Tribün etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Tribün etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Eylül 2017

Tribünün En Güzeli: El Emeği Pankart

07harfli Blog olarak uzun zamandır bir pankart çalışması yapamadık ama benim gözüm her maç pankartlardadır. Tribüne girdiğim an ilk iş grupların yer aldığı kale arkası tribünlerine bakar, asılan pankartları incelerim.

Galatasaray maçında da aynısını yaparken 07 Gençlik'in bulunduğu kuzey tribüne kafamı çevirdiğimde karşılaştığım görüntü çok çok hoşuma gitti ve "Bunu blogda yazmazsam olmaz." diyerek aşağıdaki fotoğrafı çekmiştim. Bu düşüncemde yalnız değilmişim ki ben bu yazıyı yazana kadar pek çok siteden/sayfadan övgü dolu paylaşımlar yapıldı 07 Gençlik tribününe...




Şimdi siz söyleyin şu görüntü gerçekten de övgüyü hak etmiyor mu? 20'den fazla pankart ve hepsi el emeği... Bu güzel görüntüde emeği olanların eline sağlık diyelim ve tribünümüzdeki bu pankart olayının hem nicelik hem nitelik olarak çok daha büyük noktalara ulaşmasını dileyelim.


 

17 Mart 2017

Ah Be Zeki Abi

Bugün aldığımız acı haberle yıkıldık. Zeki Abimizi kaybettik. Antalyaspor tribünlerinin belki de en sevilen simalarından birisi idi. Antalyaspor tribünlerinde maç izlemiş herkes tanırdı Zeki Abi'yi, tanımayanlar da onun sözleri ile kesin kahkaha atmıştır.
 
 Seni unutmayacağız Bayko.

15 Mart 2017

Bilet Fiyatları Düştü Ama

Sahamızda bir İstanbul takımı ile oynadığımız her maç öncesinde olduğu gibi pazar günü oynanacağımız Antalyaspor-Beşiktaş maçı öncesinde de gündem bilet fiyatları... Ancak bilet fiyatlarının gündeme geliş nedeni bu sefer daha öncekilerden biraz farklı...

Daha önceki tartışmalar bilet fiyatlarının çok yüksek olmasından kaynaklanıyordu. Peki, bilet fiyatları gerçekten de çok yüksek miydi? Türkiye şartlarını esas aldığımızda aksini iddia etmek mümkün değil. Zaten aksini de hiç kimse iddia etmiyordu. Bilet fiyatları bilinçli olarak yüksek tutularak Antalyaspor tribünlerine İstanbul takımı sempatizanlarının sızması önlenmeye çalışılıyordu.

Bahsettiğim yönüyle yüksek fiyat uygulamasını kısmen desteklesem de uygulamayı nimetten saymak da tabii ki mümkün değildi. Bu durumu bir örnekle açıklayayım. Şehir dışında okuyan Antalyasporlu bir üniversite öğrencisini düşünelim. Şehir dışında olduğu için kombine almamış. Üniversite tatile girince Antalya'ya geliyor ve gelmişken de bir maça gidebilmek istiyor. Ancak tatiline denk gelen maç bir İstanbul takımı ile oynayacağımız bir maç ise öğrenci haliyle bu maça gelebilir mi? Yüksek fiyat uygulaması nedeniyle cevap belli: Hayır!

Yüksek fiyat uygulaması Antalyaspor tribünlerine İstanbul takımı sempatizanlarının sızmasını kısmen engellerken örnekte de görüldüğü üzere tribünler açısından çeşitli mağduriyetler de doğuruyordu. Doğurduğu bu mağduriyetlere ek olarak -az önceki cümlede kullandığım "kısmen" kelimesiyle anlatmak istediğim haliyle- uygulama aynı zamanda da yetersizdi. Çünkü, Türkiye şartlarına göre fahiş kalan bilet fiyatları, İstanbul takımı sempatizanı diye nitelendirdiğimiz grubun sadece yoksul veya orta gelirli kısmının sızmasını engellerken zengin olan kısmın sızmasını ise engelleyemiyordu.

Pazar günü oynayacağımız Beşiktaş maçı öncesinde yönetim radikal bir değişikliğe giderek bilet fiyatlarını -aşağıdaki görselde detaylarını görebileceğiniz şekilde- Anadolu takımları ile oynanan maçlardaki seviyeye yakın bir şekilde belirlemiş. Sahamızda oynadığımız son Galatasaray maçına ait bilet fiyatları ile kıyaslarsak %75-%90 aralığında bir indirim söz konusu...


Peki, bu fiyatlandırma doğru mu? Bu sorunun cevabı hususunda Küheylan'la bile farklı düşünüyoruz ama benim bu soruya cevabım şu: Sezon başında olsa alınan bu kararı desteklerdim ama ligin 25. haftasında birden bire bu kararın alınmış olmasını doğru bulmuyorum. Nedenlerimi hemen sıralayayım:

İlk nedenim şu: Yönetimin bu fiyatlandırma tercihi ile şu an deplasman tribünü haricindeki tribünlere İstanbul takımı sempatizanlarının sızma olasılığı var mı? Var. Şu an satışta olan maraton tribünündeki bir koltuğa bu uygun fiyat aracılığıyla bir Antalyasporlu da oturabilir, bu maç için Antalyaspor passoligi çıkartan bir İstanbul takımı sempatizanı da... Böyle bir sızma olsılığı bir risk midir? Risktir. Hatta maçın 19.03 tarihinde oynanacağını düşünürsek önemli bir risktir. Dolayısıyla böyle bir karar alınırken ortaya çıkabilecek bu ve benzeri riskleri engelleyecek gerekli tedbirler de alınmalıydı.

Tedbir olarak ne yapılabilirdi? Örneğin fiyatlar ilan edilmeden önce kalan maçlar için Antalyasporlulara yönelik avantajlı bir kombine kampanyası düzenlenebilirdi. Böylece şu an boşta olan koltuklara Antalyasporlular oturmuş olurdu ve bu tablo sağlandıktan sonra bilet fiyatları ilan edilirdi. Ee deplasman tribününe de kimin oturacağı bizi bağlamayacağından da bize sadece maç gününü beklemek düşerdi.

Şimdi ise diyelim ki bu maçta sızmalar oldu ve bu İstanbul takımı sempatizanı olarak nitelendirdiğimiz kişi/kişiler maç esnasında rengini belli etti, tribün gerildi, olay çıktı ve belki de kulübümüz tribün olaylarından dolayı ceza aldı. Olmayacak şey mi? Hayır, gayet de oluru var. Hatta son Galatasaray maçında Galatasaray'ın ilk golünden sonra bu tarz küçük bir olay da yaşandı. Bu riski almaya değer miydi? Bence değmezdi. Herhangi bir olay yaşanma olasılığını uç bir senaryo olarak yazıyorum. Dolayısıyla böyle bir olayın yaşanmayacağını varsayalım. Yine de Antalyaspor tribününde Antalyaspor için bağıran biri oturabilecekken onun yerine rakip takım için susan birinin de oturabilecek olmasına fırsat vermeye ne gerek var?

İkinci nedenim ise maç biletlerinde bu tarz sonradan yapılan indirimlerin kombine kart sahipleri açısından hak kaybı doğurması... Rakamlar üzerinden konuşmak gerekirse Doğu Alt tribünü ele alarak inceleyelim.


  • Bu tribün için kombine kart ücreti 450 TL idi. 
  • Şu ana kadar oynadığımız tüm maçları kontrol etmedim ama 7-8 maçı kontrol ettim. Buna göre bilet ücreti Anadolu takımlarına karşı oynadığımız maçlarda 10 TL, İstanbul takımları ile olan maçlarda ise 150 TL... 
  • Fenerbahçe ve Galatasaray'a karşı oynadık; Beşiktaş ve Trabzonspor maçlarını ise oynayacağız. 
  • Lig maçları haricinde bu sezon sahamızda herhangi bir kupa maçı oynayamadık.
Bu bilgiler ışığında -Trabzonspor maç biletlerinin de indirimli fiyat olan 20 TL'den satışa çıkacağını varsayarak- bir hesap yaparsak her maç için ayrı ayrı bilet alarak sahamızdaki 17 maça girmenin toplam bedeli 470 TL [=(13x10)+(2*150)+(2*20)]... Yani kombine almanın avantajı sadece 20 TL... Bir maçı kaçırsan kombine aldığın için zararlı çıkacaksın. Bu durum kulağa hiç mantıklı geliyor mu?

Unutmayalım ki bir kesim için önemli olmayan bu hesap bir diğer kesim için ise oldukça önemli... Çünkü aramızda yediğinden içtiğinden keserek kombine alabilen renktaşlarımız da var; sırf kombine alabilmek için yaz tatilini çalışarak geçiren öğrenci kardeşlerimiz de... Dolayısıyla kombine almanın sağladığı ekonomik avantajın kulüp tarafından korunması bu kesimlerin gelecek sezonlarda da kombine alabilmeleri açısından olmazsa olmaz niteliktedir.

Olaya farklı bir açıdan daha bakalım. Son yıllardaki atılımlarla Antalyaspor tribünlerine yeni yeni gelmeye başlayan bir grup insan da var. Şimdi, bu grup 2016-2017 sezonu için kombinesini aldı ama baktı ki sezon sonunda ekonomik anlamda kombine almanın herhangi bir avantajı yok. Gelecek sene kombine alıp almamaya karar verirken bu grup kendi arasında "Ya kombineyi boşverin, zaten fiyatlar sonradan düşüyor. Geleceğimiz maça alır biletimizi, gireriz. Kaçan maçlara da boşuna para ödememiş oluruz." diye konuşmayacak mı? Bu grubun kombine almaması demek tribünle aralarında tam bir sadakat bağı henüz kurulmadığından belki de tribünden kopuşları anlamına gelecek ama kombine almaya devam ederlerse böyle bir kopuşun yaşanma ihtimalı çok çok daha düşük olur.

Bu iki maddeye aslında birkaç madde daha ekleyebilirim ama yazı yeterince uzun oldu. Onun için daha fazla uzatmadan sözlerimi toparlayayım. Yazının başlarında dediğim gibi uygulama aslında doğru ama zamanlaması yanlış... Böyle bir uygulamaya geçiş için yeni sezon beklenmeli; çok iyi bir kombine kart stratejisiyle olabildiğince çok Antalyasporlu'ya ulaşıp tribünlerin çoğu dolduktan sonra bu uygulama başlamalıydı.

Ancak madem ki böyle bir uygulamaya sezon içerisinde geçilecek o zaman uygulamanın getirdiği riskler doğru bir şekilde analiz edilerek gerekli tedbirler alınmalı. Avrupa yolunda zaten başlı başına kritik bir maç olan Beşiktaş maçı, rakiplerimizin bu haftaki fikstürünü de dikkate aldığımızda çok daha kritik bir hal alıyor. Bu haftayı kayıpsız atlatmak için en ufak hataya bile fırsat verilmemeli.

04 Ağustos 2014

Antalya Tribünlerinin Son Umudu Red Soldiers

Antalyaspor tribünün göz göre göre tükenişi hepimizin içini yakıyordu. Grupların hali içler acısı. Tribünde bir duruş yok, neye nasıl tepki verileceğini kestiremiyoruz. Antalyasporlu, Antalyasporluya düşman gözüyle bakıyor. 

Ben ve arkadaşlarım ortada destek verilecek bir grup göremiyorduk ne yazık ki. Zaten bireysel takılan Antalyasporlu sayısının, gruplardaki Antalyasporlular'ın sayısından fazla olmasının sebebi de buydu. Ancak mevcut grup liderleri bunun neden olduğunu sorgulamak yerine, hala tehdit ederek birşeyler yapmaya çalışıyorlardı.

Böyle bir durumda ne yazık ki demek zorundayım, herkes Berk abinin geri dönmesini istemeye başladı. Ne yazık ki diyorum çünkü Berk abi her zaman dönmeyeceğini söylüyordu. O kadar bitik hale geldik ki onu bile ikna etmeye uğraşmaya başladık. Sonunda grup olarak dönme düşüncesi olmayan bir yemekten sonra Berk abi ikna edildi ve Red Soldiers tribünlere dönme kararı aldı. 

Ben ve Özgün zaten birer Red Soldiers neferiydik. Berk Abi'nin bu kararı çoğu kişinin olduğu gibi bizim de yüzümüzü güldürdü. Antalyaspor tribünleri adına umudumuzu arttırdı. Daha çocukken 07 Gençlik'de Berk Abi sete çıktığında bu maç keyifli geçer diye düşünürdük çünkü. Daha Berk Abi'nin adını bile bilmezken. 

Red Soldiers'ın geri dönmesine neden mi sevindik. Çünkü biliyoruz ki, artık bizim de bir söz hakkımız olacak. Berk Abi'ye, abi şunu yanlış yapıyoruz diye korkmadan söyleyebileceğiz. Çünkü abilik, kardeşlik bunu gerektiriyordu, Red Soldiers da böyle büyümüştü. Ayrıca grup içerisindeki arkadaşlığı, kardeşliği anlatmanın da gereği yok. 

Red Soldiers eskiden de olduğu gibi türlü engellemelere maruz kalacaktır. Hatta daha pankart bile ortada olmamasına rağmen başlandı. Ancak bu bizi daha çok birbirimize bağlıyor farkında değil kimse. Bizler kendi başımıza e-bilet almayacağımızdan dolayı tribün içi olarak konuşamayacağım ancak diğer türlü her etkinlikte en önde bayrak taşıyacak kişiler olduğumuzu da söylemek isterim.

Tekrar hoşgeldin iyiki de geldin Red Soldiers!







11 Temmuz 2014

E-Bilet Alanlar Parmak Kaldırsın

Malumdur devletin yeri rant kapısı PassoLig satılmaya devam ediyor. Bir ara uygulamadan kaldırıldı dendi ama daha kutlamaya bile başlayamadan uygulamanın devamına karar verildi. Hatta ülkenin heryerinde olan kanunsuzluk üzerine, uygulamadan kaldırılmasına rağmen bizzat biz Passolig yüzünden Ankara'da oynanan Gençlerbirliği - Antalyaspor maçına giremedik. Düşünün ki mahkeme kararının bile dinlenmeden uygulamaya devam edilen bir sistem. 


Bugünlerde Aktif Bank müşteri kazanmak için Passolig ile çeşitili kampanyalar yaparak bu kartı satmaya çalışıyor. Hatta insanları sömürmek için Soma için bile yardım kapmanyası başlatmışlardı bu kartı aldırmak için. Bu kadar vahim bir olayı bile kendi rantları için kullanabiliyorlar. 

Passolig'i aldığınız zaman önce size koltuğunuzdan başka hiçbir yere oturamayacaksınız diyorlar. Yani öyle gol attığında arka sıradaki arkadaşınla altlı üstlü duruma gelip, orada golün coşkusunu kutlamaya devam edemeyeceksin. Aman yerimi kaptırmiyim telaşına düşeceksin. 

Daha sonraki sezon ne olacak? Belki de sana ayağa kalkma diyecekler. Diğer sezon bağırma diyecekler. 3-5 sene sonra maça etekle gel diyecekler. Sen bunların hepsine imza attığın için "takımım yalnız kalmasın" diye onaylayacaksın. 

Böyle yalnız bırakılmak yok arkadaş. Sen söylenen herşeyi tıpış tıpış yaparsan yoga taytı ile maça gitmeyi de kafana koymuş olacaksın. Lama cimi yok bu işin. Hep beraber savaşıp, bu e-bileti yenmeliyiz. 

2 ay önce e-bilet stickerlarımızı bastırmıştık, uygulama tekrar aktif hale geldiği için yapıştırmaya da devam ediyoruz. Böyle böyle tepkimizi arttırmalıyız. Ancak ne yazık ki görüyorum ki Türkiye'deki çoğu tribün passolig denen illete savaş açmışken, bizim tribünlerde almayı unutmayın deniyor. 

Antalya'da tribün kültürü öldü tabi, ne yapsak olur. 







7 Temmuz'un Götürdükleri

Antalyaspor taraftarı olarak ne yazık ki güzel bir imajımız yoktu şehir içinde. Eğer üstünüzde Antalyaspor ile ilgili bir ürün varsa, kesinlikle bir serserisinizdir. Her an adamın yanındaki kıza laf atabilir, yalnız gezen bir gençten sigara isteyebilir vermediği takdirde bıçaklayabilirdik. 

Peki bu durum havadan mı indi? Hiçbir şey yokken mi çıktı bunlar ortaya? Antalyasporluların yaptığı hangi etkinlikte halka rahatsızlık vermedik? Geçen seneki 7 Temmuz... Muhteşem bir etkinlikti? Şahane bir görüntü çıktı ortaya? Ama bunu Antalya halkı ne kadar sahiplendi? Ya da neden sahiplenmedi? Yolda yedikleri onlarca meşaleden, duydukları onlarca küfürlü tezahürattan dolayı olabilir mi?

En son Galatasaray maçından önce yürüyüş yaptık. Amaçlarından birisi de devre arasında çok havalara giren Antalya'da yaşayan Galatasaraylılara bir gözdağı vermekti. Peki bunu nasıl yaptık? 15 kmlik yol boyunca "vurmayan ipne, vurmayan ipne Cimbomluları vurmayan ipne" diye bağırarak. Ee noldu yolda gördüğümüz Galatasaraylıları mı vurduk? Sadece bağırdık çağırdık... Burada bir parantez açmak istiyorum, sırf bu gereksiz bağırış, çığırışlardan sonra Selekler'de ayrıldım yürüyüşten. Çünkü profilimizi düzeltmek yerine daha da aşağılara çeken bir görüntü vardı? Çok mu zordu Antalya'yı, Antalyaspor'u nasıl sevdiğimizi gösterip, insanlara İstanbul takımının tutmanın ne kadar saçma olduğunu, onlara utandırarak göstermek? Zaten ne oluyor ki vurmayan ipne diye bağırınca, 1000 tane Antalyasporlunun karşısına çıkabilecek mi de Galatasaray formalı biri onu arıyorsun? 

Bu seneye gelelim. Artık Isparta'da değilim. Antalya'dan çok daha uzakta bir yerdeyim ondan gelemedim. İçim içimi yiyordu, uçakla günü birlik gelsem mi diye. Çünkü ramazan ayındaydık, alkol daha az olacaktı insanlarda. Hatta herkes beraber iftar muhabbeti yapıyordu. Bir de bunun üstüne, tribün büyüklerinin haftalar boyunca yaptıkları çağrılara artık kulak takar tribünün küçükleri diye düşünüyordum. Ayrıca ramazan şenlikleri için kurulan alandan da geçecek olmamız, Antalyalılara güzel bir şov izleteceğimiz hissiyatını yaşatmıştı bana. 

Ancak gelemedim. Gelsem ne olacaktı, sevdiklerimi tribündeki abilerimi, kardeşlerimi görecektim herşey mükemmel başlayacaktı ama sonu yine kocaman bir hüsran olup, lan boşuna geldim ha diyecektim. Etkinliğin daha ilk saatlerinde Gs Store olayı çıktı. Sadece saldırıldı olarak görmüştüm ancak gece olayların sandığımızdan daha da büyük olduğu görüldü. Etkinliğin önüne geçecek kadar. Ona zaten değinicem ama etkinliğe dönelim.

Evet herkesin hemfikir olduğu gibi sonuç orada da hüsran. Belediye başkanın gelmesi ile sonuçlanan bir hüsran hem de. Menderes Türel, Antalyaspor taraftarının organizasyonuna geldi diye kimsenin haberi olmadan yakılan bir meşale ve bölük pörçük bir veda. Hem de o stadyuma veda etmemizin baş sorumlusunun teşrif etmesi ile vedanın bile güzel olamadığı bir şekilde. Evet, bizi bu stadyumdan gönderen Menderes Türel geldi diye vedamızı bile layıkıyla yapamadık. Bu olay üstüne başlayan atarlar, giderler. Tribün bölünmesinin had safhasını da geçmesi. Bu blogda senelerdir her etkinlikten sonra yazıyoruz, bölünme giderek artıyor diye. Aslında incelen halat çoktan koptu. Artık telleri atmaya başlıyor. 3'er 5'er kişilik gruplar halinde. 

Store olayına gelince de, Antalyaspor tarafarına çok fazla yüklenildiğini düşünenlerdenim. Kendimi düşünüyorum, normal bir zamanda bile o storeların önünden geçerken sinirleniyorum. Bir de, Antalyaspor için birşey yaptığın zamanda, o storeda çalışan bir insanın çıkıp bana meydan okurcasına güldüğünü, birşeyler söylediğini görsem ne yaparım bilmiyorum. Gerçi sırf orada Antalyaspor taraftarını temsil ettiğim için sakin kalmak için ekstra çaba harcarım ancak oradaki arkadaşlarımızın yaş ortalamasını görünce de bu sakinliği beklemek biraz zor. Hele ki adam silahına davranınca. Kaldı ki, adam dükkana giriyor olay yatışıyor üstüne silahına davranıp tekrar dışarı çıkıyor. Zaten tribünden bir abimiz, etkinlikten 2-3 saat önce gidip uyarmış, bana birşey olmaz diye kabadayılık taslamış. Polis uyarmış. Yani bu adamın içinde birşey yapma isteği var. E elinde güzel bir malzeme de var basının dikkatini çekeceğini, o da gereğini yapmış. Ne kadar olay kapatılmış olursa olsun, bu adam Antalya şehrinin göbeğinde, bir grup Antalyaspor taraftarına gider yapmış, Antalyaspor taraftarını tüm Türkiye'ye hedef göstertmiştir ve ne yazık ki bizim tribün büyüklerimiz de bunu sineye çekmiştir. Tek avuntum Metin ve Oğuzhan'ın ceza almadan kurtulmuş olması. 

Normalde blogda hiç bir postu fotoğrafsız bırakmıyoruz, ancak bugün için paylaşılacak güzel hiçbir şey yok. Ancak Kapalı tribünde, Adopen'de etkinliğe sadık kalıp saat tam 22:00'da yaktıkları meşalelerle oluşturdukları görüntüye de saygısızlık yapmak istemem. Ellerine sağlık. 







06 Nisan 2014

Gözler Seni Arar Şanlı Kocaelispor

Günlerdir Antalyaspor küme düşecek mi, kupada finale kalacak mı diye tartışıp duruyoruz. Aramızda kulübün geleceğini pek parlak görmeyenler var. Sonumuz Kocaelispor olur mu diye düşünenler var. İşte o Kocaelispor bugün amatör kümeye düştü. 

Antalyaspor tribünlerinin kardeş tribünü değil, Antalya'nın kardeş şehri olmuştu artık bizim için Kocaelispor. Yeri geldi onlar için deplasman yaptık, yeri geldi onlar için evimizi açtık, yeri geldi sırf Kocaelispor atkılarıyla deplasmanda giremezsiniz diyen polisle çatışık. Kocaelispor atkısını, Antalyaspor atkısından farksız gördük. Kim unutur ki 6 sene önce Gençlerbirliği maçında Kocelispor bayrağını sökmeye çalışan polisle yaşananları? Kim unutur Kocelispor tribünün yönetimin protesto edildiği maçtan sonra bizimle yürüyüşünü? Kim unutabilir Kocaeli'ye gittiklerimizde yaşadıklarımızı, kim unutabilir İstanbul, Bursa ve başka deplasmanlarda bizimle beraber gırtlak patlatan Kocaelisporluları...

Evet şuanda Kocaeli şehrinden çok uzaktayız, aramızda kilometreler var. Ancak o kilometreler, onların şuan yaşadıkları hissi bizim de yaşamıza engel olmuyor. Dibi gördü artık Kocaelispor şuan tek dileğimiz, arzumuz Kocaelispor'un dipten güç alarak eski haline dönmesi. Belki çok duygusal bakıyorum işe, evet Kocaelispor'un işi çok ama çok zor ancak Kocelispor çok büyük bir camiadır bunun altından kalkacağına inancımız tam. 

Amatör kümede, tahta tribünlerde canım feda olsun sana diye içten haykırmaya devam eden koca yürekler oldukça yıkılmaz Kocaelispor. Nerede olursak olalım 41. dakikada Kocaeli tek kardeş diye haykırdığımız sürece yıkılmaz Kocaelispor....

Ağlarsa Hodrimeydan Ağlar, Gerisi Yalan Ağlar!






03 Nisan 2014

Antalyaspor Ultras Sticker #2

İlk yaptırdığımız stickerlar Antalyaspor tribünlerinde takip ettiğim kadarıyla beğeniyle karşılandı. Öyle ki bize bu sticklardan edinmek isteyen çok fazla renktaşımız vardı. Ama ne yazık ki maddi durumlardan ötürü dağıtacak kadar bastıramıyoruz, e artık herkes işin farkındadır para işine de giresimiz pek yok. Biz yine kendi yağımızda kavrulmaya devam. 

Hatırlayanlar bilir keep calm posterleri yaptırmıştık. Bu posterler de baya ilgi görmüştü. Biz de bunu sticker haline getirdik geçen hafta. Yine az sayıda bastırmak zorunda kaldık, elimizden geldiğince özellikle deplasmanlarda yapıştırmaya devam edeceğiz. 


Biz bu stickları bastırdığımız gün Ersan Abiler'in stickerlarını gördüm. Kupa maçı için Eskişehir'e giderken yaptırmışlar. Onlarda da bir Keep Calm stickerı var. Antalyaspor tribünlerine yaptıkları bu stickerlar için kendi adıma teşekkür ediyorum. Bu tarz çalışmaların çoğalması adına, hem onların yapıştırdıklarını, hem de bizim yapıştıklarımızdan bir kısmının fotoğrafını paylaşıyorum. 






   










02 Nisan 2014

PassoLig Geldi, Devlet Ne Derse O

Ve sonunda bu da oldu. Artık futbol maçlarına girmek için eşimizden, işimizden, derslerimizden, paramızdan, sinirimizden feragat etmek yetmiyor. Artık maçlara girmek için öncelikle bir kart almamız gerekiyor. Bu kartın adı da PassoLig olmuş.


PassoLig nedir, kısaca anlatayım. Devletin bizi daha rahat takip edebilmesi için çıkarttığı bir kart... Nasıl çalışıyor? Önce bu kartı devletin en yandaş firması Çalık grubundan 25 liraya satın alıyoruz, daha sonra satın aldığımız karta internet üzerinden gitmek istediğimiz maçın biletini yükletiyoruz. Sonra o yükleme bilgileri cep telefonumuza geliyor, sonra biz o bilgiler ışığında maça gidiyoruz, koltuğumuza oturuyoruz. 

Kartı kesinlikle bir başkası kullanamıyor. Üzerinde resminiz olacak, yani o kartla maça girmeye çalışırsanız, sizi korumakla yükümlü kolluk kuvvetleri tekme tokat dışarı atacaklar sizi. Çünkü siz sadece maça girmek isteyen bir taraftar değilsiniz. Siz devlete karşı gelen potansiyel bir dolandırıcı, hırsız, katil ve hatta kim bilir keyiflerine göre devleti yıkmak isteyen bir teröristsiniz.

Neyse biz karta geri dönelim. Karı 25 liraya satın aldığımızı belirttik. Ancak bu karta sadece bir kez 25 lira vermek yetmiyor. Her sene 25 lira aidat ödeyerek bu kartı kullanmaya devam edeceksiniz. Tabii ki bu 25 liranın sabit kalacağının garantisi yok. Yani devlet, maçlara girmek için sizi zorladığı bir uygulama için bir de üstüne para istiyor. Şöyle söyliyim, siz trafikte sadece yeşil ışıkta geçebilirsiniz ancak yeşil ışıkta geçmek için trafik lambasının altında bulunan kart okuyucuya kredi kartınızla 5 lira ödeme yapmak zorundasınız. Yoksa geçemezsiniz. Her türlü taşıt verginizi ödemiş olsanız bile.

Velev ki kartınızı bir Antalyaspor taraftarı olarak belirterek aldınız. Kartınıza Antalyaspor arması işleniyor. Aslında ne kadar sempatik değil mi? Ama öyle değil işte. Düşünün ki, Denizli'desiniz ve o gün Denizlispor'un maçını izlemek istiyorsunuz. Ama ne o maça sadece üstünde Antalyaspor arması olan kartınızla girebilirsiniz. Denizlisporlular, sizin Antalyaspor armalı kartınızı gördüğünde ne yapacak? Velev ki yaralanmaya varan olaylar oldu, devletimiz alışkın zaten bahane üretmeye. Bir Antalyasporlu'nun, Denizlispor maçında ne işi var. Kesin olay çıkarmaya gitmiştir.

Bu PassoLig'den sonra zaten can çekişen Türkiye'de statta maç izleme kültürü tamamen yerle bir olacaktır. Şimdi çok bilenler konuşacak, rahat rahat olay çıkartamayacaksınız ondan rahatsız oluyorsunuz diye. Peki bu maçlara gelmeyen bilmiş arkadaşlara soruyorum, sen senede 2-3 maça gitmek için bilet kuyruğuna bile katlanamayan adam, maçtan önce koşa koşa bu kartı çıkartıp 25 lira verip üstüne bir de bilet parası verip bu kartı alacak mısın? Diğer sene bir başka maça giderken, senden aidat parası istediğinde öegh bu ne be demeyip, yine o parayı verecek misin? 

Herkese geçmiş olsun, bakalım kaç kişi alacak bu kartlardan?






24 Mart 2014

Antalyaspor Akrep'tir

Benim ilk maça gittiğim yıllara tekabül eder Şimşek mahlasının son kullanışları. Babalarımız o zamanın modasına uyup hep Şimşek demişler Antalyaspor için. Hala kendilerine şimşek diyen çok fazla taraftar var Türkiye'de. Ancak Belki de son 20 yıldır, Antalyaspor tribüncüleri bilindiği üzere Antalyaspor için Akrep mahlasını kullanıyor.

Akrep hem orjinal, hem de yaşam koşulları Antalya şehri için oldukça uygun, bizi simgeleyebilecek bir sembol. Bundan dolayı ben de hep Akrep'in kullanılmasından yana olmuşumdur ki, buna karşı çıkan bir tribüncü yoktur da. 

Bunun yanında özellikle yerel basında çalışan ve Antalyasporlu gözüken çoğu gazeteci ısrarla Antalyaspor için Şimşek sembolünü kullanmaktan geri kalmıyor. Sırf bu sebepten bile Antalyaspor hakkında yazdıklarına ön yargı ile yaklaşıyorum.

Neyse ney, Antalyaspor yönetimi de bizim gibi düşünüyor olacak ki, takım otobüsüne Akrep giydirmesi yaptı. Biz Antalyasporlular bu giydirmeyi çok sevdik, umarım bu artık bazılarının gözüne Antalyaspor'un simgesinin Akrep olduğunu sokar. 

Akrep gol gol gol!




17 Mart 2014

STSL 25. Hafta Akhisarspor (D) | Bu Taraftar Daha Ne Yapsın?

Antalyaspor taraftarının kaderi bu sanırım, ben artık günden güne buna inanmaya başladım. Ne zaman işler güzel başlasa hüsranla bitiyor. Geçen hafta Rize'ye resmen rezil bir oyunla kaybetmişsin, bunun üzerine hocan istifa etmiş ve küme düşme için adı geçenlerin en başında geliyorsun. Buna rağmen 1000'e yakın taraftarın cumartesi günü deplasmanda senin yanında. Nasıl bir ruh hali var bu takımın anlamadım ki ben...

Deplasman öncesine dönelim. Özellikle Grup 1966'nın yoğun çabaları üzerine Antalyaspor taraftarının Manisa'da olacağı günler öncesinden belli olmuştu. Öyle ki, ilçelerin yanı sıra Burdur, Isparta ve İzmir'den dahi otobüsler kalkıyordu. 

Ben normal şartlarda katılmayacaktım bu deplasmana. Zira ilk yarıdaki Eskişehir deplasmanından beri kendi kendime söz veriyorum bu sene başka deplasman yok okul bitecek diye. Ama akacak kan damarda durmuyor işte, cuma gecesi kendimi Antalya'da buldum, cumartesi sabahı önden Süleyman Turhanlar, arka voltta biz yola çıktık. 

Manisa'ya en son varan bizdik sanırım. Geceden çıkanlar Akhisar'da on numara karşılanmışlar. Tüm Akhisarlı dostlara teşekkürler. Biz de Manisa merkezden geçtik stada giderken, hatta meydandan. Bir kişi bile çıkıp laf etmedi. Kaldı ki, Manisa tribünleri ile husumetimiz vardır. Bir çocuk hareket çekti, ama bizim arabalarda da boş yere salça olacak adam yoktu gerçi.

Beklediğimizden bir saat erken vardığımızdan direk stada girmedik. Benzinliğin orada kahve falan içiyorduk, Akhisarlılarla beraber. Orada bile bizi her gören hoşgeldinizi eksik etmedi. Keyfimiz yerindeydi taa ki ilk11'e dair ilk bilgiyi edinene kadar. 

Isaac, İbrahim Dağaşan kadroda Köksal ve milli takımda oldukça iyi performans gösteren Murat Duruer kesik yemiş. Uğur İnceman bile ilk 11'de, gerçi hakkını yememek lazım önceki maçlara göre fena bir performans da göstermedi tribünden takip edebildiğim kadarı ile. Hadi Murat'ı biraz olsun önceki maçlara göre anlarım da, geldiğinden beri mükemmel performans gösteren Köksal'ın yediği kesiği anlamak mümkün değil. Kaldı ki daha sonradan öğrendim Köksal kadroya dahi alınmamış. Bunun mantığı nedir Osman Hoca'nın açıklaması lazım. 

Bunlara rağmen maça fena başlamadık aslında. Baskılı gözüküyorduk, ara paslarla tehlikeli pozisyonlarla Akhisar kalesinde tehlikeli oluyordu. Hatta Isaac'in bir topu direkten bile döndü bir ara pas organizasyonunun devamında. İlk yarının sonunda takım yedek kulubesine giderken bir kısım taraftarımız protesto etse de ilk yarı itibari ile takıma protestoda bulunmak anlamsızdı. 

Ancak ikinci yarı yine ne olduysa işler sarpa sarmaya başladı. Arka arkaya 3 pas yapamayan Antalyaspor yine geri döndü. İkinci yarıya dair konuşabileceğimiz hiçbirşey yok. Bırakın koşmayı, 5 metre ötedeki topu almak için bile ayrı bir çaba sarfetmeye gücü olmayan bir Antalyaspor vardı sahada. Bunun sonucunda da 80. dakika itibariyle taraftarın da protestosu başladı. Bu protesto maç bitene kadar devam etti. Maçtan sonra futbolcular özür dilercesine tribüne geldiler, tribün onları alkışladı ancak bir daha böyle bir futbol sonunda ne olur kestirmek güç.

Tribüne gelirsek... Tribünde ilk defa deplasmanı geçtim, ilk defa maçı statta takip edecek olan arkadaşlar vardı. Özellikle üniversitelerden gelen arkadaşlardan. Ancak onlar da elinden geleni yapmaya çalıştılar, hepsine bir kez daha teşekkürler.

Böyle arkadaşlara, Akhisarlı dostlarla takas edilen atkılara rağmen tribünde kırmızı yoğunluğu göze çarpıyordu. Bu tribünlerimiz için önemli bir gelişme, umarım bu giderek artacaktır. Gerçi Antalya'daki maçlara pek gelemiyorum ama gördüğüm fotoğraflara göre de tribünde kırmızı yoğunluğu yönünde olumlu gelişmeler var zaten. 

İlk yarı özellikle güneşin etkisi ve Akhisar tribünüyle yapılan karşılıklı bestelerden dolayı pek bir varlık gösteremedik tribünde. Ancak ikinci yarı tribünün gitmesi, maçın öneminin akıllara yeni yeni dank etmesiyle tribünde özellikle 70. dakikaya kadar iyiydik diyebilirim. Ancak takımdaki ruhsuzluk tribünü de ekledi ve sonra bahsettiğim protestolar başladı zaten. Maçı da protesto ile bitirmiş olduk. 

Sonuç olarak, Antalyaspor taraftarının yine yapması gerektiğini fazlasıyla yaptığı ancak futbolcuların sanki inadına görevini yerine getiremediği bir deplasmanı geride bıraktık. 

Grup 1966'ya yoğun uğraşları için, özellikle üniversiteli arkadaşlarımızın katılımı için, cumartesi günü Antalya'dan 8 saat yolculuk yapan Antalyalılara, arkadaşlarımızı evlerinde gibi rahat ettiren Akhisarlı dostlara sonsuz teşekkürler. 



*Tribün Günlüğü, erişebildiği Akhisar Deplasmanı fotoğraflarını arşivliyor. Ulaşmak için tıklayınız.

02 Mart 2014

07harfli Fanzin Çıktı!


07harfli Blog olarak, en son yaptığımız stickerlardan önce düşünüyorduk aslında fanzin işini. Ancak stickerın biraz daha gereklilik olduğunu düşünüp ilk ona yoğunlaştık. Sıra fanzine geldiğinde ise türlü yoğunluklardan dolayı uğraşamadık. Ancak özellikle benim sömestır boşluğumu da kullanıp 07harfli Fanzin'i Antalyaspor tribünlerinin ve Türkiye fanzin meraklılarının beğenisine sunmuş olduk. 

İlk sayı olarak güncel yazı hiç yok. Biraz arşivlik olarak saklansın istedik. En son fanzini 2005'de gören Antalyaspor tribünlerine inşallah yeni bir heyecan daha kazandırmış oluruz. Devamlılığı olur mu bilinmez ancak bir ilk adımı attık gerisi gelir umarım. 

Fanzinlerin dağıtımına başlıyoruz, Antalya'da belli başlı yerlere göndereceğiz. Almak isteyenler oralardan alabilirler. Ücreti yoktur, tek isteğimiz aldıktan sonra okunmasa bile eşe dosta verilmesidir. Antalya dışından fanzini edinmek isteyenler ise 07harfliblog@gmail.com mail adresinden veya Facebook fan sayfasından mesaj yoluyla bize ulaşabilirler.  Dağıttığımız yerleri de fanzinler ulaştıktan sonra Twitter ve Facebook hesaplarımızdan duyurucaz. Bu postu da güncelleyeceğiz. 

İyi okumalar.



15 Şubat 2014

STSL 20. Hafta Bursaspor (D) | Hoşgeldin E-Bilet

Bursa Atatürk deplasmanına son kez deplasman yapma şansım bu maçtı. 2 sene önceki gidişimizde baya bir gezmiştik Bursa'yı, bu kez finallerin, bütlerin ve umarım son kez yaşamış olduğum ders seçme stresinden üzerine yine bir Bursa deplasmanı şansı çıkınca karşıma kaçıramazdım. 



Bir gün önce Antalyaspor kafilesi ile gittim Bursa'ya. Bu kez Özgün yoktu ama onun kadar değer verdiğim 8-10 arkadaşımızla beraber Bursa'da idik. 2 sene önce maç günü İznik'e gitmiştik, maça çok kısa süre kala stada varmıştık ancak bu sefer maç günü Bursa sokaklarında idik ve Bursa halkının Bursaspor'a olan ilgisini yakinen görmüş olduk. Bursaspor atkılı, formalı insanlar zaten çok fazla idi ancak, bir alışveriş merkezi güvenliği olan kadının "akşam maça gidicem de forma yok yanımda nasıl yapsak" diye arkadaşına dert yanması, Bursaspor'un şampiyonluğu nasıl kazandığını bir kez daha gösterdi bize.

Maç hakkında kendi fikrimi yazmam gerekirse, Bursaspor'u bu şekilde bulmuşken yenmemiz lazımdı. Geçen hafta Galatasaray'dan 6 gol yemiş bir Bursaspor'un olanca gücü ile bize saldıracağını düşünüyordum, erken yediğimiz gol ile korkmaya da başladım ancak golden sonra durulan Bursaspor'u görünce bu maçtan en az bir puan çıkaracağımıza inancım geldi. Belki buna da, Bursa'dan hep puanla dönen bir Antalyaspor'un olduğunu da bilmem etkili olabilir. 


İlk yarıda Emrah'ın şutundan sonra Bursasporlu oyuncunun eline çarpan topu görmeyen hakem, maçın sonunda -bence bu penaltıda Antalyaspor tribünü de etkili- olmayan bir penaltıyı Antalyaspor'a hediye etti ve golden sonra kendimizi tellerde bulduk. Öyle veya böyle Bursa'da son dakikada elde edilen beraberlik insana galibiyet coşkusu yaşatıyor. 

Bu deplasmanla birlikle korkumuz haline gelen e-bilet ile tanıştı Antalyasporlular. Üzerinde adımızın ve tc kimlik numaramızın yazdığı biletlerle, fişlemeyi iliklerimize kadar hissettik. Türk tribünlerine büyük geçmiş olsun. 



Tribünde 350 kişi kadardık. Ve bana kalırsa iyi de tribün yaptık. Zaten bu sene gittiğim diğer iki deplasmanda da (Konya, Eskişehir) tribün performansımız gayet iyi idi. Umarım bu performans diğer deplasmanlarda da devam eder. 

Bursa tribünü ile düzelen ilişkilerin bütün Anadolu tribünleri ile olmasını dilemekten başka bir şeyi istemiyorum. Artık herkes, İstanbul'a karşı birleşmeli ki, Bursaspor gibi şampiyonlar çıksın Anadolu'dan. 




----------------------------------------------

Stat: Bursa Atatürk
Hakemler: Özgür Yankaya, M. Şahan Yılmaz, Süleyman Özay
Bursaspor: Frey, Şener Özbayraklı, Serdar Aziz, Civelli, Taiwo, Kazım Kazım (Dk. 87 Sercan Yıldırım), Belluschi, Sestak (Dk. 84 Volkan), Bekir Yılmaz, Ferhat Kiraz (Dk. 72 Taşkın Çalış), Fernandao
Antalyaspor: Hakan Arıkan, Serkan Balcı, Emre Güngör, Giray Kaçar, Vederson, Emrah Başsan, Enoh, Köksal Yedek (Dk. 72 Semih Şentürk), Insa (Dk. 64 Tita), Murat Duruer, Diarra (Dk. 90 artı 1 İbrahim Dağaşan)
Goller: Dk. 13 Civelli (Bursaspor), Dk. 85 Semih Şentürk (Penaltıdan)(Antalyaspor)
Sarı kartlar: Dk. 45 Serdar Aziz (Bursaspor), Dk. 22 Emrah Güngör, Dk. 72 Giray Kaçar, Dk. 78 Enoh (Antalyaspor)






17 Ocak 2014

Şehr-i Müdafaa ve Zafer Yürüuyüşü


Antalyaspor Taraftarı 2. yarının ilk yürüyüşünü pazar günü Galatasaray maçından önce gerçekleştirecek. Kupada gücüne göre bir gruba düşen Antalya şehrine, Antalyasporluların ölmediğini yaşadığını yine gösterecek.

Stat probleminden dolayı, artık maç günlerinde dahi şehirde gözükmeyen Antalyaspor taraftarının böyle yürüyüşler yapmasını hep desteklemişimdir, ondan dolayı pazar günü saat 16.00'da herkesi Cumhuriyet Meydanı'na bekliyoruz.


https://www.facebook.com/events/725449447495421/



09 Ocak 2014

Burası Adopen Herkes Ayağa

Aslanların önünden geçip, forma atkı satan tezgahlara gözümüzün ucuyla baktıktan sonra karşımıza çıkar Adopen'in gişeleri. Turnike kapısının önünde bulunan, insanları tek kişi hizaya sokmak için oraya konmuş demirlerin arasından çıkan sonunda bilet tutan eller olan kolların sallandığı turnike. O biletler ki, gişede biriken okutulmamış biletleri dışarıda kalanlara ulaştırılmaya çalışanlardır.

Hizaya sokulması zor bir tribündü ki o demirlerin arasında 1 kişi durması mümkün mü, alt alta üst üste durulan, demirlerin arasında sıkışan boyunları atkılı tribüncüler. Şimdi ki gibi kravat gibi bağlanan tek kat atkılar değil, boyna sıkı sıkı sarılmış yün atkılar. Kimi zaman Antalyaspor atkısı bulamayanlarn boyunda yer edinen, Ajax ve hatta Dortmund atkıları. 

Ortalıkta gezinen abi beni maça sokar mısın diyen, tribünü tanımaya başlamış olan meşale sokmakla görevlendirilmiş çocuklar... Perge'den çıkan tribünün büyükleri... 

Bizimle girenlerin ortada toplanmasının istenmediği yıllar. Kimi zaman bizimle girenlerin bulunamadığı yıllar. Genelde acı gördü, dışlanmışlık gördü, kavga gördü, ihanet gördü Adopen tribününün koltuksuz sıraları. Koltuklar takıldıktan sonra bile çoğu zaman koltuk görmedi o sıralar. 

Bunca acıya rağmen hep makaranın döndüğü, tatlı bir heyecanın olduğu, tribünün kralının yapıldığı yer oldu Curva Nord. Ondan geriye sayıp goool diye tellere tırmanıldı, rakip takip kalecileri ile makaranın asosunun yapıldığı başka bir yer olmadı Antalya'da. 

Zıplamayanın Bursalı olduğu Adopen tribünü... Meşale yandığı zaman dumanını fırtına bulutları gibi sahaya gönderen, zıplanıldığı zaman gökgürültüsü oluşturan Adopen tribünü. İsmiyle tezat olduğunu düşünenlere inat, endüstriyelleşmeyen Adopen tribünü...

Çok özledi Antalyaspor taraftarı seni... İstemiyor Antalyaspor taraftarı rahat gişeler, açılır kapanır koltuklar. Demirlerin arasına sıkışmayan taraftara, Antalyasporlu mu derim ben...




 

16 Aralık 2013

Neler Oluyor Antalyaspor'da? ( Aralık )

Hiç yazmıyoruz artık biliyoruz... İstatistiklere bakabildiğimiz günlerde hala takip edenleri gördükçe de daha da artıyor üzüntümüz. Bu sene böyle gidecek artık belli oldu bari fırsat buldukça böyle boşluğu kapatmaya çalışalım.

Dediğim gibi bugünlerde o kadar yoğunuz ki, Kasımpaşa maçının özetini bile izleyemedim daha gerçi pek de bir anlamı kalmadı. Hele cumartesi günü izleyebildiğim Elazığ maçından sonra hiç mi hiç kalmadı. Kasımpaşa maçında velev ki muhteşem bir oyun sergiledik, neden Elazığ maçında futbol takımımız sahada yoktu? Antalyasporlu futbolcular maç seçiyorlar ve bu bizim canımızı çok sıkıyor. 

Elazığspor maçında izlediğim Antalyaspor özellikle ilk yarıda çok iyi gözüküyordu. Ancak bu iyi gözükme Antalyaspor'un futbolundan mı yoksa Elazığspor'un futbol adına hiçbir şey göstermemesinden ötürü mü? Musa'nın dengesiz hareketlerinden hep bahsediyoruz, hatta Konya deplasmanını değerlendirirken, yine Musa'nın hareketi ile başlamıştım yoruma yine aynı hatadan dolayı gelen bir penaltı, üstüne üstlük bir kırmızı kart darmadağan etmeye yetti bir sistemi olmayan Antalyaspor'u. Üstüne sağ kanattan yediğimiz üç gol daha...

Uğur'a, Deniz Barış'a ve diğerlerine alışığız da, Tita'ya neler oluyor. En güvendiğimiz adamı 6 sene sonunda fazla mı şımarttık acaba? Yoksa bütün haftayı Ankara'da geçiren Samet Aybaba'nın suçu mu bunların hepsi? Türkiye kupasında ite kaka, iki lig altımızdaki takımlara karşı malup duruma düşüp, uzatmalarda tur atlayan takımı başarılı mı görüyor ki Aybaba Ankara'da geçiriyor tüm haftasını?

Antalyaspor'da işler hiç iyi gitmiyor. İki geri bir ileri gidiyoruz resmen. Tamam bu senenin zor bir sezon olacağını hepimiz biliyorduk, az kişi de değildik bu sene ligde kalmanın başarılı sayılacağın düşünen ancak takımın bu isteksiz, ruhsuz hali çıldırtıyor bizleri.

Grup1966 deplasman anlamında güzel işler yapıyorlar bu sene. Deplasmanda eksikleri yok. Her deplasmanda en kötü pankartlarını astılar. Sanırım bu sene 17/17 hedefliyorlar. Kaza bela olmadan gidip gelirler inşallah her deplasmana. Ah bir de futbolcular yapılan bunca yola layık olsalar başka birşey istemeyiz herhalde Antalyaspor taraftarları olarak.

Hangi konuya giriş yapmaya çalışsam aklıma hep Antalyasporlu futbolculardaki ruhsuzluk aklıma geliyor. Başkanın twitter kullanmasına sevindik, artık herşeyden kesin haberimiz olur diye ancak ne yazık ki başkan da genelde şov amaçlı kullanır oldu twitterı. Geçtiğimiz aylarda kolu kırılan Koray Arslan'ın akıbeti nedir abiler, neden bu konu ile ilgili bir açıklama yapılmıyor hala? Mehmet Sedef zaten artık yok gibi birşey tekrar tekrar geçmiş olsun diyoruz ancak nedense Mehmet Sedef yerine oynayabilecek bir futbolcu arandığına dair bir inancım yok ne yazık ki benim.

Antalyaspor yönetimsel anlamda da sıkıntılar yaşanıyor. En basit örnek yapılan uçak organizasyonları. Gültekin Gencer yönetiminin en başarılı olduğu taraftarla ilişki konusunda bu uçak organizasyonlarında tam bir fiyasko yaşandı. Konaklama olmadığı halde talep edilen çok yüksek meblağlardan dolayı tabii ki taraftarlar bu organizasyonlara katılamıyor. Haliyle Antalyaspor hem taraftar olarak deplasmanda yalnız kalıyor, hem de maddi gelir elde edemiyor. Yönetimin davetlisi olarak giden 3-5 kişi ile kalkıyor uçaklar. Sonra da Antalyasporlular destek çıkmadı oluyor...

Gerçi şimdi düşünüyorum, 500 lira verip gittiğimizi Elazığ'a. 10 haftadır kazanamayan Elazığspor'dan 4 yemiş bir futbol takımıyla aynı uçakta dönecek olsak Antalya'ya, o uçakta neler yaşanırdı kestirmek çok da zor değil. 

Cumartesi günü maçtan sonra bütün gece başım ağrıdı, belki sinirden, belki stresten bilemiyorum ancak bu kadar ruhsuz futbolcuları düşündükçe yine başıma ağrılar girmeye başladı. Biraz da Antalyaspor'un güzel yönlerinden bahsetmekte fayda var.

Çoğu kişinin düşündüğünün aksine hatta store yetkililerinin gözümüze sokmaya çalışmasına rağmen belki de kötü bir tabirle bir avuç Antalyasporlu, Antalyaspor'un bir spor kulübü olduğunu hala hatırlıyor. 

Antalyaspor sutopu takımı ve Antalyaspor hentbol takımı bizi gurulandırmaya devam ediyor. Sezona kötü başlayan Antalyaspor hentbol takımı toparlanmaya başladı. Salonda yalnızlıktan dolayı kendi evimizde bile zaman zaman psikolojik olarak hem hakemler hem de rakip takım tarafından türlü çirkinliklere maruz kalan hentbol takımı cumartesi günü benim de izlediğim maçta ligin zirve ortağı ve şampiyonluğun en büyük adaylarından olan Ankaraspor karşısında muhteşem bir galibiyet aldı. Hakemin rezalet yönetimine rağmen son 4 dakikayı bir kişi eksik oynamasına, ikinci devresinde bir oyuncumuzun sahada bayılıp çıkmasına rağmen Ankaraspor'u 29-28 mağlup eden kızıl akrepler salonda bulunan 10-15 kişinin, salonda bulunamayan yüzlerce Antalyasporlunun göğsünü kabartmayı başardı. Yüzlerce diyorum çünkü hala tribünd ne yazık ki onlardan haberdar olmayan çok fazla insan var. 

Antalyasporlu hentbolcular Hakan İrban'ın tutkusunu almış, sahada savaşıyorlar. Armanın hakkını veriyorlar. Ondan dolayı desteğin en büyüğünü hakediyorlar. Ancak ne yazık ki biz bu hakkı onlara vermiyoruz. Oturup düşünmek lazım biz  sadece Antalyaspor futbol takımının mı sevdalısıyız, yoksa bu kentin her dalga markası olan Antalyaspor'un mu? 

Antalyaspor şuanda 13 puanla 8. sırada. Adı Antalya SK olan bu takıma destek olmak için neyi bekliyoruz? İnanın bizim desteğimzi artarsa, onlar bunu görürse takım daha da hırslanacak. İki üç Antalyaspor atkılıyı gördüklerinde ki mutluluğu görmeniz lazım. Bu heyecana ortak olmamız lazım bizim de Antalyasporlular olarak.

Branşında en üst ligde Antalyaspor'u gururla temsilen eden bir diğer ekibimiz ise Antalyaspor sutopu takımı. Belki oyuncuları ve Alp Özel kızabilir ancak ben Antalyaspor sutopu takımını bir proje olarak düşünüyorum. Yazın sonunda Alp Abi (Ben Alp Abi diyorum çünkü birlik içinde bir camia olmak istiyorsak abi-kardeş ilişkimizin güçlü olması gerektiğine inanıyorum) ile uzun bir sohbet gerçekleştirmiştik Özgün ile beraber. Orada Alp Abi'nin aklında olan projeler o kadar yerindeydi ki. Aslında bunlar için ayrı bir post bile gönderilebilir ancak en başta bahsettiğim nedenler engel buna. Ondan şimdilik kısaca değinmek istiyorum.

Alp Abi Antalya'da Antalyasporlu bir nesil yaratmak için Antalyaspor spor okullarının önemini anlatıyor. Kendimi düşünüyorum da buna katılmamak mümkün değil. Daha 7-8 yaşındayken Antalyaspor futbol okulunda her pazar günü en büyük Antalyaspor diye antremanı sonlandırıp, Antalyaspor'un maçlarına gidiyorduk formalarımızla. Belki de o günlerin mirası bendeki Antalyaspor sevgisi. Alp Abi diyor ki, çocuğa Antalyaspor forması giydirmeden bu sevgiyi aşılamamız çok zor. Futbol ve basketbolun yanında Antalya'da en çok yapılan sporun da yüzme olduğunu düşündüğümüz zaman, Alp Abi'nin bize verdiği yüzme kursuna giden çocuklarının sayısını da gördüğümüzde bu çocuklara Antalyaspor sevgisini aşılamanın yolu Antalyaspor yüzme okullarının açılması ve bu çocuklarının Antalyaspor mayolarıyla yüzmesi, Antalyaspor'u tanıması ve sevmesi demek... Ayrıca Antalya SK'ya da kazançlı bir gelir kapısı. Kim istemez ki bit gibi türeyen yüzme kursları yerine profesyonel bir eğitim veren Antalyaspor bünyesi altında çocuklarının spor yapmasını...

Antalyaspor sutopu takımı hala Alp Abi'nin ve ona yardımcı olan Antalyaspor sevdalılarının maddi destekleri ile ayakta durmaya çalışıyor. Hatta geçen sene en golcü oyuncumuzu satmak zorunda kaldılar. Galatasaray'dan iki genç kiraladık bunun karşılığında takip edebildiğim kadar. Geçen sene ligin en yaşlı takımıyken, şuan en genç takımı durumundayız sanırım. Bu sene de hedef ligde kalmak ancak onların sportif başarısı inanın benim için hiç önemli değil. Yaptıkları iş çok kupanın, şampiyonluğun önünde. Belki de Antalya Spor Kulübü için bugüne kadar yapılmamışı yapıyorlar, geleceğimizi garanti altına almaya çalışıyorlar. Kocaman bir alkış havuzun kızıl akreplerine...

Antalyaspor basınında ise değişen pek birşey yok işin aslı. Önceki senelerde Antalyaspor menfaati uğruna haber yapmayanlar hala suları bulandırmaya devam ediyor, hala bildiğimiz sadece Antalyasporlu gazeteciler gördüklerini yazmaya devam ediyorlar. 

Ancak bu sene başında ne yazık ki blogda değinme şansı bulamadığımız bir işe girişildi. Tunahan ve Ünal haber sitelerini açtı. Artık motto haline getirdiğimiz "Sadece Antalyaspor" söylemini alan adı olarak seçtiler. Ve bu doğrultuda haberleri yayınlamaya başladılar. Güçlü yazar kadrosu ise benim uzak kaldığım Antalyaspor'a tutunduğum dal oldular özellikle her salı günü gelen yeni köşe yazılarıyla. Onlara da biraz sönük hoşgeldin demiş olduk ancak onlar zaten hertürlü desteği esirgemediğimizi biliyorlar. Blogu takip edenler zaten haberdardır ancak olmayan varsa bile takip etmenizi öneririm. www.sadeceantalyaspor.com

Özellikle şu günlerde Kenan Abi (Kemaneler) 'in yaptıklarına hayran olmaya devam ediyorum. Yoğun iş temposuna, birbirine kenetlenmiş ve gördüğüm/bildiğim kadarıyla beraber vakit geçirmekten büyük keyif aldığı ailesine rağmen hala blogu (Antalyasporlu Blog) aktif tutmaya çalışıyor ve 7/24 Antalyaspor'un menfaatleri uğruna tweet atmaktan geri kalmıyor. Zaten Özgünle de hep konuşuyorduk "işi çok zor Kenan Abi'nin" diye ancak biz de hafiften iş-okul-seyahat yoğunluğunu görünce direk anlamış olduk. Takip ediniz ettriniz. antalyasporlu.blogspot.com 

Çok uzun bir yazı olduğunun farkındayım, saat sabahın 7'si uykusuzluk, yorgunluk, birikenler daha da bahsetmediğim şeylerin olduğuna eminim ancak bizim kişisel hayatımızla ilgili mutlu bir haber de vermek istiyorum. Uzun öğrencilik hayatından sonra Antalya'da çalışma umudu pek de olmayan Özgün, ocak ayında Antalya'da işe başlıyor. Şuan İstanbul'da eğitim için. Özgün'ün Antalya'ya temelli dönüşü ile blog olarak bir ayağımızı Antalya'ya atmış olduk umarım ben de en yakın zaman da dönerim Antalya'ya da, alıştığımız şekilde şehir içi Antalyaspor aktivitelerine döneriz. İnanın çok özledik Antalya'da yaşamayı...

Bu kadar uzun yazıyı okumaya katlandıysanız teşekkür ederim. Esen kalın 7/24 Antalyaspor'u yaşayanlar. Bu arada aylar sonra Antalya'daydım, çok güzel bir şehirde yaşıyoruz lütfen değerini bilelim...



 

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...