Hakemler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hakemler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Mart 2017

Kişi Kendinden Bilirse İşi... Her Daim Mağdur: Beşiktaş

Antalyaspor-Beşiktaş maçının hakemi Mete Kalkavan... Kamuoyu tarafından Beşiktaşlı olarak bilinen Mete Kalkavan... Hal böyle olunca hakem konusu başkanımız Ali Şafak Öztürk'e soruluyor ve -Anadolu Ajansı kaynaklı haberden alıntıladığım- şu diyalog yaşanıyor:

Bir gazetecinin "Maçın hakemi Mete Kalkavan'ın kamuoyunda Beşiktaşlı kimliğiyle bilindiğine yönelik iddialar var. Ne düşünüyorsunuz?" şeklindeki sorusu üzerine Öztürk "Mete Bey kamuoyunda Beşiktaşlı damgası yemiş bir hakem ama aynı zamanda geleceği olan bir hakem. İşleri hakemlik. Kendi kariyerlerini de düşünüyorlardır aynı zamanda. İyi performans sergileyeceğini göreceğiz inşallah. Maçtan sonra biz de değerlendireceğiz. Ön yargılı düşüncemiz yok ama kamuoyunda Beşiktaşlı damgası yemesi bizim için çok da rahatlatıcı bir konu olmuyor." diye konuştu.

Ali Şafak Öztürk'ün bu açıklaması üzerine ise Forza Beşiktaş hesabı üzerinden çarşı şu görseli paylaşıyor:


Başkanımızın açıklaması ile çarşı'nın paylaştığı görseli birlikte ele alalım. Paylaşılan görselde Ali Şafak Öztürk üst aklı örnek almakla ve ona şirin görünmeye çalışmakla itham ediliyor. Peki, Ali Şafak Öztürk'ün açıklamalarında üst aklı örnek alarak dile getirilen veya üst akla şirin görünecek herhangi bir ifade var mı?

Haberde de görüldüğü üzere konuyu açan kişi Ali Şafak Öztürk bile değil, kendisine sorulan bir soruyu cevaplıyor sadece. Diğer bir deyişle bu soru sorulmasa belki de bu konuda konuşmayacaktı bile. Kaldı ki Antalyaspor olanca gücüyle Avrupa hedefine doğru ilerlerken böylesi kritik bir maça yapılan hakem ataması hakkında Antalyaspor başkanı olarak çıkıp kendisi doğrudan doğruya konuşmuş olsa bunun neresi yadırganabilir ki?

Ali Şafak Öztürk, verdiği cevapla hem kamuoyundaki Mete Kalkavan algısını göz önüne alarak endişelerini dile getirmiş hem de maçın adil bir şekilde geçmesi yönündeki temennisini dile getirmiştir. Bu cevapta üslup veya içerik olarak yanlış nerede?

Cevabı öncelikle üslup olarak değerlendirecek olursak cevapta herhangi bir sert ifade, kötü söz, hedef gösterme vs. yer almıyor. Var diyen varsa söylesin, konuşup tartışalım. Cevabı içerik olarak değerlendirelim. Maçın adil geçmesi yönündeki bir temmenniye -e o kadarına da pes artık diyerek- laf edilmeyeceğini varsayıyorum. O zaman geriye bir tek seçenek kalıyor. O da maçın hakemi Mete Kalkavan'a yönelik endişelerin dile getirmesi...

Eğer öyleyse Mete Kalkavan hakkındaki kamuoyundaki genel algıdan bahsetme zahmetine bile girmiyor; Forza Beşiktaş hesabında maçın hakeminin Mete Kalkavan olduğunun duyurulduğu gönderinin altına Beşiktaşlıların yazdıkları yorumlarla yanıt veriyorum. Tabii anlayana...


Şimdi de görselle ilgili bir diğer detaya gelelim. Görselin başlığı "Kişi Kendinden Bilir İşi" ve görselin içeriğinde de Ali Şafak Öztürk, kendisine yöneltilen bir soru üzerine hakem hakındaki endişesini dile getirdiği için üst aklı örnek almak ve ona şirin görünmeye çalışmakla suçlanıyor ve bir takım hakaretlere maruz kalıyor.

Evet, gerçekten de kişi kendinden bilir işi... Ali Şafak Öztürk'e bu suçlamayı yönelten Forza Beşiktaş adlı sayfanın bu sezon hakemlere yönelik yaptığı paylaşımları derlemeye çalıştım. Görseli üzerine tıklayarak büyük ekran yapabilir, yazılanları okuyabilirsiniz. Bu zahmete girmeyecekler için söyleyeyim. Maç öncelerinde ve maç sonlarında yapılan bu paylaşımlarla hedef gösterilen hakemler -alfabetik sırayla- Ali Palabıyık, Bülent Yıldırım, Cüneyt Çakır, Fırat Aydınus, Halis Özkahya, Hüseyin Göçek, Özgür Yankaya...


Süper Lig'de görev alan 22 hakemin 7'si alenen hedef gösteriliyor. Beşiktaş bu haldeyse Anadolu kulüpleri ne yapsın diye soracağım ama kime soracağım ki? Çünkü hakemlere ek olarak söz konusu paylaşımlardan nasibini alanlar arasında MHK ve TFF de var, İstanbul medyası da... Bakın adı üstünde İstanbul medyası...


İşte bu tablo da bize gösteriyor ki gerçekten de kişi kendinden bilir işi... Hakem hakkındaki endişesini dile getirdiği için çirkince saldırılan Ali Şafak Öztürk'e yöneltilen ithamların gerçek muhattabı Forza Beşiktaş hesabındaki görseli hazırlayanlardır; üst akıl gibi soyut bir tanımlanın arkasına sığınarak her maç öncesinde ve sonrasında algı operasyonu yapmaya çalışanlardır.

Görselle ilgili değinmek istediğim son detay ise Ali Şafak Öztürk'e bir diğer İstanbul takımı üzerinden yüklenilmesi... İstanbul takımları için Anadolu takımları ile ilgili bu şekilde ahkam kesmek kolay; çünkü onlar Türkiye'deki futbol realitesinin farkında değiller. Bunu onlara anlatabilmek için önce Anti-İstanbul kavramını anlatabilmek gerek. O yüzden bu konuya bir başka yazıda detaylı bir şekilde yer vermek kaydıyla şimdilik değinmiyorum.

Sadece şunu söylüyorum. İstanbul sömürüsü üzerine kurulu Türkiye'deki futbol düzeninde çok küçük bir azınlık dışında ne yazık ki kimse memleket sevdalısı olarak doğup büyümüyor. Herkese çocukluğunda bir İstanbul takımı empoze ediliyor ve ancak şanslı olanlar bu yalandan kurtulup futbolun gerçekliğini keşfedip doğduğu doyduğu şehrin takımına gönül verebiliyor.

Durum böyleyken ben Ali Şafak Öztürk'ü geçmişi ile yargılamam. Benim için önemli olan bugünkü duruşudur ve şu ana kadarki duruşuyla Sadece Antalyaspor diyen bir Antalyalı olarak benim desteğimi hak ettiğini düşünüyorum. Kaldı ki Ali Şafak Öztürk'e bu konu üzerinden yüklenmek bir İstanbul takımına düşer mi sizce?

İlla geçmişten bir fotoğraf kulanılacaksa o fotoğraf bana göre aşağıdaki fotoğraftır. Siz durmadan TFF bizi mağdur ediyor diye "isyan" edip algı operasyonu yapıyorsunuz ya, işte aşağıdaki fotoğraftaki kişi Türkiye'de futbolun başı, TFF'nin başkanıdır. Boynundaki atkı X takımının atkısı, kendisi de X takımının 2004-2012 yıllarındaki başkanıdır. Ee o zaman haydi durmayınız, X'i bulunuz ama bir tavsiye... Çok uzaklarda aramayınız.


Bu, yaptığınız algı operasyonlarınızdaki çelişkiye, mantıksızlığa ve riyakarlığa sadece bir örnekti. Uzun lafın kısası bu "Kişi Kendinden Bilir İşi" başlıklı algı operasyonuz da emin olun bizler için Anti-İstanbul kavgamızın haklılığını bir kez daha ortaya koyduğunuz bir rezillikten ibaret... İstanbul sömürüsü ile yozlaşmış bu düzende bir de duygu sömürünüzle küçük hesaplar peşinde koşuyorsunuz.

Bu yoz düzen içerisinde bu algı operasyonunuz bugünkü Antalyaspor maçında prim yapar mı? Yapar, zaten yaptığı için bu düzen bugün hala devam ediyor ya. Ancak inanıyoruz ki bir gün bu İstanbul sömürüsü bitecek, tüm Anadolu el ele verip bitireceğiz.


29 Ekim 2013

STSL 9. Hafta Karabükspor (D) | Bariz Hakem Hatası

Karabük maçı öncesi aslında itiraz etmemiz gereken bir olay vardı. Lua Lua'nın durumu. Hatırlayacağınız gibi Karabük ekibinin en önemli oyuncusu olan Lua Lua yan hakeme tüm dünyada hakaret olarak görülen hareketi yapmıştı. Ancak Antalyaspor'un yaptığı itiraza rağmen herhangi bir yaptırım uygulanmamıştı. Bu da tabii ki ilk hafta kafası yarılan Antalyasporlu futbolcu Aissati'nin bir maç ceza alması ile sonuçlanan olayı yaşamış olan Antalyaspor camiasını kızdırmıştı.

Bu maça içinse, yine deplasmanda bildik Samet Aybaba oyunu. Rakibi kitlemeye yönelik, fırsat buldukça gol arayan bir Antalyaspor. Deplasmanlarda yerimizde oturamıyoruz bu oyun anlayışından ötürü. Bu maçta da Rize maçı gibi başladık. Karabükspor'un ilk 10 dakikada dahi 2 farkla öne geçmesi işten bile değildi. Kalemizdeki pozisyonlardan sonra herkes eyvah fark geliyor dese de, ilk yarının ortasında dengeyi kurduk. Hatta pozisyonlar bile bulmaya başladık. Gördüğüm kadarıyla Karabük defansı çok kötü bunu kendi yararımıza kullanmalıydık. 


İkinci yarı başlarken umudum daha fazla idi. Antalyaspor bindiriyor, golleri kaçırıyorduk ancak ne olduysa hakemin verdiği saçma sapan, akıllara ziyan penaltı kararı tüm planları bozdu. Lua Lua'ya ceza vermeyen TFF ve onun paralı çalışanları, Lua Lua'ya bir de gol atma imkanı veriyordu. Maçtan önce hakem hakem diye sürekli konuşan Karabüklülerin feryatları işe yaramış demek ki. Bir de anlam veremediğim birşey vardı ki Karabüklülerin küfürleri. Hakem sayesinde kazandıkları golden sonra 5 dakika boyunca Antalyaspor'a küfür etti Karabüklüler. Zaten başka da bağırmadılar.

Bu haksız penaltıdan sonra dağıldığımız dakikalarda karambolden bulduğumuz kimin attğı bile belli olmayan gol biraz toparlasa da bizi, yine Karabük kalemizde ciddi tehlikeler yarattı. Ancak sonunda öyle veya böyle Karabük gibi bir deplasmandan bir puan ile döndük. En büyük kayıp Emre'nin ceza alması oldu sanırım ancak tertemiz Antalyaspor olarak başımız dik yolumuza devam ediyoruz.

Son paragrafta Karabük'e giden 07 Gençlik ve Grup 1966'ya değinmek istiyorum. Sesleri maç boyunca gür geldi televizyona giden herkesin ayağına sağlık. 


---------------------------------------------------------------------
Stat: Dr. Necmettin Şeyhoğlu
Hakemler: Bülent Yıldırım, Ekrem Kan, Asım Yusuf Öz
Kardemir Karabükspor: Waterman, Mabial, Hakan Özmert, Sow, Erdem Özgenç, İlhan Parlak (Dk. 53 Ahmet İlhan Özek), Akpala, Lua lua, Uğur Uçar, İshak Doğan, Erkan Kaş (Dk. 82 Gökhan Ünal)

Antalyaspor: Hakan Arıkan, Vederson, Zeki Yıldırım, Serkan Balcı, Musa Nizam, Uğur İnceman (Dk. 46 Fehmi Emre Güngör), Melih Gökcek, Isaac, Diarra (Dk. 66 Baros), İbrahim Dağaşan (Dk. 75 Murat Duruer), Mehmet Sedef
Gol: Dk. 57 Lua Lau, Dk. 76 Uğur Uçar (kendi kalesine) (Kardemir Karabükspor),
Sarı kartlar: Dk. 61 Sow, Dk. 74 Erkan Kaş (Kardemir Karabükspor) Dk. 53 Mehmer Sedef, Dk. 71 Fehmi Emre Güngör, Dk. 90 Serkan Balcı (Antalyaspor)




16 Mart 2013

Fenerbahçe ve Hüseyin Göçek

Sosyal medyadaki Fenerbahçeliler pazar günü oynanacak Antalyaspor-Fenerbahçe maçı öncesinde maçın hakemi Hüseyin Göçek'e karşı çok yoğun bir psikolojik savaş veriyor bugünlerde. Pek çok Fenerbahçeli Hüseyin Göçek'in gençlik yıllarındaki Galatasaray formasıyla basketbol oynarken çekilen fotoğrafını kullanarak veya bir Gaziantepspor maçında verilmeyen penaltılara sığınarak Göçek'e "azılı Fenerbahçe düşmanı", "eyyamcı", "tetikçi" gibi söylemlerle yükleniyorlar.


Bu yazıda Hüseyin Göçek'i savunmak gibi ne bir amacım ne de bir niyetim var. Bu yazı ile yapmak istediğim olayın Antalyaspor cephesinden nasıl göründüğünü gösterebilmek... Bu bağlamda ilk sorum şu: Hüseyin Göçek hangi bölge hakemidir? İstanbul bölgesinin... Yani Antalyaspor'un bir İstanbul takımı ile yapacağı maçı İstanbul bölgesinden bir hakem yönetecek. Üstelik Antalyaspor'un sezonun ilk maçındaki Fenerbahçe maçına da yine İstanbul bölgesi hakemi verilmişti. Bu durumu dile getirebilecek kaç Fenerbahçeli var?

Bu soruya ek olarak bir de istatistik vermek gerekirse Hüseyin Göçek şu ana kadar Fenerbahçe'nin 13 maçını yönetmiş ve Fenerbahçe bu 13 maçta 10 galibiyet, 2 beraberlik alırken sadece 1 kez sahadan yenik ayrılmış. Merak ediyorum da Fenerbahçe lehine bu kadar yüksek bir galibiyet istatistiğine sahip olan başka bir hakem var mı Fenerbahçelilerin söyleyebileceği?


"Biz o maçların hepsini Göçek'e rağmen aldık." diyenler olabilir, onlara da "Hay maşallah!" diyerek konuyu toparlayalım. İşin özü konuya bu taraftan bakınca "azılı düşman" tanımının tam tersi bir görüntü ortaya çıkıyor Hüseyin Göçek ile ilgili... Antalyaspor camiası olarak umalım da Göçek'in "azılı Fenerbahçe düşmanlığı" bu maçta devam etmesin.

Art niyet olmadığı sürece hakemlerin de en az futbolcular kadar hata yapmaya hakkı olduğunu düşünen ve hakemlerle ilgili maçtan sonra konuşulmasını çoğu zaman doğru bulmayan biri olarak hakemle ilgili maçtan önce böyle bir muhabbetin gündemde olmasını da aslında doğru bulmuyorum. Ancak Avrupa'da zorlu maçlar oynanırken ligdeki puan tablosu nedeniyle son dönemde bu tarz konuların gündeme daha çok gelmesi zaten başlı başına çok manidarken ve bu kadar kamuoyu oluşturulmuşken Antalyaspor cephesinden de bir şeyler söylemeden geçmek istemedik.

Hak edenin kazandığı bir maç olsun ve sen güldür yüzümüzü Antalyasporum!




 

02 Şubat 2012

Galatasaraylılar Hangi Maçı İzledi?

Ben dün Galatasaray-Antalyaspor maçı sanarak sanırım yanlış bir maç izlemişim. Niye böyle mi düşünüyorum. Çünkü maçtan sonra eve geldim ve maçla ilgili yorumları okumaya başladım ki ne göreyim okuduğum hiçbir yorumun benim izlediğim maçla alakası yok. Biraz anlatayım isterseniz de bir söyleyiverin yahu ben yanlış maçı mı izlemişim.

Benim izlediğim maçta sahada biri sarı-kırmızı formalı biri mavi formalı iki takım vardı. Emin olamadığım için forma renklerini, forma numaralarını kullanarak bu maçtan aklımda kalan bazı pozisyonları yazacağım. Eğer bu pozisyonlar Galatasaraylıların izlediği maçta da olduysa demek ki doğru maçı izlemişimdir ve gördüğüm kadarıyla hiçbir Galatasaraylı bu pozisyonları dillendirmiyor demektir. O zaman bu pozisyonları ben dile getireyim ve Galatasaraylılara bazı sorular sorayım.

1) Dakika 24'te top bir ara taca çıktı ve sarı-kırmızı formalı takımın teknik direktörünün önüne geldi. Benim bildiğim normalde böyle durumlarda teknik direktörler topa dokunup taç kullanacak oyuncuya yardımcı olurlar ama bu pozisyondaki teknik direktör topa sert bir şekilde vurarak topu yarı sahaya kadar gönderdi. Ancak hakem oralı bile olmadı.

Bu olayın görüntüsünü bulamadım. Çünkü medyamız pek sevmez böyle görüntüleri paylaşmayı ama aynı hareketi Mehmet Özdilek yapmış olsa belki de şimdiye Mehmet Özdilek çoktan hedef tahtasına oturtulmuş olacaktı. Hatta ben de eleştirirdim hocayı maçın daha başlarında oyunu boşu boşuna gerginleştirebilecek bu tarz bir hareket yaptığı için... Peki, sorarım teknik direktörün önüne gelen topla 'şut çekmesi' normal midir? Normalse bu yüzden mi bu pozisyonun ardından Fatih Terim bir sözlü uyarı bile almadı? 

2) Dakika 34'te sarı-kırmızı formalı bir oyuncunun sağ kanattan açtığı ortada mavi formalı oyuncunun elleri açık olmamasına rağmen ceza sahası içinde top eline çarpınca hakem penaltı verdi.


Var mı bir tane Galatasaraylı bu pozisyonu gören? Yukarıdaki karede top tam Emrah'ın yüz hizasında... Peki ortada açık olan bir kol gören var mı veya pozisyonda Emrah'ın yüzünü korumak dışında bir amacı olduğunu iddia edecek olan? 1-0 önde olduğumuz bu dakikada verilen bu yanlış karar ile maçtaki üstünlüğümüz bir anda elimizden alındı.

3) Bu penaltı pozisyonu sırasında bir de şöyle bir olay oldu. Penaltı kullanılırken sarı-kırmızı formalı takımın 9 numaralı oyuncusu mavi formalı takımın 24 numaralı oyucusunu önce çekti, sonra itti. Mavi formalı oyuncu bu hareketlere rağmen bir şey yapmayıp başka ceza sahası yayının diğer tarafına geçti ama bu sırada sarı-kırmızı formalı oyuncu hakeme bir itiraz da bulunuyordu. O da yetmedi mavili oyuncunun olduğu bölgeye yeniden gitti, arkasına geçip, sol topuğuna bastı ama hakem bu hareketinden dolayı da sarı-kırmızılı oyuncuya herhangi bir kart göstermedi. Hatta bu pozisyondan dolayı hakeme itiraz eden mavili takımın kalecisine sarı kart gösterdi.




Fotoğraf karesi bana yetmedi diyenler için olayın videosunu da ekledim. Elmander hakeme neyin itirazını yapıyor biri bana açıklasın. İlk anda Deniz'i kendi üzerine çeken kendisi değil mi? Önce kendi üzerine çekip sonra faul var demenin peşinde mi bu itirazla? Eğer öyleyse futbol ne zaman bu kadar küçük hesapların oyunu oldu? Kaldı ki Deniz Barış sana faul yapıyorsa adam gitmiş yayın diğer tarafa niye peşinden gidiyorsun? İşin topuğa basma kısmına gelince o konuda bir şey sormama gerek var mı?

4) Böyle böyle devre arasına 1-1'lik eşitlikle girildi. İkinci yarı başlamadan önce bir baktık ki sahanın ev sahibi takımın hücum edeceği yarısı temizlenmiş, diğer yarısı ise aynen duruyor. Bir taraf yeşil, bir taraf beyaz...


Buna benzer bir olay Sivasspor deplasmanında başımıza gelmişti. Ancak onda sadece bizim ceza sahamızın içi temizlenmişti, Galatasaray maçında ise neredeyse tüm yarı sahamız temizlendi. Peki böyle bir ahlaksızlık olabilir mi? Bu kadar göstere göstere bunu yapmanın bir yaptırımı yok mudur?

5) Sarı-kırmızılı takım 57. dakikada 15 numaralı bir oyuncuyu aldı oyuna. Bu oyuncu faul beklediği bir pozisyonda hakem faul vermeyince eliyle hakemi sağ omzundan itti. Ancak hakem bu pozisyonda kendisini ittirmesine rağmen kart göstermedi

Baros'un Ali Turan ile girdiği hava topu mücadelesinde kim kime faul yaptı tartışılır. Bu pozisyon için hakemin kararı doğru da diyebilirsiniz, yanlış da... Haa bana sorarsınız hakemin kararı doğru ama bunun asıl değineceğim konu ile alakası yok. Benim de Baros bu karara itiraz etmekte haklı dediğimi varsayın. Olay böyle olsa bile oyuna girer girmez daha ilk pozisyondan Baros'un bu kadar sinirlenip hakemi itip kakmaya hakkı olabilir mi? Bir de Baros zaten 57'de girdi, 71'deki penaltı itirazlarıyla da oyundan atıldı. 14 dakika oyunda kalmışsın, neyin siniri ki bu böyle?

Galatasaraylılar işte bu pozisyonlardan hiç söz etmeden koparıyorlar yaygarayı da el insaf be arkadaş... Neymiş 3 penaltısını vermemiş İlker Meral Galatasaray'ın... Ha maşallah! Yahu neyin 3 penaltısını konuşuyoruz? Maçın skoru 1-1... Gollerden biri Emrah Başsan, diğeri ise yan hakemin asistiyle İlker Meral... Olmayan penaltıyı veriyor da bu adam olanı mı vermeyecek?

"Son sözüm de Galatasaraylıların Ömer Çatkıç muhabbetine" diyeceğim de Ömer kendi cevabını her seferinde kendi veriyor. Bak ne diyorum? 'Cevap'. Nedir 'cevap'? Bir karşılık... Kısaca değinmek istedim bu konuya da ama umarım anlatabilmişimdir derdimi...







21 Ocak 2012

Hakemi de Yeneceksin

Maçtan önceki sohbetlerde verdiğimiz cevap hep aynı idi: Saçma sapan bir pozisyon olmazsa bu maç 0-0 biter. Ancak bunu bozan maçın başından itibaren Antalyaspor idi. Sürekli topa sahip olan, gol atmayı düşünen bizdik. Derken çok büyük tartışmalara neden olan verilmeyen golümüz geldi. Her yerde tartışıldı bu pozisyon, bizim burda tekrar tekrar yazmamıza gerek yok. Tabii ki bu verilmeyen gol futbolcuları da etkiledi bizi etkilediği kadar ama toparlanmamak için bir neden yoktu. İyi oynayan bizdik, galibiyeti hak eden bizdik.

Kişisel olarak Necati'yi çok seviyordum. Takımdaki varlığının bile bizim için kazanç olduğunu düşünüyordum ama bu yıl bu imajı tamamen sildi. Zaten tek forvet durumunda ama kaçırdığı goller, maç içindeki isteksiz tavırları, yorgun görüntüsü delirtiyor artık beni. Hadi goldür kaçar, pozisyon gereği ayağını sokamazsın da 1-0 mağlup durumda iken oyundan çıkarken galip takım futbolcusuymuşcasına sahayı ağır adımlarla terk edişi kabul edilemez.

Ali Tandoğan ile Deniz'e de yüklenmek yersiz gol pozisyonunda. İkisinin de takıma katkıları ortada. Bu tarz hatalar olabilir. Bu futbolculara daha çok sahip çıkmalıyız.

Ancak maçın en büyük kaybı Sammy oldu. 3 puan, takım istikrarı, moral... Bunlar tabii ki çok önemli detaylar ancak yükselen değer Sammy'nin sakatlığı çok üzdü beni. Herkesin takdirini kazanmış, bizim de kalede güven verdiğine inandığımız genç futbolcunun sakatlığı takımı kötü etkileyecektir. Sanırım 2 ay sahada olamayacakmış. Yani sezonu kapattı diyebiliriz. Artık gelecek sezona daha sağlam bir giriş yapar inşallah Sammy.

Mehmet Özdilek-Beşiktaş muhabbetleri yine başlamış. Biz yazmaktan sıkıldık, blogu takip edenler zaten hep benim hem Özgün'ün hoca hakkındaki düşüncelerini biliyor. Ondan dolayı yine burda aynı cümleleri tekrarlamak istemiyorum.

Son olarak da maçtan sonra çıkıp "hakem böyle böyle yaptı", "Almedia'ya ikinci sarıyı vermedi" tartışmaları bize birşey kazandırmayacak. Önce sen Beşiktaş'ı ardından yetmiyorsa hakemi de yeneceksin. Sonra daha bir gururlu hakem hatalarını eleştireceksin.

Ha bu kadar lafın üstüne maçın yıldızı kimdi diye sorucak olursanız da sahanın sağ taç çizgisinde bulunan yan hakemdi. Onu yenemedik işte biz.

03 Mart 2011

Türk Futbolu ve Hakem Hataları

Antalyaspor-Beşiktaş maçı öncesinde okuduğum en doğru yorumlardan birisi de "Bu maçta hakem olmak asla istemezdim." idi.

Neden böyle düşündüğümü anlatmak için maçtan önce iki takımın ligteki durumlarına şöyle bir bakalım.

Antalyaspor son 13 maçta sadece 1 galibiyet almış. O da ligin 15. haftasında Herve Tum'un kendi kalesine attığı golle İBB'ye karşı... Ligin ikinci yarısı için "17'de 17" diyen Beşiktaş ise bu maça kadar oynadığı maçlarda ancak 5'te 1 yapabilmiş.

Yani iki taraf için de oldukça kritik bir karşılaşma...

Bu kritik karşılaşmanın 43. dakikası...




İsmail Köybaşı'nın ceza sahası içerisinde Kenan Özer'e yaptığı bu harekette hakemin kararı devam...

Bu sefer dakika 56...



Bu pozisyonda yan hakem ofsaytı görmüyor ve Ekrem Dağ'ın attığı golle Antalyasporumuz 1-0 geriye düşüyor.

Şimdi tekrar maç öncesine dönelim ve iki camianın hakemlere karşı tavrına şöyle bir göz atalım.

Bu konuda daha önce Mehmet Özdilek ve Hakemler diye bir yazı yazmıştım ama  konuyu özetlemek gerekirse Mehmet Özdilek, Antalyaspor teknik direktörü olarak görev aldığı 97 maç boyunca hakemler hakkında hiç konuşmamış, ilk kez 98. maçı olan Sivasspor maçının ardından konuşmuştu. Konuştu dediğimiz de "Oyun içerisinde irdelenmesi gereken çok kararlar var. (...) Maçtan sonra çok fazla bir şey söylemek de doğru değil ancak hakemlerin daha dikkatli olmaları gerekiyor." demiş olması...

Sadece Mehmet Özdilek de değil, yönetimden de hiç kimse maçlardan sonra hakemler hakkında konuşmuyordu. Bu sezon pek çok maçta canımız yanmasına rağmen...

Beşiktaş tarafında ise haftalardır hakemlere yönelik yapılan eleştiriler ile spor gündemine adeta ambargo konulmuştu. Eleştiri dedim ama Serdar Adalı'nın "Mesele soyunma odası basmaksa en iyisi biz yaparız." açıklaması bir eleştiri midir, yoksa bir gözdağı mıdır buna herkes kendisi karar verebilir diye düşünüyorum. Diğer yandan Beşiktaş tribünleri de "Futbolun katili Türk hakemleri..." tezahüratları ile bu açıklamalara katkısını koyuyordu.

İki taraf için de böylesine kritik bir karşılaşma böyle bir atmosfer de oynanınca  Antalyaspor aleyhine olan yukarıdaki hakem hataları açıkçası bir Anadolu takımı taraftarı olarak beni şaşırtmıyor.

Diğer yazımda yazmıştım, yine yazacağım. Kasıt olduğunu düşünmediğim sürece bir hakemin hata yapması, bir futbolcunun hata yapması kadar normal bir şey... Ancak buradaki konu sadece bir hakem hatası değil, Türkiye'deki İstanbul masalı temelli futbol algısının bir neticesi... Tepkili olmamın asıl nedeni de bu... Ali değil, Veli olsaydı da değişmeyecekti bu hatalı kararlar...

Tüm bunlara rağmen hala birileri çıkıp da soyunma odası basmaktan söz ediyorsa biz kimseyi tutmayalım.

Bu ülkenin anlatılmayan masallarından biri olarak biz  böyle bir yarışın(!) içerisinde olmayız. Çünkü oynadığımız maçları bazen kazanırız bazen kaybederiz ama efendiliğimiz asla kaybetmeyiz.

01 Şubat 2011

Mehmet Özdilek ve Hakemler

Bir maçın ardından kaybedilen puan(lar)ın sorumlusu olarak hemen hakemleri hedef göstermek yerine takım olarak nelerin eksik veya yanlış yapıldığını konuşmak ülkemizde çok da sık rastlanan bir durum değil. Oysa bu özeleştiriyi yapmak takımın geleceği açısından çok daha yapıcı bir yaklaşım...

Unutulmaması gereken bir diğer nokta da hakemlerin de bu 90 dakikalık  mücadelenin aktörlerinden olduğu ve dolayısıyla futbolcular gibi onların da hata yapmalarının kaçınılmaz oluşu... Bu yüzden bir hakemin yanlış bir karar vermesi ile bir forvet oyuncusunun gol kaçırması, bir defans oyuncusunun kademe hatası yapması arasında benim gözümde herhangi bir fark yok. Elbette ki bir kasıt olduğunu düşünmediğim sürece...

Mehmet Özdilek de böyle düşünüyor olmalı ki bu zamana kadar hep doğru olanı yaptı ve 2 yılı aşkın süredir Antalyaspor teknik direktörü olarak hakemler hakkında hiç konuşmadı. Ta ki bu hafta oynanan Sivasspor-Antalyaspor maçına kadar...

Ceza sahası içinde elle müdahele etti, etmedi; son adamdı, değildi tartışmalarına girmiyorum ama şu iki fotoğraf arasındaki fark Mehmet Özdilek'in bu 2 yıllık alışkanlığına neden bir haftalık bir ara vermek zorunda kaldığının nedenlerinden birini ortaya koyuyor:

Sol taraftaki Antalyaspor ceza sahası... Devre arasında temizlenmiş. Hücum edecek oyuncuların zeminden olumsuz etkilenmemeleri için... Sağdaki ise Sivasspor ceza sahası... Bir değişiklik olmamış ve zemin karla kaplı...

Mehmet Özdilek 2. yarı için sahaya geldiğinde karşılaştığı bu manzara sonrasında 4. hakemin yanına gidiyor. Durumu paylaşıp eşit şartlarda bir mücadele olması için her iki tarafında temizlenmesi gerektiğini dile getiriyor ama aldığı yanıtın ne olduğunu fotoğraflardan tahmin edebiliriz sanırım.

Amacım "Bu hakemlerle olmaz." tarzı bir şeyler demek asla değil. Mehmet Özdilek'in de maçın ardından dediği "Hatalar olacak. Futbolun içerisinde olabilir." sözüne ben de sonuna kadar katılıyorum ama bu  iki fotoğraf arasındaki farkı anlamakta da açıkçası zorluk çekiyorum.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...