki Beşiktaş-Gençlerbirliği maçı İnönü'deki son maç olacak ve bu maçın başlama saati Antalyaspor-Orduspor maçının başlama saati ile aynı... Acaba Özdilek transfer bahanesi ile Orduspor maçına çıkmayıp Beşiktaş'ın İnönü'ye veda maçına gider mi? Açıkçası bu olasılık transfer olasılığına göre akla çok daha yatkın ama şurası da kesin ki çok daha büyük bir rezalete sebep olacaktır.

Yazının en başında da belirttiğim gibi bunlar şu an için bir iddia... Dolayısıyla kimseyi bir itham altında bırakmamaya özen göstererek olasılıklar üzerine birkaç satır yazdım ki eğer Özdilek'in gerçekten böyle bir niyeti varsa taraftarın bu konudaki düşünceleri de şimdiden bilinsin diye. Ancak umalım ki yarın böyle bir olay hiç yaşanmasın.




 

20 Nisan 2013

U15'te Şampiyon Antalyaspor

Antalyaspor 15 Yaş Altı takımımız Nike Premier Cup U15 Türkiye Şampiyonası Süper Finali'nde şampiyon oldu. Söylemesi dile kolay ama bu şampiyonluğun önemini vurgulayabilmek adına öncelikle turnuva hakkında biraz bilgi vermekte fayda görüyorum.

Nike Premier Cup, 12–14 yaş arası gençlere yönelik dünyanın en büyük futbol turnuvası... Bu turnuvanın Nike Premier Cup Türkiye Şampiyonası adı altında gerçekleştirilen Türkiye ayağı ilk başta 66 ilden 111 takımın katılımıyla başlamıştı. Bu 111 takım arasından sıyrılmayı başaran 4 takım Süper Final'de mücadele etmeye hak kazandı.

19-20 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirilen Nike Premier Cup U15 Türkiye Şampiyonası Süper Final'de Antalyaspor'un yanı sıra Altay, Fenerbahçe ve Samsun Kadıköyspor yer aldı. Yarı finalde normal süresi 1-1 biten maçta penaltı atışları sonucunda 5-3'lük skorla önce Fenerbahçe engelini geçen Antalyaspor, finalde de Altay'ı 2-1'lik skorla geçerek şampiyon oldu.

Turnuvanın Türkiye ayağı böylece son buldu ama turnuva daha bitmedi. Türkiye şampiyonu olarak Antalyaspor 10-12 Mayıs 2013 tarihleri arasında Slovenya'nın Ljubljana şehrinde düzenlenecek Avrupa Şampiyonası'nda Türkiye'yi temsil edecek. Eğer Antalyaspor bu turnuvada birinci veya ikinci olmayı başarırsa Dünya Şampiyonası'na katılmaya hak kazanacak.

Yani bu başarının önemi son derece büyük... Öncelikle bu başarılarından dolayı Antalyaspor U15 takımımıza tebrikler... Umarım bu başarılarını turnuvanın yurt dışı aşamalarında da göstermeye devam ederler. Umarım bu çocukların kıymeti iyi bilinir de bu başarılarını ilerleyen yaşlarında yine Antalyaspor forması altında Süper Lig'de, Avrupa kupalarında da tekrar ederler.

Bizlere bu gururu yaşattıkları için bu başarıda emeği bulunan herkese sonsuz teşekkürler...







 

10 Nisan 2013

ICF'in Antalyaspor Duyarsızlığı

Yazıda sıkça adı geçeceği için öncelikle bilmeyenler için ICF'i tanıtalım. ICF Türk-Alman ortaklığında bir firma... ICF'in IC'si Türk ortak İbrahim Çeçen Holding; F'si ise Alman ortak Fraport... ICF, Antalya Havalimanı'nın işletmecisi... Antalya'ya gelen hemen hemen her turistten para kazanan tek şirket...

Antalya İl Kültür Turizm Müdürlüğü'nün Antalya Havalimanı gelen yolcu istatistiklerinde yer verdiği sayılarla konuşursak hava yoluyla 2011 yılında Antalya'ya 10,701,147 turist, 2012 yılında 10,491,267 turist geldi. Bu sayıların pek çok Avrupa ülkesinin nüfuslarından fazla olduğunu belirtelim ve "Varın ICF'in kazancını siz hesaplayın." diyelim.

Antalya'dan böylesine büyük paralar kazanan bir şirketin Antalyaspor'a sponsor olmasından daha doğal bir şey olamaz, değil mi? Üstelik Alman ortak Fraport bu seneye kadar Eintracht Frankurt takımına her yıl forma reklamı vererek 5 milyon euro değerinde bir destek sağlamış durumdayken böylesi bir talep çok daha doğal, değil mi?


Denk bir görüntü oluştursun diye sıklıkla futbol üzerinden Eintracht Frankfurt'a verdiği forma sponsorluğunu dile getirsek da Fraport'un spora verdiği destek bir tek bu değil. Fraport, Almanya'nın basketboldaki en üst ligi olan Beko Bundesliga'da mücadele eden Frankfurt temsilcisine 2011'den beri isim sponsorluğu yapıyor. Fraport Skyliners adıyla mücadele eden bu takımın oynadığı basketbol salonunun isminde de yine Fraport adı yer alıyor.


Uzun lafın kısası Antalya'nın en önemli markalarından biri olan Antalyaspor'a istese çok rahat sahip çıkabilecek olan İbrahim Çeçen Antalyaspor'a bu desteği yıllardır çok görüyor. Benim bu muhabbetin başlangıcı olarak hatırladığım sene 2009... Antalyaspor'a forma reklamı vermesi için valilik düzeyi de dahil olmak üzere ICF'e onlarca çağrı yapılmıştı. Hatta o zaman taraftarlar iyi bir örgütlenme ile hava alanına onlarca araçlık konvoylar düzenlemiş ve trafiği kesip seferleri aksatarak ICF yönetiminin dikkati çekmeye çalışmıştı. Ancak bu çabalar sonuç vermemişti.


Bu sezonun başı Antalyaspor camiası içinde yine bir "ICF, Antalyaspor'a forma sponsoru olsun!" furyası yaşanmıştı. Bir takım organizelerle sosyal medya üzerinden bu talep pek çok kişiye yazıldı. Hatta -bilmiyorum hesap gerçekten kendisiyle alakalı mı ama- Twitter'daki RT_Erdogan hesabına epey bir tweet atılmıştı o dönem ama yine bir sonuç alınamamıştı.

Geçtiğimiz hafta sonu oynanan Kasımpaşa maçında Antalyaspor sahaya TAV'ın işlettiği Gazipaşa Airport göğüs reklamı ile çıktı. Beşiktaş ve Bursaspor maçlarıyla birlikte bu sponsorluğun 2 maç daha devam edeceği söyleniyor. Tabii bu sponsorlukla birlikte akıllara ICF muhabbeti geldi yine ve bir kez daha "ICF, Antalyaspor'a forma sponsoru olsun!" muhabbeti hortlatılmaya çalışıyor.

2009'dan beri her fırsatta gündeme gelen bu muhabbete artık yeter! Bundan ötesi Antalyaspor adını alçaltmaktır. Koskoca camiayız, ICF'in kapısında dilenci olacak halimiz yok. Tonla para kazandıkları bu şehre karşı içlerinde bir parça vefa olsa gerekeni bugüne kadar zaten yaparlardı ama yapmadıklarına göre bu saatten sonra da aksini beklemek anlamsız... Ha olur da bunca yıl Antalyaspor'a kör-sağır olan bir firmanın Antalyaspor'a sponsor olduğunu görürsem tek düşüncem bu işten ne çıkar elde ettikleri olur.

Dolayısıyla bu saatten sonra bu ICF muhabbetini yeniden gündeme taşımanın lüzumu yok. Bugüne kadar yanımızda onlar mı vardı da bugünlere geldik? Bundan sonra da olmayıversinler. Biz Antalya bayrağını dik tutalım, bunlara inat daha da yüksek tutalım o bayrağı...

Bugün bu şehir için elini taşın altına koymaktan imtina edenler her geçen gün Antalyalıların ahların altında biraz daha kalacaktır. Antalya gibi böylesine cömert bir şehir bu ihanetleri hak etmezken bu şehri sömürenlerin açgözlülüğü hepimize ibret olsun ve bundan sonra herkes ettiğini bulsun.




 

04 Nisan 2013

Geçmiş Olsun Ali Dayı

Antalyaspor tribünleri deyince tartışmasız akla gelen ilk isimlerden biridir Ali Dayı... Antalyaspor'un kurulduğu ilk günden beri tribünlerde ve bu yıllar boyunca Antalyaspor sevgisini sadece kendi içerisinde yaşatmadı, bu sevgiyi pek çok kişiye de aşıladı.

Dün Ali Dayı'nın kaza geçirdiğini öğrenince pek çok kişi gibi endişelendik ama oğlu Murat Çınardere'nin konuyla ilgili açıklaması şöyle: "Babam geçirdiği trafik kazası neticesinde protezli olan sağ ayak diz kapağının altında çatlak meydana gelmiştir. Geçirdiği ameliyat başarılı geçmiş olup yarın (perşembe) sabah taburcu olacaktır. İyi dileklerinizi kendisine iletiyorum. Kendisinin morali gayet iyi. İlgi ve alakanız için herkese teşekkürler."

Yani neyse ki sağlığı ile ilgili endişelenilecek ciddi bir durum yokmuş. Hatta şu saatlerde taburcu olmuş olması gerekiyor. Ancak yine de Antalyaspor tribünlerinin en önemli isimlerinden olan Ali Dayı'ya bir geçmiş olsun dememek olmaz. Bu yazıyla hem kendisine bu geçmiş olsun dileklerimizi iletmiş, hem de iki fotoğrafla kendisinin tribün yıllarına ilişkin küçük bir nostalji yapmış olalım.







16 Mart 2013

Fenerbahçe ve Hüseyin Göçek

Sosyal medyadaki Fenerbahçeliler pazar günü oynanacak Antalyaspor-Fenerbahçe maçı öncesinde maçın hakemi Hüseyin Göçek'e karşı çok yoğun bir psikolojik savaş veriyor bugünlerde. Pek çok Fenerbahçeli Hüseyin Göçek'in gençlik yıllarındaki Galatasaray formasıyla basketbol oynarken çekilen fotoğrafını kullanarak veya bir Gaziantepspor maçında verilmeyen penaltılara sığınarak Göçek'e "azılı Fenerbahçe düşmanı", "eyyamcı", "tetikçi" gibi söylemlerle yükleniyorlar.


Bu yazıda Hüseyin Göçek'i savunmak gibi ne bir amacım ne de bir niyetim var. Bu yazı ile yapmak istediğim olayın Antalyaspor cephesinden nasıl göründüğünü gösterebilmek... Bu bağlamda ilk sorum şu: Hüseyin Göçek hangi bölge hakemidir? İstanbul bölgesinin... Yani Antalyaspor'un bir İstanbul takımı ile yapacağı maçı İstanbul bölgesinden bir hakem yönetecek. Üstelik Antalyaspor'un sezonun ilk maçındaki Fenerbahçe maçına da yine İstanbul bölgesi hakemi verilmişti. Bu durumu dile getirebilecek kaç Fenerbahçeli var?

Bu soruya ek olarak bir de istatistik vermek gerekirse Hüseyin Göçek şu ana kadar Fenerbahçe'nin 13 maçını yönetmiş ve Fenerbahçe bu 13 maçta 10 galibiyet, 2 beraberlik alırken sadece 1 kez sahadan yenik ayrılmış. Merak ediyorum da Fenerbahçe lehine bu kadar yüksek bir galibiyet istatistiğine sahip olan başka bir hakem var mı Fenerbahçelilerin söyleyebileceği?


"Biz o maçların hepsini Göçek'e rağmen aldık." diyenler olabilir, onlara da "Hay maşallah!" diyerek konuyu toparlayalım. İşin özü konuya bu taraftan bakınca "azılı düşman" tanımının tam tersi bir görüntü ortaya çıkıyor Hüseyin Göçek ile ilgili... Antalyaspor camiası olarak umalım da Göçek'in "azılı Fenerbahçe düşmanlığı" bu maçta devam etmesin.

Art niyet olmadığı sürece hakemlerin de en az futbolcular kadar hata yapmaya hakkı olduğunu düşünen ve hakemlerle ilgili maçtan sonra konuşulmasını çoğu zaman doğru bulmayan biri olarak hakemle ilgili maçtan önce böyle bir muhabbetin gündemde olmasını da aslında doğru bulmuyorum. Ancak Avrupa'da zorlu maçlar oynanırken ligdeki puan tablosu nedeniyle son dönemde bu tarz konuların gündeme daha çok gelmesi zaten başlı başına çok manidarken ve bu kadar kamuoyu oluşturulmuşken Antalyaspor cephesinden de bir şeyler söylemeden geçmek istemedik.

Hak edenin kazandığı bir maç olsun ve sen güldür yüzümüzü Antalyasporum!




 
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...